Muş Hakkında Genel Bilgiler

Türkiye'nin İlleri
Muş hakkında bilgiler; İklim İklim: Muş ilinde sert kara iklimi hüküm sürer. Sıcaklık -29°C ile +37°C arasında seyreder. Senenin 120 gününde sıcaklık +30°C’nin üzerinde, 120 gün O°C’nin altında olur. ...
EMOJİLE

Muş hakkında bilgiler;

İklim

İklim: Muş ilinde sert kara iklimi hüküm sürer. Sıcaklık -29°C ile +37°C arasında seyreder. Senenin 120 gününde sıcaklık +30°C’nin üzerinde, 120 gün O°C’nin altında olur. Kışın fazla kar yağar. Senelik yağış miktarı 1000 mm ile 350 mm arasındadır. Kışlar çok soğuk ve uzun, yazlar kısa, sıcak ve kurak geçer.

-Türkiye’nin İlleri Hakkında Genel Bilgiler Tam Liste-

Bitki Örtüsü

İl topraklarının % 53’ü çayır ve mer’alarla, % 11’i orman ve fundalıklarla ve % 33’ü ekili ve dikili alanlarla kaplıdır. Ovalar bozkır (step) görünümündedir. Yaylalar ve platolar uzun müddet karla örtülü kaldığı için yeşilliğini uzun müddet muhâfaza eder. Ormanlarda meşe çoğunluktadır. Tarıma elverişsiz arâzi % 3’tür.

MUŞ’UN COĞRAFİ YAPISI

İlimiz  Doğu Anadolu Bölgesindedir. 39 29′  ve 38 29′ kuzey enlemleriyle 41 06′  ve 41 47′  doğu  boylamlarının arasındadır. Yüzölçümü 8196 km2’dır. Türkiye yüzölçümünün yüzde 1,1’ini  kaplar.

Muş, doğudan  Ağrının Patnos ve Tutak, Bitlis’in Ahlat ve Adilcevaz, kuzeyden Erzurum’un  Karayazı, Hınıs, Tekman, Karaçoban, batıdan Bingöl’ün Karlıova ve Solhan,  güneyden ise Diyarbakır’ın Kulp, Siirt’in Sason ve Bitlis’in Güroymak ve Mutki  ilçeleri ile çevrilidir.

Muş Güney  Doğu Toros Dağlarının uzantısı olan Haçreş dağlarının önemli zirvelerinden  Kurtik Dağının kuzeye bakan yamaçlarında, Çar ve Karni derelerinin aktıkları  vadiler arasında kuruludur.

YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ

Muş  yüksek ve dağlı bir yörededir. İl alanının yüzde 34,9’nü kaplayan dağlar, Güney  Doğu Torosların uzantılarıdır.

Bu dağlar, Alp-Himalaya kıvrım  sistemiyle birlikte oluşmuş genç dağlardır. Rakım, genellikle 1250 metrenin  üzerindedir.

Genç ve verimli alüvyonlarla örtülü  ovalar,  il yüzölçümünün yüzde 27.2’sini  kaplar. Murat vadisi il topraklarını doğu-batı doğrultusunda parçalamıştır.  Genellikle 1500-1700 m  rakımlı platolar il alanının yüzde 37.9’nu kaplar..

DAĞLAR

Güneydoğu  Toros Dağları’nın uzantıları Muş il alanını çevreler. Eskiden gür ormanlarla  örtülü olan bu genç dağlar, zamanla çıplaklaşmıştır. Muş ilinin başlıca önemli  dağları Akdoğan (Hamurpet), Şerafettin, Bilican, Bingöl, Haçreş (Karaçavuş,  Çavuş), Otluk ve  Yakupağa dağlarıdır.

Akdoğan (Hamurpet) Dağı:  Muş’un kuzeyinde  yer alır. Doğrultusu kuzeydoğu-güneybatıdır. Bu doğrultudaki uzunluğu yaklaşık 30 km, genişliği ise  kuzey–güney doğrultuda 10 km’dır. En yüksek zirvesinin rakımı 2879 m’dir.  Muş’un önemli göllerinden olan Akdoğan (Hamurpet) Gölü bu dağın üzerindedir.

Şerafettin Dağları: Muş il alanının batısını  engebelendirir. Büyük bölümü Bingöl ilinde kalan bu dağlar, doğu-batı  doğrultulu çok yüksek ve düzenli bir sırt görünümündedir.

Bilican Dağları: Bulanık ve Liz Ovaları arasında  yer alır. Doğrultusu kuzeybatı-güneydoğudur. Haçlı (Kazan, Bulanık) Gölünün  kuzeybatısında balıksırtı biçiminde uzanan bu dağlar daha sonra düzenli bir  biçim alır.

Rakım güneye inildikçe artar.  Bilican Dağları, Bulanık ilçesine doğru düzenli biçimde alçalarak uzanır.  Burada Laris Tepesini oluşturduktan sonra birden kesilir.

Bilican Dağlarının en yüksek  zirvesi 2950 m.  Rakımlı, Bilican Tepe (Ziyaret Tepe, Vangesor Tepesi) dir.  Diğer önemli zirveleri Avni Kalesi Tepesi (2754 m), Şeyhtokum (2300 m), Karaburun (2500 m) ve Hasan  Tepeleridir.

Bingöl Dağları: Muş il alanının kuzey batısında  yer alır. Bu dağların büyük bölümü Erzurum ilinde kalır. Doğu-batı  doğrultusunda uzanan Bingöl dağları Muş il alanını engebelendirir.

Otluk Dağları: İl alanının ikiye ayırırcasına  kuzey batı güneydoğu doğrultusunda uzanır. Rakım genellikle 2000 m dolayındadır. En  yüksek zirvesi ise 2155 m  yüksekliğindedir.

Haçreş (Karaçavuş,  Çavuş) Dağları: Muş  ilçe merkezinin güney-batısında kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanır. Muş  şehri bu dağların önemli zirvelerinden olan Kurtik Dağı (2645 m)’nın kuzeye bakan  yamaçlarında kurulmuştur.

Yakupağa Dağları: Muş il alanının güneydoğusunda  uzanır. Doğrultusu doğu-batıdır. Muş-Van illeri arasında tabii bir sınır  oluşturacak biçimde uzanan bu dağların önemli bölümü Van’dadır.

PLATOLAR

Platolar il alanının 37,9’nü oluşturur. İl alanının  kuzey ve kuzeybatısında yer alan bu platolar Murat vadisinin tavanı ile bu  dağların zirveleri arasında sıralanır. Az dalgalı ve kalın bir toprak tabakası  ile örtülüdürler. Bol sulu ve otludurlar. Bu nedenle Muş tarımının en gelişmiş  dalı hayvancılıktır.

VADİLER  VE OVALAR

Muş  ilindeki vadiler Murat Irmağı ve kollarınca açılmıştır. Bu vadilerin en  önemlisi Murat Vadisidir. Muş il alanının yüzde 27,2’sini ovalar oluşturur. En  önemlisi Muş, Bulanık, Malazgirt ve Liz Ovalarıdır.

Murat Vadisi: İl alanının kuzey batısında başlar.  Başlangıçta kuzey güney doğrultulu derin bir boğaz biçiminde olan vadi sonra  batıya döner. Bulanık ovasına girer. Vadi tavanı Muş ovasında genişler. Ovanın  çıkışında yeniden derinleşir. Murat Vadisi Ulukaya Köyünün güneyinde il  sınırlarının dışına çıkar.

Muş Ovası:  Türkiye’nin en  büyük ovalarından biridir. Alanı yaklaşık 1650 km2’dır. Uzunluğu 80 km, genişliği ise 30 km’  yi bulur. Basamaklı bir yapı gösterir. Ovanın güneyini Haçreş Dağları çevirir. Kuzeyde ise Şerafettin Dağları  ve bu sıranın uzantıları vardır. Muş ovasının doğu ucunda Nemrut Dağı yer alır.  Batı ucunda ise dağlık alanlar vardır. Muş ovası 3. Jeolojik zamanın miyosen  dönemi ortalarına kadar bir birikinti iken yer kabuğu hareketleri sonucu bir  çöküntü alanına dönüşmüştür. Bu alan sonraki jeolojik dönemlerde yeni  alüvyonlarla da örtülerek verimli bir alan durumuna gelmiştir.

Bulanık Ovası : İlin doğusundadır. Yüzölçümü 525,2  km2’dır. Bu ova Murat ırmağı boyunca uzanan ince bir şerit görünümündedir.  Genişliği ancak birkaç km. olan ovanın uzunluğu yaklaşık 20 km. kadardır. Bulanık  ovasında genellikle tahıl ve bol miktarda koyun ve sığır yetiştirilmektedir.

Liz Ovası : Bilican Dağlarının güneyinden  başlar Murat Irmağına kadar uzanır. Yüzölçümü 160 km2’dır. Dalgalı bir yapı  gösterir. Rakım Murat Irmağına doğru artar. Geniş kesimi mera olan Liz Ovasında  tahıl, koyun ve sığır yetiştirilir.

Malazgirt Ovası: Muş il alanının doğusunda yer  alır. Yüzölçümü yaklaşık 450 km2’dir. Murat ırmağı ovanının kuzeybatısında  geçer. Malazgirt ovası güneyde Süphan Dağı ve uzantıları ile Van Gölünden  ayrılır. Yer yer bu dağlardan inen akarsularca yarılmış olan ova geniş bir  bozkır görünümündedir.

AKARSULAR

Muş il  alanı Fırat Havzası içindedir. İl topraklarını sulayan önemli akarsular Murat  ile onun kolu olan Karasu’dur.

Murat Irmağı: Van Gölünün kuzeyindeki Aladağ’dan  doğar. Uzunluğu 600 km  kadardır. Muş il sınırlarına kuzey doğudan girer.  Kuzey-güney doğrultusunda bir süre akan ırmak  bu sırada birkaç küçük dereyle ve doğuda da Karakaya Deresiyle birleşir. Debisi  200–300 m3’tür. Debi ırmağın kabardığı zamanlarda 2500 m3 bulur. Suyun  azaldığı zamanlarda ise 50–70 m3 kadar düşer. Murat ırmağını besleyen diğer  akarsular şunlardır: Badişah, Şehit, Heftreng, Körsuyu, Liz, Köşker dere ve  çaylarıdır.

Karasu: Güroymak’dan doğar. Muş il sınırlarına  güneyde girer. Uzunluğu 68 km  kadardır. Kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda akar. Başlıca kolları Daralı ovadan  kaynağını alan 27 km  uzunluğundaki Abdulbahar, Kazana Tepesinden doğan 35 km

uzunluğundaki Kelereş ile Çar ve Karni’dir. Muş il  sınırları içindeki diğer önemli akarsular şunlardır: Aynı adlı dağdan doğan  Çiçekveren Deresi (13 km),  Aktuzladan doğan Heronek suyu (24 km), Bilican dağından kaynağını alan Liz Suyu (32 km), Kımsoradan doğan  Çılbuhur deresi (27 km)  ve Hamurpet Dağından kaynağını alan Memanlı suyudur ( 24 km).

GÖLLER

Muş ili  sınırları içinde kalan başlıca göller: Haçlı (Bulanık), Hamurpet (Akdogan),  Küçük Hamurpet, Gaz (Kaz) gölleridir.

Haçlı (Bulanık) Gölü: İlin güneydoğusunda Bulanık  ilçesinin güneyindedir. Göl adını güneyindeki Haçlı Köyünden almıştır. Göl  Bulanık adını ise suyun genellikle bulanık oluşundan almıştır. Bir lav seti  gölüdür. Haçlı gölü de kuzeyindeki Kızkopan volkanının yükselmesi ile  oluşmuştur. Yüzölçümü 10 km2 kadardır. Gölde derinlik 7 m. aşmaz. Haçlı Gölü  güneybatıdan akan Şeyhtokum Deresi ile birkaç kaynaktan beslenir. Gölün su  düzeyi bütün yıl boyunca hemen, hemen aynı kalır.  Kışın donduğunda göl sathında  yürünebilmektedir. Gölde alabalık ve aynalısazan bulunmaktadır.

Büyük Hamurpet Gölü: Varto ilçesinin kuzeybatısında Hamurpet dağlarının  batısında yer alır. 2149 Rakımda ve 21 metre derinliğindedir. Yüzölçümü 1088  km2’dır. Gölün her tarafı dik kayalarla çevrilidir. Derinliği küçük göle  nazaran daha az olduğundan yeşil renktedir. Kaynak ve kar suları ile beslenir.  Kış aylarında donar, su seviyesi tüm yıl boyunca pek değişmez. Gölde bol  miktarda aynalısazan balığı ile ördek, kaz, turna ve kunduz da bulunmaktadır.  Gölün bulunduğu alan volkanik özellikler taşımaktadır. Fazla olan suyu  yakınından geçen İskender çayına boşaltır.

Küçük Hamurpet Gölü: Büyük Hamurpet gölünün yaklaşık 300 m kadar güneyinde ve 2173  rakımda küçük dairesel bir yapısı vardır. Gölün alanı 149 km2 dir. 47 metre derinlikte  olduğundan mavi bir görünüme sahiptir. Dipten Büyük Hamurpet’e akıntısı  bulunmaktadır.

Gaz (Kaz) Gölü: Malazgirt ilçesine bağlı Aktuzla  Bucağının yakınlarındaki bu göl Karstik bir göldür. Gölün suyu tuzlu ve acıdır.  Derinliği azdır. Kenarları sazlıktır. Bu nedenle ilkbaharda burası göçmen  kuşların akınına uğrar. Kaz, ördek, su tavuğu en çok rastlanılan hayvan  türleridir.

 

Tarihi Murat Köprüsü

Flora

Muş ilinin bitki örtüsü tiplerini genel olarak step (bozkır) bitkileri, çayır otları ve meşe ormanları oluşturur. Soğanlı bitkiler sınıfından olan lale endemik türlerdendir.


Fauna

Habitat ve Toplulukları
Konu ile ilgili herhangi bir çalışma bulunmamaktadır.

Türler ve Populasyonları
İlimizde bulunan göl, gölet ve akarsularımızda çok çeşitli tatlı su balık türleri mevcut olup, bu
balıklar başlıca şunlardır.

Cyprinus carpio (Adi Sazan)

Tinca tinca (Kadife Balığı)

Leuciscus cephalus ( Tatlısu Kefali)

Barbus plebejus (Bıyıklı Balık)

Silurus Glanis (Yayın Balığı)

Capoeta tinca

Cobiti taenia

Vimba vimba

Alburnus alburnus

Gobio

Mastacembelus simack (Dikenli Yılan Balığı)


Ekonomik Yapı

Muş İli ekonomik açıdan geri kalmış bir ildir. Ekonomik yapı temelde tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Tarım ve hayvancılık büyük ölçüde geleneksel yöntemlerle yapıldığı için verim düşüktür. Sanayi gelişememiştir.

İlde iktisaden faal nüfusun yüzde 84´ü tarım sektöründe, yüzde 13´ü hizmet sektöründe, yüzde 2´si sanayi sektöründe yüzde 2´si de inşaat sektöründe istihdam edilmektedir. İl genelinde yaygın bir işsizlik mevcuttur. 2003 yılında DPT tarafından yapılan “İllerin Sosyo – Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması”na göre Muş İli sosyo-ekonomik gelişmişlik açısından 81 il içerisinde en sonda yer almıştır.

DİE´nin 2001 yılı verilerine göre Türkiye´de kişi başına düşen GSMS 2.123 Dolar iken Muş ´ta  578 Dolar´dır. Muş İli kişi başına düşen milli gelir açısından 81 il içerisinde 80. sırada yer almaktadır.

TARIM

İl ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Ancak tarım yeterince gelişmemiştir. Toplam 819.600 hektar olan il yüzölçümünün 342.198 hektarı tarım arazisidir. Tarım arazisinin 335.049 hektarı tarla arazisi,  7.149 hektarı da bağ-bahçe´dir.


Haspet Kalesi / Malazgirt Kalesi / Zafer Abidesi

Muş İlçeleri

KORKUT : Yerleşim yeri olarak 1000 yıllık bir geçmişi bulunduğu tahmin edilmektedir. Korkut’un ilkçağlarda urartu devletinin sınırları içinde olduğu bilinmektedir. 1071 Malazgirt zaferinden sonra Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın komutanlarından Seyit İbrahim yöreyi Selçuklu topraklarına katmıştır.1964 yılında Korkut adını alan yöre 09.05.1990 tarih ve 3644 sayılı Kanun ile ilçe statüsüne kavuşmuştur.

VARTO : Varto adının Urartulardan geldiği binmektedir. Bu da İlçenin Urartular döneminden bu yana var olduğunu göstermektedir. Varto zaman, zaman işgallere uğramıştır. En son kurtuluş savaşı ile birlikte Varto İlçesi Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisine alınmıştır. İlçe köklü bir geçmişe sahip İlçeye 1840 yılından itibaren Kaymakam ataması yapıldığı tarihi kaynaklardan anlaşılmaktadır. Buda 1840 yılından itibaren Varto ilçesinin ilçe statüsünde olduğunu ispatlamaktadır.

HASKÖY : Hasköy İlçesinin tarihi, Bizanslılar devrine kadar uzanmaktadır. 1071 Malazgirt Meydan savaşından sonra İlçenin yerli halkı Basra’dan göç ederek, Batman İli Sason İlçesi ve Bitlis İli Mutki İlçesi üzerinden gelip, İlçeye yerleşmişlerdir.

MALAZGİRT : Van Gölü havzasında milattan önceki dönemlerde kurulan Urartuların başlarında Menuas adlı bir kral bulunmakta ve Malazgirt adının bu kralın adıyla ilgili olduğu görüşü ağırlık kazanmaktadır. Bu hükümdara ait bir kitabeden anlaşıldığına göre, kral bugünkü Malazgirt civarında Menuasın kenti (Menuahina) adında bir şehir kurmuş ve isimi buradan türemiştir. Şehrin Ermenicede adı da Manavazekert veya Manazkert olduğuna göre bu tespit doğru olabilir. Arap Kaynaklarında ise Manazcird olarak geçer. Ortaçağdaki Bizans kaynaklarında ise Manazkert olarak geçer. Daha sonra ismi Malazgirt’e dönüşmüştür. Halkı ise kalesinden dolayı şehre Kele der.

BULANIK : Bulanık ilçesi 1927 yılında Muş’ un il olması sebebi ile Muş’ a bağlı ilçe olmuştur. Eski ismi Kop olup daha sonra Bulanık olarak değiştirilmiştir. İlçemiz Muş İlinin en büyük ilçesidir. Bulanık ve çevresi tarihi M.Ö. 3000 li yıllara kadar uzanan oldukça eski bir yerleşim alanıdır. M.Ö. 2500-3000 yıllarında Bulanık ve çevresinde NOBİ’ ler yaşamış ve bu yörede GOBİN adlı bir kasaba kurmuşlardır, daha sonra bölgeye URARTULAR hakim olmuşlardır. Bilahare 1071 Malazgirt Zaferine kadar bölgede Bizans hakimiyeti yaşanmıştır. Büyük Selçuklu İmparatorluğunun parçalanmasından sonra 1555 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Muş’ un Akkoyunlular dan alınmasına kadar bölge Akkoyunluların hakimiyeti altında kalmıştır. Bulanık 1884 yılında Muş Sancağına, Bitlis Vilayetine bağlanmıştır. 1927 Yılında Muş’un İl olması İtibarı ile Muş’ a bağlı ilçe olmuştur. Bulanık ilçesi 1. Dünya savaşında bir süre Rus işgalinde kalmış, 6 Nisan 1918’ de işgalden kurtulmuştur. Bulanık halkının geçim kaynağı bitkisel üretim ve hayvancılıktır. 105.855 hektar tarıma elverişli alanda genellikle buğday, arpa, mercimek, ay çekirdeği, yemlik bitkiler ve son yıllarda artarak devam eden şeker pancarı üretimi yapılmaktadır. Ayrıca bu 105.855 hektar arazinin 700 hektarı yayla (Hayat, Kazım, Orta Yayla) 17.885 hektarı çayır alanı, 24 hektarı Bağ- Bahçe alanı 45 hektarı ihtiyaç dahilinde sebzecilik alanında kullanılmaktadır. Hayvancılık son yıllarda fazla gelişmemiş olup, sığır ve koyun yetiştirilir. Kışları büyük illere sezonluk çalışmalar için gidip gelenlerde mevcuttur. 1950’ li yıllardan sonra bölgenin yapısına bağlı olarak gelip buralara yerleşen göçmenler, tamamen olmasa da Bulanık’ tan eğitim ve iyi yaşam koşulları nedeniyle göç etmişlerdir. Bir kısmı ise yine Bulanık’ ta kalmıştır.

Muş Ulaşımı

Karayolu : Trafik yoğunluğunun en fazla olduğu karayolu bağlantısı Bingöl–Muş–Tatvan devlet yoludur. Muş’un diğer karayolu ulaşım bağlantıları bu güzergâhtan kuzeye doğru, Muş’u Hınıs üzerinden Erzurum’a bağlayan Muş–Varto ve Muş-Karlıova, Muş’u Patnos–Tutak ve Hamur üzerinden Ağrı’ya bağlayan Muş–Bulanık–Malazgirt ile Muş’u Batman ve Diyarbakır’a bağlayan Muş-Kulp yollarıdır. İlde 612 km olan karayolu ağının 259 km’si devlet yolu, 353 km’si ise il yoludur. Bu yol ağının 41 km’si BSK(Bitümlü Sıcak karışım),  519 km’si Asfalt, 5 km’si Parke, 10 km’si Stabilize, 37 km’si toprak yollardır. 115 km’lik bölünmüş yol çalışmasının 100 km’si tamamlanmış, 15 km’de ise çalışmalar devam etmektedir. Bingöl-Muş-Tatvan yolu il sınırlarımızda duble yol olarak tamamlanmıştır.

İlimizde 2 adet şube Şefliği (113 Muş Şubesi ve 116 Malazgirt Şubesi) ve 3 Adet Bakımevi (Varto, Bulanık, Aktepe) bulunmaktadır.
Bütün köylere ulaşım mevcuttur. Toplam 2.522,1 km olan köy yolu ağının 1.535 km’si asfalt, 795 km’si stabilize, 408 km’si tesviye ve 13 km’si de ham yoldur. 125 adet sanat yapısının toplam uzunluğu 605 metredir. 5 köprünün toplam uzunluğu ise 100 metredir. Ancak bu yollarda kışın kar mücadelesi sırasında yapılan çalışmalar, yolların her yıl onarılması ihtiyacını doğurmaktadır. Ayrıca 25 Köy ve 3 mezra da T.C.K. yolundan faydalanmaktadır.

LİDER MUŞTUR TURİZM Muş Merkez: 0436 212 33 02- 212 33 03 Varto: 711 21 89 Gülçimen: 322 64 11 Bulanık: 311 20 44- 311 23 53 Malazgirt: 511 27 60- 511 41 30 MUŞ YOLU TURİZM Muş 0436 444 00 49 Merkez: 212 90 90- 212 81 88- 212 55 55- 212 92 90- 212 67 61 Bulanık: 311 43 63- 311 58 95 Hasköy: 411 20 84 Malazgirt: 511 46 05- 511 56 80 Varto: 711 21 39 YEŞİL MUŞ OVASI SEYAHAT Muş Merkez: 0 436 212 18 01 Faks: 212 59 69 Malazgirt: 511 42 00 Bulanık: 311 54 54 Liz: 322 82 48 Korkut: 611 64 39 Hasköy: 711 28 53 Varto: 711 28 53 TOKAT YILDIZI SEYAHAT Muş 0436 444 00 90 VAN ERCİŞ İTİMAT Muş 0436 444 00 87 Merkez: 212 93 94 VAN ERCİŞ SEMA TURİZM Muş 0436 444 02 65 Merkez: 212 51 17 PATNOS İTİMAT TURİZM Muş Malazgirt: 0436 511 56 34

Havayolu : DHMİ Muş Havaalanı Askeri- Sivil nitelikli bir meydan olup, irtifa hakkı Hava Kuvvetleri komutanlığı ile DHMİ genel Müdürlüğü tarafından ortak kullanılmaktadır. Şehir merkezine 18 km uzaklıktadır.

Hava Meydanında kaza ve yangına olaylarına müdahale edecek 3 adet yangın söndürme aracı ile bir adet ambulans bulunmaktadır. Pistin kış aylarında hava trafiğine açık tutulması için 2 adet kar kürüme-süpürme ve üfleme aracı ile 2 adet rotatif bulunmaktadır.

SEYAHAT ACENTALARI NUREVŞAN TURİZM SEYAHAT ACENTESİ (0436)212 86 83 Fax: 212 86 84 HASPET TURİZM SEYEHAT ACENTESİ (0436)212 59 59 GELİN TURİZM SEYAHAT ACENTESİ (0436)212 99 90 MUŞ OVASI TURİZM SEYAHAT ACENTESİ (0436)211 27 83

Demiryolu : İlimizde demiryolu taşımacılığı da yapılmaktadır. Muş Gar Şefliği Ünitesi TCDD Genel Müdürlüğü 5. Bölge Müdürlüğü / Malatya ‘ya bağlı bir işyeri olarak faaliyetini yürütmektedir.

Haydarpaşa-Tatvan, Van-Kapıköy, Tatvan-Haydarpaşa arasında yolcu ve yük taşıması yapılmaktadır.
Uluslararası yolcu taşımacılığı haftada 2 gün Salı-Cuma günleri Şam-tahran, Haydarpaşa-Tahran arasında ve Çarşamba-Cumartesi günleri Tahran-Şam ve Tahran-Haydarpaşa arasında yapılmaktadır. Ayrıca İran’a da yük taşımacılığı yapılmaktadır. Ancak yolcu trenlerine dahili yolcu alınamamaktadır. Fakat İran ve Şam’a yolcu gidebilmektedir. Yük taşıması yıllardır gerek ticari gerekse askeri amaçlı olarak yapılmaktadır.
1955’te tamamlanan demiryolunun, ilin gelişmesine olumlu katkısı olmuştur. Bu hattın 1972 yılında Tahran’a bağlanmasıyla yolun önemi artmıştır.
Muş Gar Şefliği 5 binada 87 personeli ile hizmet vermektedir. 81 adet lojman bulunmaktadır. 2012 yılında 3.251 yolcu ve 86350 ton yük taşımacılığı yapılmıştır.

VAN GÖLÜ EKSPRESİ Muş-Tatvan Kalkış Saatı : 12:35 Muş-Ankara Kalkış Saatı : 09:30

Muş Yeryüzü Şekilleri ve Bilgileri

GÖLER : [Göl] , GÖLLER Muş ili sınırları içinde kalan başlıca göller: Haçlı (Bulanık), Hamurpet (Akdogan), Küçük Hamurpet, Gaz (Kaz) gölleridir. Haçlı (Bulanık) Gölü: İlin güneydoğ

AKARSULAR : [Nehir] , AKARSULAR Muş il alanı Fırat Havzası içindedir. İl topraklarını sulayan önemli akarsular Murat ile onun kolu olan Karasu’dur. Murat Irmağı: Van Gölünün kuzeyindeki Aladağ’dan doğar.

YER YÜZÜ ŞEKİLERİ : [Dağ] , DAĞLAR Güneydoğu Toros Dağları’nın uzantıları Muş il alanını çevreler. Eskiden gür ormanlarla örtülü olan bu genç dağlar, zamanla çıplaklaşmıştır. Muş ilinin başlıca önemli dağları Ak

PLATOLAR : [Plato] , PLATOLAR Platolar il alanının 37,9’nü oluşturur. İl alanının kuzey ve kuzeybatısında yer alan bu platolar Murat vadisinin tavanı ile bu dağların zirveleri arasında sıralanır. Az dalgalı

OVALAR : [Ova] , OVALAR Muş ilindeki vadiler Murat Irmağı ve kollarınca açılmıştır. Bu vadilerin en önemlisi Murat Vadisidir. Muş il alanının yüzde 27,2’sini ovalar oluşturur. En önemlisi Muş, Bulanık,

KUNAV MAĞARASI : [Mağara] , 3 km uzunluğunda olup tavan yüksekliği yer yer 35 m civarında ve iki kattan oluşmakta alt kattan nehir büyüklüğünde su geçmektedir. İlk çağlarda yerleşim yeri olarakta kullanıldılğına dair izlere rasl

Muş tarihçesi

MUŞ ADININ KAYNAĞI

Muş’un ilk ne zaman kurulduğu ve adının kaynağı kesin olarak bilinmemektedir. Muş adına dair pek çok rivayet vardır. Bir rivayete göre, Muş adı, şehre, Asurlulardan kaçarak Muş yöresine gelen İbrani kabilelerinden biri tarafından verilmiştir. Nitekim 1914 Bitlis Vilayet Salnamesinde Muş adının İbrani’ce “Sulak verimli ve otlak” anlamına gelen “Muşa” kelimesinden geldiği ileri sürülmüştür. Muşun, geçmişten günümüze yemyeşil ve sulak bir ovaya sahip olması, bu rivayetin tümüyle asılsız olmadığını, nispeten belirli bir gerçeğe dayandığını gösterir.
Bir diğer rivayete göre Muş adı, İÖ. 12 yy. Ege göçlerinden sonra ilk kez Asur kaynaklarında adı geçen ve Yukarı Dicle Vadisine yerleştikleri bildirilen Muşkiler’den gelmektedir. M.Ö. II. Binin ikinci yarısında Orta Anadolu’da Hatti egemenliğine son vererek doğuya doğru genişleyen Muşkiler’in bir kolu Muş yöresine gelerek şehrin temelini atmıştır.

Daha sonradan buradan Asur topraklarına girmişlerdir. Asur kaynaklarında İÖ. 12-8 yy. arasında adlarından sık sık bahsedilen Muşkiler’in İÖ. 12 yy. ilk yarısında büyük bir ordu ile Toros dağlarını aşarak güneye indikleri ve Asur’un sınır kentlerini tehdit ettikleri biliniyor. Bu dönemde Muşkiler’in bir kolu Muş kentini kurarak buraya yerleşmiş olabilirler.

Muş’un kuruluşu ve adına dair diğer bir rivayet ise dini kaynaklıdır. Buna göre, Muş’un Hz.Nuh’un oğlu Yasef’in (Yusuf) torunu Muş oğullarınca kurulduğu rivayet edilmektedir. Öte yandan, Muş Arapça’da “Şeffaf, Parlak” Farsça’da ise “Nehirlerde yolcu taşıyan küçük gemi” anlamlarına gelmektedir.

EVLİYA ÇELEBİ’NİN GÖZÜ İLE MUŞ

Van eyaleti hükmünde Van deryası sahilindeki Tahtuvan subaşılığına iki menzil ve Bitlis’e bir menzil yakındır. Şerefname tarihinin dediğine göre bu Muş şehri, Azerbaycan şehirlerinden bir tanesi idi. Sonra Van deryasının kuzeyinde (Adilcevaz ) kalesi yakınındaki Süphan dağında halen mahfuz durup 40-50 senede bir ses duyulur, 70-80 senede bir kere 5- 10 gün kadar Süphan kayasından kuyruğunu çıkarır bir yedi başlı ejder, o asırda fırsat bulup bütün Nemrutluları yiyerek Allah’ın emriyle yine Süphan dağındaki mağarasına girip mahpus kalmıştır. Sonra yine Nemrut lâin kavmine Cenab-ı Hak Muş sahrasında bir büyük fare hâsıl edip bütün Nemrutluları yedirerek Muş ahalisini helak ettiği için şehrin adına (Muş) derler.

Muşun çıktığı büyük mağara halen görülür. Bu mağara içinde olan fare ve sıçan başka bir diyarda yoktur. Allah’ın emriyle İskender’in Filkos namındaki hekiminin tılsımı sebebiyle Muş Sahrasında asla sıçan olmaz. Timurlenk Al-i Osman üzerine hareket edince bu Muş şehrini ve kalesini harap, halkını kebap, evlerini türap eylemiştir ki halen haraplı eserleri görülür. Şehir, Muş sahrasının ağzında bir dağın eteğindedir.

İLK ÇAĞDA MUŞ

Muş’un ilk çağ tarihi Urartu’larla başlar, ne var ki Muş’un dahil olduğu Doğu Anadolu’nun yüksek düzlüklerindeki M.Ö. II.bin’e ait yerleşmeleri, henüz yeterince gün ışığına çıkarılamadığından, Urartu’ların atalarının kimler olduğu kesin olarak bilinmemektedir.
Doğu Anadolu’nun bilinmeyenlerle dolu karanlık tarihi dönemleri, Asur kaynakları ve kitabeleriyle bir ölçüde aydınlanmıştır. İlk çiviyazılı kaynaklar Asur Kralı 1. Salmanassar (M.Ö.1274-1245) dönemine aittir. Asur kaynaklarına göre Doğu Anadolu’nun dağlık yörelerinde Nairi Konfederasyonu adı altında birbirinden bağımsız küçük beylikler vardı. Asurluların baskısı altında yaşayan bu beylikler 1. Salmanassardan önceki Asur kralının ölümünü fırsat bilerek ayaklandılar. 1. Salmanassar bu başkaldırıyı bastırmak amacıyla Urartu topraklarına girdi. Asur’luların Urartu-Nairi ayaklanmalarına karşı giriştiği saldırılar aralıklarla 400 yıl kadar sürdü.

Urartu’ların tarih sahnesine çıkışları M.Ö. XIII. YY’a rastlamakla birlikte devlet olarak teşkilatlanmaları MÖ. IX. YY.’dadır. Önceleri dağınık bir konfederasyon durumunda olan Urartu’lar Asur Kralı III. Salmanassar’ın çağdaşı olan ilk Urartu Kralı Aramu (MÖ.850-840) dan sonra birleşik bir krallık durumuna geldiler.

Urartu devletinin gerçek kurucusu Aramu’dan sonra kral olan I. Sarduri (MÖ.840-830) dir. Kral İşpuini dönemi (MÖ.830-810) Urartuların büyük bayındırlık işlerine giriştikleri, Menuas dönemi (MÖ. 810-786) Urartu devletinin Ön Asya’nın en güçlü devleti durumuna geldiği ve devletin egemenlik alanının genişlediği dönemdir. MÖ. VIII. YY. ortalarında, Urartu Devletinin egemenliği tüm Doğu Anadolu Bölgesine yayıldı. 1. Argişti (MÖ. 786-764) den sonra yerine geçen oğlu II. Sarduri’nin dönemi (MÖ. 764-735) Urartu Devletinin zirvesi sayılmaktadır. Muş Varto’ nun Kayalıdere mevkiinde 1965’te yapılan kazılarda ortaya çıkarılan Urartu kalesi bu Kralın dönemine aittir.Urartu Devletinin bundan sonraki tarihi Asurlular, Kimmerler ve İskitlerin bitmez tükenmez saldırılarıyla sürdü, Urartu Devleti, MÖ. 585’te İskid akınları sonunda yıkıldı.

Muş’un Urartu Devleti için önemi krallığın batı yolunun önemli bir merkezi durumunda olmasından geliyordu. Başkent Tuşpa’dan batıya giden yol Malazgirt Ovasını geçtikten sonra Murat Irmağı vadisi boyunca Varto’nun güneyinden Muş Ovasına varıyor. Buradan batıya yöneliyor, Bingöl üstünden Elazığ-Malatya yolu ile de Orta Anadolu ve Kuzey Suriye’ye uzanıyordu.

Muş’un ilk çağ tarihinde Urartular’ı Medler takip etti. Günümüz İran Azerbaycan’ında yaşamakta olan Medler, Asur Devleti’ni ortadan kaldırdıktan (MÖ 609) sonra Muş Ovası’na yöneldiler. Medler, Kimmer-İskit saldırılarından yorgun düşen Urartu Devleti’ni, tarih sahnesinden silmekte zorlukla karşılaşmadılar. Ne var ki, Medler’in Doğu Anadolu’daki hâkimiyetleri fazla uzun sürmedi. Persler, Med ordusunu yenerek (M.Ö. 550) bu devleti ortadan kaldırdılar.Persler’in Doğu Anadolu’daki hâkimiyetleri yaklaşık 200 yüzyıl kadar sürdü. Persler, I.Dareios zamanında güçlerinin zirvesine çıktılar.

Muş ve çevresi Pers hâkimiyetinde Babil Büyük Satraplığı içinde yer aldı Pers döneminin en önemli gelişmesi, İmparator II. Artakserkses’e karşı baş kaldıran küçük kardeşi Kiros’un, savaşı kaybetmesi ve “Onbinler” diye anılan yenik ordusuyla ünlü Anabasis yürüyüşünü gerçekleştirmesidir. (MÖ 401) “Onbinler” Aras ve Kelkit vadilerine doğru çekilirken Bingöl ile Muş arasındaki alanları geçmişlerdir. Bu ordunun çekilişini yöneten Yunanlı komutan ve tarihçi Ksenofon, Muş ve çevre yaylalarında yaşayan halkın oymak hayatı sürdürdüğünü, ordusuna buğday, arpa, sebze, et ve binek atı sağladığını anlatır.

Muş ve çevresi, uzun yüzyıllar Romalıların, Partların ve Ermeni derebeylerinin hâkimiyet mücadelelerine sahne oldu. Doğu Anadolu’nun bu bölgesi adı geçen devletler arasında sık sık el değiştirmesine rağmen, bu mücadelelerden üstün çıkan taraf Partlar oldu, Roma İmparatorluğu’nun üstünlüğü hiçbir zaman kalıcı olmadı. Partlar’la, Romalılar arasındaki bitmez tükenmez savaşların sonuncusu 215-216’da gerçekleşti. Roma İmparatoru Macrinus, Nisibis, (bugünkü Nusaybin)’i bırakarak geri çekilince, Güney Doğu Anadolu’dan Fırat’ın batısına kadar olan Roma hakimiyeti sona erdi (217).

Part ve Pers kökenli Sasani hanedanından gelen I.Ardeşir’in İran’da kurduğu Sasaniler Devleti (MS 226), Doğu Anadolu’nun tarihinde yeni bir güç olarak ortaya çıktı. Sasaniler, çok kısa bir süre içinde hâkimiyet alanlarını genişleterek Roma İmparatorluğunun en büyük rakipleri oldular. Geçmiş Yüzyıllardaki Roma Part mücadeleleri yerini artık Roma- Sasani mücadelelerine bırakmıştı.

Sasani’lerin hâkimiyeti yaklaşık 400 yıl sürdü. Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasıyla ilkçağ sona erdiğinde Doğu Anadolu, bu kez uzun yıllar sürecek Bizans-Sasani mücadelelerine sahne olacaktı.

ORTAÇAĞDA MUŞ

Muş ve çevresindeki Sasani hâkimiyeti İmparator Heraklios döneminde Bizans Ordularının Sasani kralı Şahbaraz’ı yenmesiyle sona erdi. Bu arada, VII. yy başında gelişen Arap akınları sırasında Arap komutanlarından Saad ibn Vakkas, Sasani ordusunu bozguna uğratınca (637), Sasani devleti de çöktü. Araplar Muş’un güneyine kadar gelmelerine rağmen Muş ve çevresine Bizans ordusu sahip çıktı.

Muş ve çevresi Arap akınları döneminden başlayarak Türklerin Bizans ordusunu Malazgirt’te bozguna uğratmasına kadar (1071) Bizans hâkimiyetinde, Taron (Taran) Theması idari bölgesinde yer aldı. Bölge bütün ortaçağ boyunca bu adla anıldı. Müslüman Arap ordularının Anadolu’ya akınları 640’da başladı. Halife Ömer devrinin sonlarına doğru 641’de İyaz bin Ganın komutasında Bir Arap ordusu Bitlis, Ahlat ve Muş’u aldı. Habib bin Mesleme ve Salman bin Rabia bu bölgeye ikinci bir sefer düzenlediler. (642) Ahlat ve çevresindeki beyleri idareleri altına aldılar. Ne var ki Arap Müslümanlarının hakimiyeti sürekli olmadı sık sık kesintiye uğradı.

Muş, Bitlis ve çevresi, Muaviye zamanında bir ara Bizans hâkimiyetine geçtiyse de Emevi’ler yöreyi yeniden denetimleri altına almakta gecikmediler. Halife Abdulmelik zamanında Muhammet bin Mervan, Muş ve çevresini Diyarbakır Amirliğine bu amirliği de El Cezire Genel Valiliğine bağladı.

Muş ve çevresi Emevi’lerden sonra Halifeliği ellerine geçiren Abbasilerin ilk yıllarında Avasım Bölgesi sınırları içinde yer aldı. Sonraki yıllarda Abbasilerin yöredeki hâkimiyetleri zayıflayınca Muş ve çevresi Bagradiler den Bagrad adlı prensin yönetim merkezi oldu. Bagrad’ın Bağdat’a gönderilmesi üzerine bu prensin yönetiminden hoşnut olmayan Muş’lular ayaklandılar. Ayaklanma sırasında Vali Yusuf Bin Abi Said Al-Marvazi öldürüldü. Bu olaydan sonra Muş Bagrat Krallığına bağlandı. X.yy’ın ikinci yarısı ile XI.yy’ın ilk yarısında Muş, Ahlat ve çevresi doğuya doğru genişlemek isteyen Bizans İmparatorluğu ile Doğu Anadolu’ ya hakim olan Abbasiler arasında sık sık el değiştirdi.

Selçuklular Dandanakan Savaşında (1040) Gaznelileri yenip bir devlet olarak tarih sahnesine çıkınca Tuğrul Bey’in sultanlığı devrinde Abbasiler Selçukluların koruması altına girdiler. Tuğrul Bey Selçukluların Doğu Anadolu’ya düzenledikleri seferlerden birinde Malazgirt’i kuşattı (1054) Bu seferle birlikte Selçuklularla Bizanslılar arasında Doğu Anadolu’daki hakimiyet mücadelesi başlamış oluyordu.

Sultan Tuğrul Bey’in ölümünden sonra Selçukluların başına geçen Sultan Alparslan Malazgirt Kalesini ele geçirip, Suriye’ye yönelince Bizanslılar Selçuklu Türk’lerini kesin yenilgiye uğratmak için İmparator Diogenes komutasında büyük bir orduyla Doğu Anadolu’ya bir sefer düzenlediler. Bizans Ordusu Malazgirt’i kuşatıp, ele geçirdi ve kaledeki bütün Müslümanları kılıçtan geçirdi. Bizans ordusunun Doğuya yöneldiğini haber alan Sultan Alparslan Güneye seferinden vaz geçti. Hızla Anadolu’ya yöneldi. Malazgirt önlerine geldiğinde kalenin Bizanslıların eline geçtiğini görünce savaş hazırlıklarına başladı. Romanos Diogenes’e bir elçi yollayarak barış teklifinde bulundu. O yüzyılın en kalabalık ordusunu toplamış olan İmparator, Sultan Alparslan’ın barış teklifini reddetti.

Alparslan Türklerin Turan diye anılan klasik savaş taktiğini uygulayarak ordusunu dörde ayırdı. Bu taktiğe göre Selçuklu ordusu biri merkezde ikisi yanlarda, biride merkezdeki birliklerin önünde olacak şekilde mevzilendi. Sultan Alparslan Merkezdeki kuvvetin önündeki az sayıdaki birlikle birlikte saldırıya geçti. Bu kuvvet kısa süren bir çatışmanın ardından yenilmiş görünerek geriye merkeze doğru çekildi. Türklerin yenilgiye uğrayıp geri çekildikleri sanan Bizans ordusu karşı saldırıya geçince sağ ve sol tarafta mevzilenmiş olan Selçuklu kuvvetleri, Bizans ordusunun artlarına sarkarak kıskaç içine aldılar savaş kısa sürede sona erdi. Bizans ordusu büyük kayıplar verdi. İmparator Romanos Diogenes esir edildi. Sultan Alparslan Romanos Diogenes’le antlaşma yaptı ve daha sonra onu serbest bıraktı.

Malazgirt Savaşının sonuçları büyük oldu. Bu savaşla Anadolu’nun Türkleşmesi dönemi başladı. Sultan Alparslan komutanlarından Anadolu içlerine seferler yapmalarını istedi. Böylece Muş ve çevresi kesin olarak Türklerin hâkimiyeti altına girdi.

Muş ve çevresi 1100 de Selçuklu hanedanlarından Melikşah’ın amcası Yakuti’nin oğlu olan Kutbettin İsmail’in kölesi Sökmen El-Kutbi Ahlat’lıların daveti üzerine Ahlat’a gelerek Van Gölü çevresinde Ahlatşahlar Beyliği’ni kurunca bu beyliğin sınırları içerisine katıldı. Ahlatşahlar zamanında Muş, Malazgirt ve çevresi tamamen Türkleşirken Muş’da doğunun kalkınmış ve zengin şehirleri arasında yerini aldı. Muş ve çevresi Ahlatşahlar, Artuklular ve Eyyubilerin hâkimiyet mücadeleleri sırasında birkaç defa el değiştirdi. 1191’de Eyyubi Meliki, Malazgirt Kalesini kuşattı ve kaleyi mancınıklarda dövmeye başladı. Erzurum Hükümdarı Saltuk’un kızı Mama Hatun, başında bulunduğu askeri kuvvetlerle Ahlatşahların yardımına gelince kuşatma kaldırıldı. Muş ve çevresi, tekrar Sökmenliler’in idaresine geçti. 1196’da Ahlatşahı Beg Timur’u öldürerek yerine geçen kölesi ve damadı Aksungur, hükümdarın karısını ve oğlunu Muş Kalesine hapsetti. Ahlatlılar Aksungurun ölümünden sonra Beg-Timur’un oğlu Muhammet’i hapisten çıkararak 1197’de hükümdar ilan ettiler.

Ahlatşahlar’daki bu karışıklıklardan yararlanmak isteyen Suriye Eyyübileri’nden Necmettin Eyyüb, Muş şehrini ele geçirince Ahlatşahlar’da Erzurum Meliki Tuğrulşah’tan yardım istediler. Tuğrulşah, Eyyübileri Muş’tan çıkarıp Ahlatşahlar’ın hükümdarı Balaban’i öldürerek bu ülkeye sahip olmak istediyse de halk Tuğrulşaha ayaklandı. Tuğrulşah önce Malazgirt’e çekildi ve burada da tutunamayarak Erzurum’a geri döndü. Muş ve çevresi, Ahlatşahlar Devleti’nin 1207’de yıkılmasından sonra Necmettin Eyyubi’nin eline geçti.

Necmettin Eyyübi Ahlat halkına kendisini kabul ettiremedi. Ahlatşahlar ülkesi, Gürcüler’in baskınlarıyla perişan edildi. Moğol tehlikesinden kaçan Celalettin Harzemşah Doğu Anadolu’ya girdiği sırada Van, Ahlat,Erciş, Muş, Malazgirt ve Bitlis çevresi Suriye Eyyübileri’nin kontrolü altında idi. Gürcüleri ezerek Ahlat’a gelen Harzemşah Celaleddin, Ahlatı kuşattı ve o devirde Kutbet Al-Islam sıfatını taşıyan Ahlat’a girerek, şehri üç gün boyunca yağmalattı. Bu arada Malazgirt ve Muş çevresi de bu yağmadan kurtulamadı. Ahlatşahlar’ın bir kültür merkezi haline getirdiği belde böylece, bir diğer Türk hükümdarı tarafından perişan edilmiş oldu. Harzemşah’ın Islam Türk dünyasındaki yanlış politikası üzerine harekete geçen Anadolu Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat, 10 Ağustos 1230’da Yassıçemen’de Harzemşah’ın ordusunu perişan etti. Harzemşah Celaleddin, kaçarken Dersim Dağlarında öldürüldü. Muş ve çevresi Anadolu Selçuklu idaresi altına girdi.

Alaeddin Keykubat Iran üzerinden gelen Moğol tehlikesine karşı topraklarını korumak için hazırlıklarda bulunurken Moğollar’ın önünden kaçan Türkmenleri Malazgirt ve Muş çevresine yerleştirerek bunlardan yararlanmayı düşündü. Malazgirt ve Muş Kalelerine askerler yerleştirdi ve suları tamir ettirdi. Alaeddin Keykubat’ın ölümünden sonra Anadolu Selçuklu Devletinde Alaeddinin yerini dolduracak değerli bir devlet adamı çıkmayınca Moğollar hızla Doğu Anadolu’ya girdiler. 1243 Kösedağ Savaşıyla Anadolu tamamen Moğollar’ın egemenliğine girdi. Muş ve çevresi de Moğol tahribat ve katliamına uğradı.

Muş ve Malazgirt Moğollar’dan sonra Iran, Doğu Anadolu ve Irak havalisinde kurulan İlhanlılar Devleti’nin idaresine geçti. Ne var ki, Doğu Anadolu, hiçbir zaman Ahlatşahlar zamanındaki zenginliğine ve kültür yüksekliğine ulaşamadı. Ilhanlılar’ın Iran’da yıkılmasından sonra Muş ve çevresindeki Türkmenler. Bağdat’ta hüküm süren Celayirliler’in hanı Sultan Üveys (1356-1357) zamanında katliama uğradılar. Bu esnada Bu esnada Doğu Anadolu’da Karakoyun ve Akkoyun Türkmenleri hâkimiyet kurmak için mücadeleye başladılar. Doğu Anadolu’ya hâkim olan Karakoyunlu’lar zamanında Muş, bu beyliğin sınırları içerisinde kaldı.

Bu arada İran üzerinden batıya doğru ilerleyen Timur tehlikesi ortaya çıktı. Timur’un önünden kaçan Türkmen boyları Karakoyun’lu topraklarına girince Karakoyunlu hükümdarınca Muş, Bulanık Malazgirt ve Varto’nun dağlık kesimlerine yerleştirildiler. Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf, Timur’a karşı koyamayınca Osmanlılara sığındı. Karakoyunlu topraklarına giren Timur girdiği her yerde yaptığı gibi Muş ve Malazgirt’i de tahrip etti, halkı kılıçtan geçirdi. Evliya Çelebi seyahatnamesinde Muş şehrinden bahsederken Timur’un Muş’ta yaptığı tahribatın izlerinin hala mevcut olduğunu söyler.

Timur Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt’ı l402 yılında Ankara savaşında mağlup edince Anadolu tamamen Timur’un kontrolü altına geçti. Timur Çin seferine gitmek için Anadolu’dan ayrıldıktan sonra Anadolu’da Osmanlı şehzadeleri arasında taht kavgaları başladı. Doğu Anadolu’ya geri dönen Karakoyunlu Yusuf. Beyliğini yeniden kurdu. Kara Yusuf’un ölümünden sonra Akkoyunlular Karakoyunluları tehdit etmeye başladılar.

Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan ordusunu Muş Ovası’ nı doğudan çeviren dağların gerisine gizleyerek Karakoyunlu hükümdarı Cihanşah ‘ı beklemeye başladı. Pusudan habersiz ihtiyatsız hareket eden Cihanşah bir gece baskınında ele geçirilip öldürüldü. Uzun Hasan böylece Karakoyunlu Devleti’nin çöküşüne zemin hazırladı ve Doğu Anadolu’yu hâkimiyeti altına aldı.

Osmanlılarla komşu olan Akkoyunlu hükümdarı, bütün Anadolu’ya hâkim olmak için Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Mehmet’le 2 ağustos l473 ‘de Otlukbeli’nde savaşa tutuştu. Uzun Hasan, bu savaşta yenilince ülkesi sarsıldı. Uzun hasan,l478’de ölünce Akkoyunlular’da iç karışıklıklar baş gösterdi. İran’da şeyh Seyfettin Erdebili neslinden şeyh Haydar’ın oğlu olan Şah İsmail, İran ve Akkoyunluların toprakları üzerinde Safeviler Devleti’ni kurdu. Şah İsmail’in annesi Alemşahbanu Uzun Hasan’ın kızıdır. Şii itikadını benimseyen Şah İsmail, Doğu Anadolu ‘da sünni Türkmenlerin arasında katliama başladı. Akkoyunlu Türkmenleri’yle Şah İsmail arasındaki mücadeleden en çok Doğu Anadolu halkı acı çekti.

Muş ve çevresi Ahlatşahlar yönetimindeyken tamamen Türkleşmiş ve Ahlatşahlar’ın imar faaliyetleriyle de Doğu Anadolu’nun zengin yörelerinden biri haline gelmişti. Marco Polo XIII yy ortalarında Muş ve Mardin’de pamuk baharat ve çeşitli kumaşların çok miktarda imal edildiğin kaydeder Muş ve çevresi Moğolların ve Timur’un tahribatından bir hayli etkilendi ve geriledi. Şehirleri terk eden Türkler köylere ve yaylalara doğru çekilip çiftçiliği bırakarak hayvan beslemeye başladılar. Akkoyunlu Uzun Hasan zamanında Uzun Hasanı ziyaret eden İtalyan elçisi Barbaro Muş’tan bahsederken şehrin meskûn ve kalesinin müstahkem olduğundan söz eder.

YENİÇAĞDA MUŞ

Osmanlı Sultanı II Beyazıt zamanında kuvvetlenen Şah İsmail Anadolu’da hâkimiyetinin kurmaya çalışılırken aynı zamanda müritlerini de el altında Anadolu’nun çeşitli yerlerine göndererek Osmanlılar aleyhine isyanlar çıkartmaya başladı. Şehzade Yavuz Trabzon Valiliğinde bulunduğu yıllarda Şah İsmail’in durumu yakından takip ederek tehlikenin farkına vardı. Babasıyla girdiği taht mücadelesinde galip çıkıp Osmanlı tahtını ele geçirdiğinde ilk işi büyük bir orduyla Doğu Anadolu’ya yürümek oldu. 23 Ağustos 1514’de Çaldıran’da Şah İsmail’i bozguna uğrattı. Böylece Doğu Anadolu ve Tebriz Osmanlıların hâkimiyetine girdi.

Yavuz Sultan Selim Doğu Anadolu’da iken bu bölgedeki aşiretler İdris’i Bitlisi’nin önderliğinde Yavuz’un emrine girdiler. Yavuz Sultan Selim Doğu Anadolu’yu İran’a karşı korumak için bu aşiretleri birtakım derebeyliklere ayırarak onlara geniş imtiyazlar verdi bu aşiretlerden İran’a karşı uç beyleri olarak yararlanmaya çalıştı.

Kanuni zamanında Safeviler Doğuya saldırıp Erzincan’a kadar olan yerleşim bölgelerinde yağma ve katliama girişince Muş ve Malazgirt çevresi de tahrip oldu. Doğu seferine çıkan Kanuni İran içlerine sefer yaptı ise de da Doğu Anadolu’daki sınır çatışmaları Sultan IV Murat zamanında 1639 da yapılan Kasr’ı Şirin antlaşmasına kadar devam etti.

Osmanlı Devletinin mülki taksimatında Muş ve çevresi bazen Van eyaletine bağlı sancak merkezi bazen de eyaletin Bitlis Hanlığına bağlı bir nahiye oldu. Bitlis hanlığının ortadan kalkmasından sonra Muş Erzurum eyaletine bağlı sancağın merkezi olurken, Bitlis’te Muş’a bağlandı. 1700 yılları sonrasında Muş ve çevresinde bir nevi babadan oğula geçen yerel paşalık vardı.

YAKINÇAĞDA MUŞ
Muşta yerel paşalık yapan Aleaddin paşa zamanında 1794’te İran şahı Doğu Anadolu’ya girerek Muş ve Hınıs’ı yağmalattı. İran’lıların kışkırtmasıyla çıkan isyanları bastırmak için harekete geçen Osmanlı Devleti yardımcı kuvvet olarak yerel paşalardan asker toplarken Muş Beylerbeyi Aleaddin paşanın oğlu Emin paşadan da yardım aldı ve isyancı aşiretler üzerine yürüdü. 1821 de Kaçar hanedanından Fatih Ali Şahın veliahtı ve Iran şahı Abbas Mirza Doğu Anadolu’ya girerek Muş ve çevresini yağmaladı.
1826’da Sultan II. Mahmut Yeniçeri Ocağını kaldırırken Erzurum Eyaletinde Yeniçeri ağası olan Gürcü Osman Paşa, Muş Beylerbeyi Emin paşa tarafından yakalanarak Varto’ya getirilip idam edildi. Bu esnada Doğu Anadolu’daki yerel paşalar, nüfuslarını artırarak merkezi otoriteye karşı ayaklanmaya başladılar. 1839’da ilan edilen Gülhane Hattı Hümayunu’ ile birlikte yerel beyliklere son verilmeye başlandı. Muş’un Bağlar Köyü yakınındaki Alaeddin Paşa oğullarının konağına hücum eden halk, konağı yağmaladı. Devlet Muş’ta yerel paşalığa son vererek burayı Erzurum’a bağlı sancak merkezi haline getirdi.
1.DÜNYA SAVAŞINDA MUŞ
1914’de 1. Dünya savaşlarında Osmanlı Ordusu’nun Kafkas seferi büyük hezimetle sonuçlandı. Rus orduları Doğu Anadolu’yu işgal etmeğe başladı. 1915 yılında Ruslar Eleşkirt ve Pasinler üzerinden Malazgirt’e doğru ilerlediler. Bundan cesaret alan Ermeniler Rus işgalini kolaylaştırmak için Muş Varto ve Bulanık’ta Müslüman köylerine baskınlar düzenlemeğe başladılar. Rusların desteklediği ermeni katliamlarından korkan halk Elazığ ve Diyarbakır tarafına kaçmağa başladı. 1915 yılının Şubat ayında Varto, 1916 yılında da Muş Rus ordusunun eline geçti.

CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE MUŞ

Cumhuriyetin ilânından sonra yurtta kalkınma hamlesiyle birlikte önemli inkılâplar yapılmaya başlandı. Bu inkılâplara tepki. Olarak Doğu Anadolu’ da Şeyh Sait İsyanı patlak verdi. Bu isyanı destekleyenlerin başında Ha-midiye Alayları’nın komutanlığını ya­pan ve doğuda büyük nüfuzu olan Halit Paşa da bulunuyordu. Halit Paşa’nın Osmanlı Devleti’nin çöküşü sırasında kurulan zararlı cemiyetler­den Kürt Teali cemiyetiyle yakından ilişkisi vardı. Hamidiye Alayları’nın gücüne güvenen Halit Paşa, dışar­dan da destek göreceğini umarak isyan etmek için yöre halkından kuv­vet toplamaya başladı. T.B.M.M. Bit­lis Mebusu Yusuf Ziya Bey’le anlaştı. Kendisi Doğu Anadolu’da ayaklanır­ken bir yandan da isyanının amacını diğer Cemiyeti Akvama duyurarak olayı milletlerarası mesele haline ge­tirmeye çalıştı. Halit Paşa bu maksat­la Varto’nun Kereç Köyü’nde aşiret ağalarıyla yaptığı toplantıda umduğu desteği bulamadı. Bunun üzerine kendisine katılmayan ağaları, Ankara Hükümeti’ne isyan etmiş gibi göster­meye çalıştı.

Aşiretler üzerine yaptığı baskınlarla Varto ve Bulanık çevre­sinde yağmalama hareketlerinde bu­lundu. Olayın aslı anlaşılınca Halit Bey Erzurum’a davet edilerek orada Kolordu Divanı Muhasebat Komisyon Reisliği vazifesiyle alıkondu ve miralay rütbesi verildi. Erzurum’da siyasi faaliyetlerine de­vam eden Halit Paşa bu sefer şeyh­lere yanaşmayı denedi. Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarmış olduğu ka­nunları İslam’ın aleyhine göstererek Şeyh Sait’in desteğini aldı. Pasinler depremi sebebiyle Erzurum’a gelen Mustafa Kemal Atatürk, Halit Bey’in faaliyetlerini öğrenerek tutuklanması­nı emretti. Bitlis Cezaevi’nden Şeyh Sait’le haberleşen Halit Bey, isyanın bastırma emrini verdi. 5.2.1925’de Doğu Anadolu’da büyük bir isyan çıktı. Şeyh Sait’in kuvvetleri dört kola ayrılarak Doğu Anadolu’ya yayılırken dördüncü kol Muş, Varto, Malazgirt ve Göynük çevresini işgal etmeye çalıştı. Varto’yu ele geçiren isyancılar Muş’a ilerledilerse de Muş Vali Vekili Sırrı Bey, halktan topladığı yardımcı kuvvetlerle Murat Köprüsü civarında Şeyh Sait’in isyancılarını mağlup etti ve isyancıların Varto’ya geri çekilme­sini sağladı.

Bu olaylar esnasında Halit Bey ve Yusuf Ziya, Bitlis Cezaevinde idam edildi. Dört ayrı yerdeki isyanın üçü bastırılınca Şeyh Sait Varto’ya gelerek Bulanık üzerinden İran’a geçmeye çalıştı. Şeyh Sait’in önderliğinde Muş’a doğru tekrar iler­leyen isyancılar, Muş-Varto arasında­ki tarihi Abdurrahman Paşa Köprüsü üzerinde askeri kuvvetlere teslim ol­mak zorunda kaldı.