Cennet Çamuru yoğuran kent

Dünya Hali
Millattan önce 2.000 ila 1.550 yılları arasındaki bir zaman diliminde, mektup olarak Çivi yazısı " kaleme alınmış" bir Asur tabletinde söz edilen "Ki-li-zi" yerleşim bölgesinin, bu...
EMOJİLE

Millattan önce 2.000 ila 1.550 yılları arasındaki bir zaman diliminde, mektup olarak Çivi yazısı "

kaleme alınmış" bir Asur tabletinde söz edilen "Ki-li-zi" yerleşim bölgesinin, bugünkü Kilis olduğu tahmin ediliyor.

GALERİYE GİTMEK İÇİN TIKLAYIN..

Hemen her konuda olduğu gibi ortaya alternatif tezler atarak tartışma çıkaran tarihçiler Kilis’in adı konusunda da tartışmadan edememişler.

Prof. Filip Hitti’ye göre Kilis, Makedon kökenli bir kelime olarak Bosna Kilisi gibi Halep Kilis’i olarak kullanılmış olabilirmiş!

8. Yüzyılda Müslümanlığı seçerek bölgeye gelen Türkmenlerin kente Kilis dediğini iddia edenler de var. Yakut lehçesinde Kilis sözcüğünün düz, düzlenmiş anlamına geldiğine dikkat çeken tez sahiplerine göre kelime Türkçe kökenli. Şor Türklerinin, bal peteğine Kilis dediğine dikkat çekenler de var! İsmail Hami Danişment’e sorarsanız, "Efendi" anlamına gelen Cyrrhus sözcüğünün Kilis’e dönüşmesi muhtemel

Araplar ise kökeninin en olduğunu umursamadan şehre Killiz demişler. 985 yılında şehri Araplardan alan Bizanslıların kaynaklarına da şehir Killiz olarak geçmiş. 1519 tarihli Osmanlı Devleti Tahrir Defteri’nde de kentin adının "Killiz" biçiminde yazılduğına dikkat çekerek, tercihi size bırakalım.

Tabi bugün bizim Kilis dediğimiz yer, o zaman Kilis denilen yerden bir kaç kilometre farklı yerde. Eski Kilis’in bugünkü kentin 3 kilometre güneybatısındaki "İlizi Bahçesi" (İllizi Baghtshesi) denilen yer olduğu sanılıyor.

Şehrin etrafında sur kalıntısı yok. Ancak gittiği her yer gibi Kilis’i de uzun uzun anlatan Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde kentin harap durumundaki kalesinden ve sekiz kapısından söz ediyor:

CUMHURİYET BU KADAR CAMİ ÇOK, SATALIM DEMİŞ!

Biraz abartarak şehir içinde neredeyse hemen her sokakta bir cami olduğunu söylersek komik kaçar ama kenttte camilerin sıklığı gerçekten dikkat çekici. Evliya Çelebi’nin verdiği rakamlara göre de kentin 5 mahallesinde yaşayan 4660 kişi için 30 cami inşa edilmiş ki çoluk, çocuk dahil bir camiye yaklaşık 150 kişi düşüyor. Az mı çok mu karar sizin.

Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin tek partili yıllarında, "Bir kente bu kadar cami çok" diye düşünülerek, toplam 35 camiye ait 76 yapı ve arsa satılmış! Çoğu 1937 tarihinde olmak üzere 1935-1939 yılları arasında özelleştirilen camilerin bir kısmına okul, bir kısmına mesken yapılmış. Camileri satın alarak, yıllar sonra aslına dönüştüren hayırsevervatandaşlar da olmuş ama satılan çok az cami aslına rücu ettirilebilmiş!

BAKMAYIN KOMİK GÖRÜTÜSÜNE O BİR İBADETHANE KATLİAMI ANITI

O dönemde aslına rücu ettirilmesi mümkün olmayan Mehmet Paşa Cami’nin yıkılmaya kıyılamamış minaresi ise, Nasrettin Hoca türbesinden daha komik bir görüntü arz etse de aslında bir dönem yok edilen mabetlerin temsil eden bir ibadrethane katliam anıtı olarak ayakta kalmayı sürdürüyor…

Kentin elimizdeki verilere göre mimari açıdan en bereketli dönemi Padişah Kanuni Sultan Süleyman döneminde Canbolat Bey’e ocaklık verilmesinden sonraki yılları.

19. Yüzyılın sonlarında sanayi, ticaret ve kültür kenti olarak 20.000 kişinin yaşadığı Kilis’te 47 cami, 12 mescit, 24 medrese, 3 kilise, beş hamam, 740 dükkan, 7 han, 11 fırın, 120 kumaş işliği, 15 kıraathane (kahvehane), 1 eczane ve 4100 ev bulunduğu kaydediliyor.

KENTİN TARİHİ VE KÜLTÜREL DEĞERLERİ

Milattan önceki bin yıllarda yerleşimin başladığı tespit edilen Kilis’te biri arkeolojik önem arz eden iki aynı SİT alanı ve 292 adet taşınmaz kültür varlığı bulunuyor.

EN ESKİ KİLİS: OYLUM HÖYÜK

Gaziantep’ten Kilis’e giderken yolun solunda yer alan bir tepenin üstünde Kilis’in en eski tarihi eserleri yer alıyor. Oylum Höyük olarak bilinen bu kazı alanı adını arazisnde bulunduğu köyden alıyor. Kazı yapılan tepe küçük olsa da boyut olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük höyüklerinden biri. 460 metre uzunluğunda, 370 metre genişliğindeki kazı alanın bir bölümü 22 metre, bir bölümü ise 37 metre derinliğe sahip.

Yüksek Anadolu Platosunun bittiği, Suriye’ye uzanan düzlüklerin başladığı noktada, Mümbit Hilal denilen bölgenin kuzeybatı ucunde yer alan höyükte iilk araştırmayı 1960’lı yıllarda Prof. Dr. Uluğ Bahadır Alkım yapılmış.1987 yılında ise Prof. Dr. Engin Özgen tarafından ilk kazma vurulmuş. M.Ö. 3500’lü yıllarda başladığı varsayılan Geç Kalkolitik Çağ’dan başlayarak, 5 ayrı katmanda, Erken Tunç Çağı, Orta Tunç Çağı, Genç Tunç Çağı, demir Çağı, Pers dönemi, Hellenistik dönem ve Roma devrine ait eserler bulunması mümkün olmuş,

Yapılan kazı sonucu elde edilen bulgulardan, Eski ticaret yolları üzerinde yer aldığı tespit edilen höyük, çevresindeki diğer höyüklerle birlikte başta Tunç Çağı olmak üzere çeşitli dönemler boyunca merkez gibi görünüyor. Hemen her döneme ait yerleşim kalıntıları bulunan kazı alanı, bölgenin tarih öncesi tarihinini aydınlatma konusundaönemli veriler sağlıyor.

MOZAİKLİ BAZİLİKA

Oylum Höyük’ün 200 metre kadar batısında VI. Yüzyıldan kaldığı tahmin edilen Erken Hıristiyanlık Dönemi’ne ait bazilika 800 metrekarelik alanı kapsıyor. ‘Açık Hava Müzesi’ olarak değerlendirilmek istenen uzun dikdörtgen planlı mozayik, siyah renkli bazalt taş ve kireç taşı gibi yörede bolca bulunan taşlar kullanılarak inşa edilmiş. Girişi Batı’da bulunan bazilikanın iç mekanı iki sıra sütunla üç nefe ayrılmış.

Bazilakı’nın bulunduğu alanda yapılan kazı sonucunda iki adet kitabe, Roma ve Ortaçağ dönemlerine ait çok sayıda sikke ve sütun kaideleri bulunmuş ancak sütun başlarını bulmak mümkün olmamış,

Kırmızı, kahverengi, beyaz, gri, kavuniçi, siyah renkli taşlarla bitki (yaprak), malta haçı ve çeşitli geometrik (kesişen daire, baklava dilimi, kare ve zikzak) desenlerle oluşturulmuş kompozisyona sahip döşeme mozaiği, Erken Bizans Sanatı Dönemi’nin özelliklerini yansıtıyor.

KİLİS’TE BİR PEYGAMBER:

Kilis’teki bu türbenin ne zaman yapıldığı gibi türbeye neden bu ismin verildiği de muammadır.

Şemun Nebi’ye ait olduğu iddia edilen türbe Kilis’in Nurettin Mahallesi’nde yer alıyor. 1958 yılını tamirat geçirdiğini önündeki kitabeden anlıyoruz. Şair Fazıl’ın tarih düştüğü kitabeye göre türbenin yapılış tarihi 1891.

Kilislilerin pek çoğu tarafından Kütküt Dede türbesi olarak anılan mekan, Şemun Nebi Türbesi olarak zikrediliyor. Türbe içinde iki ayrı sanduka olmasından hareketle türbeye verilen her iki isminde doğru olduğu savunuluyor. Kütküt Dede türbenin hizmetkarlığını yaparken, halkın takdirini kazanmış bir keramet ehli olarak tanımlanıyor.

Kütküt halk arasında arpacık denilen göz rahatsızlığına bölgede verilen ad. Türbeden alınan toprağın bu göz rahatsızlığına şifa olduğuna inanılıyor.

Peki, Şemun Nebi kimdir ve gerçekten burada mı yatmaktadır?

Bu iddia bir menkıbeye dayandırılıyor. Palulu Mehmet Efendi denilen bir zat, düşman tarafından kıstırıldığında, türbe içindeki mezarda yatan zatın, yeşil elbisesi ve elinde sancakla imdadına koştuğunu söylemiş ve Kilis’e döndüğünde bu türbeyi tamir ettirmiş.

Kur’an-ı Kerim’de bu isimde bir peygamber adı geçmemektedir. Fakat insanlığa gönderilen peygamberlerin sayısını ancak Allah’ın bildiği de zikrolunmaktadır. Yani halk arasındaki inanca göre Şemun Nebi’nin peygamber olma ihtimali de bulunmaktadır.

Tarihi rivayetlere göre, M.Ö. 2206 yılında doğan ve 147 yıl yaşayan, Hz. Yakub’un on evladından birinin adı da Şemun’dur. Bir rivayete göre Hz. Yûsuf Mısır’a sultan olduğunda ondan erzak istemek için gelen kardeşlerinden birini erzak karşılığı rehin almıştır. Bu rehin alınan kardeşi bazı kaynaklar Bünyamin olarak bildirirken bazıları ise Şemun olarak bildirirler.

Tabi ki adı zikredilen o mübareklerden herhangi birinin Kilis’te vefat ettiklerine dair hiçbir tarihi belge yok.

KİLİS’TE YATTIĞINA İNANILAN SAHABELER

Kendini arayanların, gönlü sıkılanların şifa kapısı olarak sığındığı bir kent olarak tanımlanıyor Kilis ve Sahabe diyarlarından olmakla övünüyor.

Tarih boyunca farklı kültürlerin birikimini bereketli topraklarında barındıran kent, tek tanrılı üç büyük dinin nüfuz alanı içinde yer alıyor. Kilis’te her ne kadar şu an cemaati olmasa da topraklarında barındırdığı, havra ve kilise kalıntıları ile 19 cami, üç türbe, bir Mevlevihane, bir anıtmezar ve bir nekropol ile inanç turizminin önemli merkezlerinden.

Daha Hicret’in 60’lı yıllarında Hazreti Ömer zamanında İslamiyetle tanışan kentte 70 kadar sahabenin defnedildiği rivayet edilmekte. Bunlar arasında adı İslam Tarihi Kaynaklarında sıkça geçen ünlü isimler de yer alıyor:

Şurahbil Bin Hasene ve Türbesi

Hz. Şurahbil Bin Hasene (as) Mekke’de Resulullah tarafından görevlendirilen ilk vahiy kâtibidir. Habeşistan’a hicret edenler arasında adı geçen Hz. Hasene, Hz. Muhammed (sav) ile yanyana savaşmış isimler arasında. Hz. Peygamber vefat ettiğinde Mısır’da elçi olarak bulunan sababe, Hz. Ebubekir döneminde Şam’ın fethine gönderilmiştir. Ürdün’ü savaşla, Taberiyya’yı barışla fethetmiştir. Kilis’te Meşhedlik denilen yerde yapılan savaşa katılmış ve bölgede 6 ay komutanlık yapmıştır. Şurahbil Bin Hasene, M. 639 yılında bir rivayete göre şavaş meydanında şehit düşmüştür, bir başka rivayete göre ise koleradan şehadet şerbetini içmiştir.

Türbe, Karataş mevkiinde, Şurahbil Caddesi Çiğdem Sokakta Şurahbil Camii müştemilatında yer almaktadır. Caminin ve zaviyenin ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Cami ve zaviyenin camide bulunan kitabeden Kanuni Sultan döneminde (M. 1571) restore edildiği anlaşılmakta. İkinci restorasyonun 1902 yılında II. Abdulhamit zamanında yapıldığı sanılmaktadır. Cami avlusunda, eskiden aş evi ve dini eğitimin verildiği odaların varlığı görülüyor.

Şeyh Muhammed Bedevi ve Türbesi

Savaş alanında hurma dağıtma görevini yapan Hz. Şeyh Muhammed Bedevi’nin, Hz. Ömer’in halifeliği zamanında Ebu Ubeyde Bin Cerrah komutasındaki İslam ordusu ile bu bölgeye geldiği rivayet edilmekte. Türbe, Kilis’in batısındaki tepenin (Kalleş Tepesi) güneyindeki yükselti üzerinde olup; XIV.Yüzyıl’ın ikinci yarısında yapıldığı sanılmakta. Şeyh Muahammed Rittali, Şeyh Muhammed Arabi adlarıyla da bilinmektedir.

Şeyh Mansur Simati ve Türbesi

Hz. Mansur’un, Hz. Peygamberin yanına gelen sahabelere hizmet ettiği ve gelen fakir insanlara da sofra açarak onların karnını doyurduğu rivayet edilmektedir. Türbe, Kilis’in 3 km güneyinde bağ ve bahçelerin içerisindedir.

Talha Bin Ubeydullah ve Zübeyr Bin Avaam’ın (r.a) Türbesi

Hz. Talha ve Hz. Zübeyr yaşarken cennetle müjdelenen on sahabe arasındadır. Cennet mekan iki sahabe adına inşa edilmiş türbe, Kilis’in Abdioymağı Mahallesinde yer alıyor. Üzerindeki kitabe görülmeye değer!. Şehrin göbeğinde yer almakla birlikte Evliya Çelebi Seyahatnâmesinde bu türbeden bahsedilmemesi dikkat çekiyor. . Zaten kuvvetli rivayetler içiren pek çok tarihi kaynakta hem Hz. Zübeyr ve Hz. Talha’nın ayrı yerde vefat ettiği zikredildiği için, bu türbenin sadece makam özelliği olduğu açık.

MEŞHETLİK

Hz. Talha ve Hz. Zübeyr’in türbesinin gerçek olmadığı konusunda ölçü olarak kullandığımız Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde yer alan bilgilere inanacak olursak, Halid b. Velid’in şehri kuşattığı savaşta 3 bin sahabi şenit düşmüş ve Sahabi Kiram’dan 3 bin şehidin ismi taşlarda yazıyormuş. Söz konusu taşlar ve isimler günümüze ulaşmamış. Rakam da tarihi verilere göre oldukça abartılı görünüyor. Ancak şurası kesin ki rakam tartışılır olsa da bu topraklarda çok sayıda sahabe ve sahabe dostu şehadet şerbeti içmiş. Kilis’in fethi sırasında şehit düşen sahabelerden dolayı bu topraklara Meşhetlik adı veriliyor. Meşhetlikle inşa edilmiş camiye ise Cüneyne yani Küçük cennet adı verilmiş. Yakın dönemlere kadar bu civardan geçen kilislilerin sahabeye sayfıdan dolayı ayakkabılarını çıkartarak yürüdükleri rivayet edilmekte…

MEVLEVİHANE

Tekke Mahallesi Cumhuriyet alanınında yer alan Mevlevihane, Türkiye’de ayakta kalan 32 Mevlevihaneden biri. Günümüze sadece mescit ve semahanesi kalan Mevlevihaneye Kisilliler Ak Tekke diyor.

TARİHİ CAMİLER

Ulu Cami: Kilis’in en eski ve en büyük camisi. İlk inşa tarihi bilinmiyor. Kayıtlarda Cami-i Kebir olarak yer alıyor. İnşa tarihi tam olarak bilinmiyor. Memluklular döneminden kalma kitabesinden 1338 yılında tamirat gördüğü belgelenebiliyor. Kıbleye paralel inşa edilmiş dikdörtgen planlı, kubbeli caminin balkonları girer girmez dikkat çekiyor. Balkonlar kadar dikkat çeken bir yönü ise secdeye inemeyecek kadar hasta ve rahatsız olanlar için yerleştirilmiş özel set!

Canbolat Paşa (Tekye) Camisi: Tekke mahallesinde bulunmasından dolayı bu adla anılan caminin Mimar Sinan eseri olup olmağı tartışılıyor.

Kitabesinde caminin 1552 tarihinde Canbolat Paşa yaptırıldığı belirtiliyor ama kitabenin yeri caminin yapımında boş bırakılmış, daha sonra buraya yazılmış. Caminin mimarının kimliği bilinmemekte. Yapım tarihi Mimar Sinan’ın Hassa Mimarlar Teşkilatı’nın başında olduğu döneme rastlarsa da Mimar Sinan’ın eserlerinin listesini veren Tezkiretü’l-Bünyan ve Tezkiretü’l-Enbiye gibi kitaplarda bu caminin ismi yer almıyor. Yine de Mimar Sinan tarafından yapılan ünlü Halep Camiinin küçük planlı bir örneği olması ona ait olabileceğine dair en büyük dayanak.

Yavuz Sultan Selim’in Suriye ve çevresine yaptığı akınlarda babası Emir Kasım ile İstanbul’a getirilmiş Canbolat Paşa, babası idam edildikten sonra sarayın Enderun’unda eğitim almış ve Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1535’te Kilis Sancak Beyliğine atanmıştır. Kıbrıs’ın fethine katılmış 1571’de Magosa önlerinde şehit olarak orada gömülmüş. Canbolat Paşa Kilis’te bir çok eser yaptırmış.

Klasik dönem eserlerinin bir mimari örneği olan caminin son cemaat yeri altı yuvarlak sütun tarafından taşınan beş kubbe ile örtülü. Son cemaat yerinin doğusunda hazireye açılan kapı, batısında da minare bulunmakta. Minarenin batısında Canbolat oğullarından Hacı Bekir Bey’e ait bir türbe var.

DİĞER CAMİLER

Kilis’e yolunuz düşerse fırsat bulup görmeye gayret etmenize değecek mimari özelliklere sahip pek çok cami var: Akcurun camii, Çalık Camii, Çekmeceli Cami, Hasan Attar Camii, Kadı Camii, Katrancı Camii, Kesim Minare Camii, Kör İmam Camii, Mehmet Paşa Camii (yalnızca minaresini görmeniz mümkün) Muallak Camii, Murtaza Camii, Özbek Camii, Pirlioğlu Camii, Şeyh Ahmet Camii, Şeyh Süleyman Camii, Şurahbil Camii, Tabakhane Camii, Türkler Camii, Zeytinli Cami…

Hamamları, kastelleri, yemenicileri, çarşısını ve esnafını anlamak sayfalar süreceği için size Kilis Mimarisinin en güzel örneklerinden Kilis evlerinin özelliklerini, ilk kültür ve turizm müdürlüğünün hazırladığı broşürden aktarmakla yetineceğim. Ki o evlerden birinin bahçesinde, size ikramedilen çayla yorgunluk atarken, gözlerinizi çevrenizde gezdirirseniz, bahçe duvarlarının onarımı ya da yükseltilmesi için kullanılan taşların eski binalardan alınmış olduğunu fark edebilirsiniz. "Acaba o taşların satılıp, yıkılmış eski camilerden mi buraya geldi?" diye sormadan edemiyor insan!

KİLİS EVLERİ

Konut yaptıracak olanlar ustaya gider: "bizim evde kibleye, boyraza karşı iki taga (pencere) bir kapı ev yaptıracağım. " diyerek taş ustasıyla anlaşırmış. Yapım işi saptanan zamanda bitmezse ev sahibi çalışanlara yemek verirmiş. ‘Hamislik’ adı verilen bu yemek verilmezse yonucular, kendi aralarında ‘şirin gel’ diye karşılıklı konuşurlarmış.

Yonucular işe ustadan önce geldiği için evin hanımı ustadan önce tanırlarmış. Usta iş yerine geldiğinde yonuculara ‘müsavat iyi mi?’ diye sorar; müsavat yani evin hanımı güler yüzlüyse ‘evet usta müsavat iyi’ der; asık suratlı ise ‘yok usta, müsavat taş keşkeşe’ dermiş.

Kilis’te tüm evler avlulu (havuş) olup; taş, kerpiç ve leften (Kilis ve yöresinde taş ocaklarından çıkarılan kirli beyaz renkli yapı taşı) yapılmıştır. Yaşam havuşa dönük olduğundan pencereler avluya açıktır. Dışarıya yani sokak ve caddeye açılan pencere çok azdır.

Geleneksel ‘Kilis Evi’ avlu, mutfak odalar ve mağaralardan oluşur.

Genellikle tek katlı olan kerpiç evler kırsal kesimde, bir ve iki katlı taştan yapılmış konutlar da kent merkezinde, eski Kilis yerleşiminin (Hindioğlu Mahallesi, Tekye Mahallesi,Çaylak Mahallesi, Ketenciler Mahallesi, Salih Efendi Sokak, Hacı Ömer Ağa Sokak, Abidin Ağa Caddesi, Akcurun Caddesi) bulunduğu mahalle ve sokaklardadır. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü olarak kullanılan “Neşet Efendi Konağı (1924/1925), Dağlı Ahmet Bey Konağı, Eski Kaymakam Evi, Süpürgeci Konağı, Müftü Salih Efendi Konağı, Hacı Mehmet Efendi Konağı (1895), Yahya Efendi Konağı (1880/1890), Hacı Muhammed Efendi Konağı / Akıncı Konağı (1895), Kulaksız Binbaşı Konağı ve Mısırlıoğulları Kantarması (kırsal kesimdeki iki katlı ağa evlerine yörede ‘kantarma’ denir) önemli sivil mimari örnekleridir.

Bunlardan “Neşet Efendi Konağı (İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)” , “YOYAV (Yoksullara Yardım ve Eğitim Vakfı)” ait yapı (Prof.Dr.Alaiddin Yavaşça’nın doğup, büyüdüğü ev) ve “Çok Amaçlı Toplum Merkezi-ÇATOM (Bu yapı 1850 yılında Ermeni kökenli Toros Ağa tarafından konak olarak yaptırılmış daha sonra Şehit Sakıp İlkokulu olarak hizmet vermiştir.) her zaman gezilip görülebilecek mekanlardır

KİLİS MUTFAĞI

Ünü dünyayı tutmuş Gaziantep Mutfağı, hemen yanıbaşında olmasına rağmen Kilis Mutfağı kendi farkını fark ettirmeyi başarıyor.

Kilis mutfağı kendine has yemekleriyle hayli zengin Yemekler, “günlük pişen” ve “özel günlere has” olmak üzere ikiye ayrılıyor.

Yemeklerde et ve bulgurun ağırlığı hissediliyor. Sebze ağırlıklı yemekler mevsimine göre değişse de patlıcanın yerinin ayrı olduğunu zikretmek lazım.,.

Kilis yemekleri, Türk mutfağının yanı sıra Halep mutfağının özelliklerini yansıtıyor. Yağ ve baharat hemen her yemekte kendisini hissettiriyor.

Zeytin, Kilis mutafağının baştacı. İnce kabuğu, küçük çekirdeği ve yüksek yağ oranı ile yağ üretimine çok uygun olması Kilis zeytinin temel özellikleri.

Zeytinyağı, yörede yetiştirilen yüksek kaliteli zeytinlerden elde edilir ki, hemen her Kilislinin mutfağında bulunan vazgeçilmez bir besin maddesidir.

Zeytinyağı yemeklerde bolca kullanıldığı gibi sabah kahvaltılarında Zahter’le birlikte ekmek bandırmak için sofranın baş köşesine kuruluyor. Zahter baharat karışımından oluşan, toz halde tüketilen yörenin rağmet gösterdiği gıda maddesi.

Acir Dolması ve Şıhıl Mahşe tadılmadan edilmeyecek dolma yemekleri örneklerinden, Oruk, Kübbül müşviyye, iç katması ve tabi ki içli köfte tadılmadan dönmeyecek köfte ve kebap türleri. Tabi ki ille de Kilis Tava!

Talı Malhıta, Ekşili Malhıta ve Köllük aşı çorbalarını tadın pişman olmazsınız… Pilav severlere Firik Pilavı ve müceddereyi tatmalarını hararetle savunurum. Mussaka tarzı severler için 5 ayrı ve birbirinden güzel yemek var Kilis mutfağında.

Tatlı kültürü denilince aklıma ilk gelen katmer. Katmeri kesinlikle yemekten önce yemeyin zaten yedikten sonra yemek yemeye gerek var mı orası da tartışılır. Peynir helvası, Gerebiç ve Züngül tadılası alternatif tadlar ama en iyisin en sona sakladım.

Kilis’e gidip, Cennet Çamuru yemeden gelen Kilis’e gittim dememeli. Hele de gözünüzün önündeki mangalda ağır, ağır, malzemeleri sabırla karılarak yapılan Cennet Çamuru’nu kaşıklamanın tadını kelimelere dökmek mümkün değil… Bu yüzden metnin başlığını Cennet Çamuru Yoğrulan Kent olarak koydum. Ancak bu başlıkta Sahabe Kabirlerinin bulunduğu meşhetlikte bulunan Cüneyn yani Cennet Camiinin önünden geçerken ayakkabı çıkartarak geçme geleneğine de kinaye yaptığımız aşikar…

Eh bu kadar sözden sonra gelin bir de o topraklardan objektiflerimize takılmış görüntülerle foto galeri ziyafeti sunalım…

Bu arada Kilis’in ünlü isimleri arasında Nilüfer ve Hıncal Uluç adı da zikrediliyor ama sanırım ne onlar Kilislilerin umurunda, ne de onların Kilis! Hani elçiye zeval olmaz bazında Kilislilerin sitemi olarak bunu da belirtmek zorunda kalarak noktalıyorum Kilis notlarımı.

Yaşar İliksiz – Haber7