Çanakkale Hakkında Genel Bilgiler

Türkiye'nin İlleri
Çanakkale Türkiye’nin kuzeybatısında Avrupa ve Asya kıtalarını birbirinden ayıran ve kendi adını taşıyan Boğaz’ın iki yakasında kurulmuştur. Arazi Yapısı Çanakkale; Balkan Yarımadası’...
EMOJİLE

Çanakkale Türkiye’nin kuzeybatısında Avrupa ve Asya kıtalarını birbirinden ayıran ve kendi adını taşıyan Boğaz’ın iki yakasında kurulmuştur.

Arazi Yapısı

Çanakkale; Balkan Yarımadası’nın Doğu Trakya topraklarına bir kıstakla bağlanmış Gelibolu Yarımadası ile, Anadolu’nun batı uzantısı olan Biga Yarımadası üzerinde toprakları bulunan bir ilimizdir.

Avrupa ve Asya’da toprakları bulunan Çanakkale, Edirne, Tekirdağ ve Balıkesir il sınırları ile çevrilidir. İl sınırlarına; Ege Denizinde Türkiye’nin en büyük adası olan Gökçeada ile Bozcaada ve Tavşan Adaları da girer.

İl , 25° 40′-27°30′ doğu boylamları ve 39°27′-40°45′ kuzey enlemleri arasında 9.933 Km2 lik bir alanı kapsar. İlimizin topraklarının büyük bir kısmı Marmara Bölgesinin Güney Marmara bölümüne; Edremit Körfezi kıyısındaki küçük bir alanı ise, Ege Bölgesine girer.

Anadolu Yarımadası’nın en batı noktası Baba Burnu ile Türkiye’nin en batı noktası olan Gökçeada’daki Avlaka Burnu il sınırları içerisindedir. İlin toplam kıyı uzunluğu 671 km.dir.

-Türkiye’nin İlleri Hakkında Genel Bilgiler Tam Liste-

Dağlar

Çanakkale’nin en yüksek dağı 1767 metre ile Kaz Dağı’dır. Gelibolu Yarımadası’nda Tekir Dağlarının uzantısı olan Koru Dağı 726 metre yüksekliktedir . Diğer yüksek dağlar , kaz dağı dolaylarında yer alır. Biga yöresinde kuzeydoğu , güneybatı yönünde uzanan 500-1000 mt. arasındaki az yüksek sıralar ile dalgalı bir görünüm, Gelibolu Yarımadası’nda, boğazdan Saroz Körfezine doğru basamak basamak bir yükselme görülür. 400 metreye yaklaşan, tepeler dik yamaçlarla Saroz Körfezine iner.

Ovalar

Akarsu ağızlarında ve geniş tabanlı vadilerde görülen ovalar Çanakkale’de az yer kaplar. Ezine Ovası, Bayramiç Ovası, Kumkale Ovası, Biga ve Karabiga Ovaları, Agonya (Yenice-Hamdibey-Kalkım) Ovası, Umurbey ve Sarıçay Ovaları , Anadolu yakasındaki ovalardır. Gelibolu Yarımadasında ise Kavak Ovası, Cumalı Ovası, Yalova Ovası, Kilye ve Piren Ovaları vardır.

Akarsular ve Göller

İlimiz dahilinde büyük, küçük bütün akarsuların düzenli bir rejimi yoktur. Sonbahar yağmurlarıyla ve karların erimeye başladığı nisan, mayıs aylarında kabarırlar, bunun dışındaki sürelerde bir kaç yüz litrelik debiye kadar düşerler. Bu düzensizlik yüzünden ilimizdeki akarsulardan ulaşım ve tarım yönünden yararlanma imkanı olamamaktadır. Akarsuların çoğu Kazdağı’ndan doğarlar. İlimizdeki akarsuların belli başlıları; Tuzla Çayı, Menderes Çayı, Sarıçay , Kocabaş Çayı, Bayramiç Deresi, Bergaz Çayı ve Kavak Çayı’dır. İl sınırları içinde kalan arazide önemli bir göl yoktur. Mevcut göller Gelibolu Yarımadası’nda ve Gökçeada’da yazın kuruyan tuz gölleri’dir.

İklim

Çanakkale İlinin iklimi, bulunduğu yer nedeniyle geçiş iklimi özellikleri gösterir. Genel karakteriyle Akdeniz iklimi özelliklerini yansıtır. Bunun yanında İlimizin daha kuzeyde bulunması nedeniyle kışları ortalama sıcaklık daha düşüktür. Minimum sıcaklık -4,2 °C ile Şubat ayı, Maksimum sıcaklık +35,8 ile Ağustos ayındadır. Yıllık sıcaklık ortalaması 14.7, ortalama nem oranı ise %72.6′dır. İlimizi çevre İllerden ayıran diğer bir özelliği de yılın büyük bir kısmının rüzgarlı geçmesidir. Yıllık egemen rüzgar kuzey rüzgarlarıdır. En çok, poyraz, yıldız, lodos, kıble eser. Yıllık ortalama yağış miktarı 662.8 m3 (Gökçeada) ile 854.9 m3 (Ayvacık) arasında değişmektedir. Yaz aylarında yağış miktarı oldukça düşüktür. Yağışların en fazla görüldüğü aylar Aralık, Ocak ve Şubat ayları’dır. Karla örtülü gün sayısı en fazla 8 gün kadardır.


Bitki Örtüsü

İl yüzölçümünün % 55′i ormanlıktır. Kalan diğer alan çayır, mera ve tarıma elverişli arazi ile kaplıdır. Akdeniz iklimine özgü bitki topluluğu makiler, defne, kocayemiş, mersin ve çalılıklardan oluşmuştur. Bu ormanlarda karışık cins ağaç toplulukları bulunur. Kızılçam, karaçam, köknar, meşe, kayın türündeki ağaçlar çoğunluktadır. Koru tipi ormanlara, Kazdağı dolaylarında rastlanır. İç kısımlarda, bozkır görünümlü, cılız otlu, tahıl üretimine elverişli alanlar ile su boylarında her mevsim yeşil kalabilen çayırlara rastlanır.


Çanakkale Şehitleri Abidesi

Flora

Çanakkale İli vejetasyonu akdeniz ve karadeniz geçiş iklimine bağlı olarak çeşitlilik arz etmektedir. İl’de orman varlığı il toplam alanının yaklaşık %56’sını kaplamakta olup, Kazdağlarının (Ayvacık, Bayramiç ve Yenice İlçeleri) kuzey yamaçları, Biga ve Çan ilçelerinin yüksek kesimleri orman vejetasyonu ile karakteristiktir. Kazdağları vejetasyonunda kuzey bakı ve yükseltiye bağlı olarak belli süksesyon evreleri görülmekte olup, yine yükseltiye bağlı olarak yapraklılardan meşe ve kestane türleri, ibrelilerden kızılçam, karaçam ve endemik göknar karışık bitki birliği oluşturmaktadır. İlde 0-400 mt. Yükseltilerde özellikle kıyı şeridinde kızılçam ormanları yapraklı meşe türleri ile karışık formasyonlar oluşturmakta, bu vejetasyon yapısı batı ve güney kesimlerde maki örtüsü şeklinde (herdem yeşil ya da yaprak döken çalı formları) kendini belli etmektedir.

Ayvacık İlçesinin batı kıyı şeridi, Gökeçeada ve Bozcaada ilçelerinde garig formasyon şeklinde bodur step çalılıkları ilde göze çarpan step alanlardır. Kazdağlarının kuzey baksısı Çanakkale İl sınırları içinde bulunmaktadır. Bu bölgede yer alan Susuzkırı ve Susuz Tepe Çanakkale İli sınırları içinde alpin zonda yer alan vejetasyonları barındırmakta olup, il endemiklerinin yaklaşık %85’ni barındırmaktadır. Raporun izleme bölümünde de konu edileceği gibi bu bölgenin bir bütün halinde korunması İl biyolojik çeşitliliğinin en önemli konuları içinde yer almaktadır.


Fauna

Son verilere göre Türkiye’de yaklaşık 162 tür memeli hayvanın yaşamaktadır. Çanakkale il sınırları içinde 7 takım, 20 aile ve 44 cinse ait toplam 78 memeli türün (% 48,1) bölgede yaşaması faunal zenginliğin diğer bir göstergesidir. (Tablo D.2). Çanakkale ili sınırları içinde endemik memeli türü bulunmamaktadır.

IUCN kriterlerine göre 2 tür yetersiz veriye sahip türleri (DD), 60 tür yaygın türleri (LC), 6 tür neredeyse tehdit altındaki türleri (NT), 8 tür hassas türleri (VU) ve 1 tür de vahşi yaşamda soyu tükenme tehlikesi çok büyük olan türü (EN) içermektedir. BERN kriterlerine göre bölgedeki memelilerin 34 türü kesinlikle korunması gereken türlerden ve 20 tür de korunması gereken türler arasında yer almaktadır.


Ekonomik Yapı

Çanakkale ilinin ekonomisi tarıma dayanır. Sanâyi yeni yeni gelişmektedir. Turizm, balıkçılık ve ormancılığın ekonomideki yeri giderek artmaktadır. İmâlat sanâyi gelişmektedir. Balık, üzüm ve seramik meşhurdur.

Tarım: Çanakkale’de ekilen arâzi 200.000 hektara yakındır. Ayçiçeği üretiminde Türkiye’nin ikinci ilidir. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, yulaf, çavdar, susam, tütün, baklagiller (fasulye, nohut, bezelye ve börülce)dir. Bağcılık çok ileridir. Çavuş, hafızali, kozak, karadikenli, elhamra, karasakız ve mevrupalya üzümleri meşhurdur. Zeytin istihsalinde Balıkesir, İzmir ve Aydın’dan sonra dördüncü sırada yer alır. 35.000 hektarlık zeytinlik sahası vardır. Kavun, karpuz, şeftali, ceviz, erik, badem, vişne, elma, armut, kiraz gibi meyveler ve domates ve biber başta olmak üzere, patlıcan, pırasa, lahana, ıspanak ve havuç gibi sebzeler de bol miktarda yetişir. Seracılık için bölge çok elverişlidir. Sıcak termal suları çoktur. Tarımda, sulama, gübreleme, ilaçlama ve modern tarım araçlarının kullanılması ileri seviyededir.

Hayvancılık: Çanakkale il sınırları içinde hayvancılığın önemli bir yeri vardır. Koyun, keçi ve sığır beslenir. 50.000’e yaklaşan arı kovanlarından elde edilen bal çok güzel kokulu ve lezzetlidir. Çoğu çam balıdır. Türkiye’nin mühim bir balıkçılık merkezidir. Balık bakımından çok zengindir. Tekir, mercan, barbunya, sardalya, lüfer, palamut, kılıç ve kolyoz gibi balıklar en çok avlananlarıdır. Lapseki, Biga ve Gökçeada halkının çoğunluğu geçimini balıkçılıkla temin eder.

Ormancılık: Çanakkale il topraklarının % 53’ünün ormanlarla kaplı olması sebebiyle ormancılığın ekonomide mühim yeri vardır. 217 köyü orman içinde, 204 köy orman kenarındadır. Her sene ortalama olarak 850.000 ster yakacak odun yanında, 170.000 m3 tomruk, 20.000 m3 mâden direği, 14.000 m3 sanayi odunu, 950.000 m3 kağıtlık odun ve 5000 m3 telgraf direği Çanakkale ormanlarından elde edilir. Ormanlarda kızılçam, karaçam, köknar, fetkek çamı, kayın, kestâne, meşe ve gürgen gibi ağaçlar bulunur.

Mâdencilik: Çanakkale il sınırları içinde zengin mâden yatakları tesbit edilmesine rağmen, ancak bâzıları işletilmektedir. Zengin kurşun, demir, bakır, altın, çinko, antimuan, molipten, pirit ve arsenik yatakları henüz işletilmemektedir.

Seramiklerin direncini artıran Wollastonit’in Türkiye’de çıkarılan miktarının % 75’i ve seramik, kaplama, boya ve ilaç sanâyiinde kullanılan “talk” Çanakkale’de çıkarılır. Zengin linyit yataklarından bir kısmı işletilmektedir.

Sanâyi: Yakın zamâna kadar tarıma dayalı sanâyi bulunuyordu. 1973’ten bu yana başta seramik olmak üzere taş ve toprağa dayalı sanâyi oldukça gelişmiştir. Çanakkale 1973’te “kalkınmada öncelikli iller” arasına alınınca büyük gelişme olmuştur.


Çanakkale İlçeleri

Eceabat :

İlçe M.Ö. 2000 yıllarında Fenikeliler tarafından kurulmuştur.İlçenin ilk yerleşim yeri bu günkü ilçe merkezinin 1 Km . güneyinde bulunan Çamburnu’dur. Daha sonra yöreye Traklar yerleşmiştir. Midilli ve Foça’ dan gelen halk bu yörede koloniler kurmuştur. Akbaş ve Eskihisarlık arasında yerleşim merkezi olan Eceabat önemli bir liman şehridir. M.Ö. 465 yılında Trakya ile birlikte Eceabat Atina’ya bağlanmıştır. Daha sonra Katolonyalıların egemenliğine girmiştir. Bunun üzerine Bizanslılarla savaşa giren Katolonyalılar zor durumda kalınca Türkmen Beylerinden yardım istemişlerdir. Ece Bey 1356 yılında boğazı geçerek Eceabat ve yöresini ele geçirmiş bundan birkaç yıl sonrada Gelibolu diğer Türkmen beyleri tarafından fethedilmiştir.

Ece Bey bazı kaynaklarda Ece Halil bazı kaynaklarda da Ece Yakup olarak geçmektedir ancak Eceabat’a adını veren Ece Bey’in Ece Yakup olduğu bilinmektedir. Ece Yakup Bey’e Eceabat ve Seddülbahir yöresi ile bunların arasında kalan topraklar tımar olarak verilmiş ve ölünceye kadar burada yaşamıştır. Eceabat 1884 yılında Edirne iline bağlı bir Bucak iken 1892 yılında İlçe haline getirilerek Belediye Teşkilatı kurulmuştur.1915 Çanakkale Savaşların sırasında İlçe Merkezi Yalova köyüne, daha sonra Kilitbahir köyüne nakledilmiş ise de 1 yıl sonra tekrar Eceabat’a getirilmiştir.

Milli Harp tarihimizde önem arzeden 1.Dünya Savaşının kaderinin değiştirildiği 1915 Çanakkale Kara Savaşları Eceabat ilçesinde cereyan etmiştir. 1923 yılına kadar Merkezi Çanakkale olan Biga Mutasarrıflığına bağlı iken bu tarihten sonra Gelibolu Valiliğine bağlanmıştır.1926 yılında Gelibolu’nun İlçe haline getirilmesi ile her ikisi birden Çanakkale Valiliğine bağlanmıştır. Eceabat, Türkiye’nin kuzey batı yönüne düşen Balkan Yarımadası’nın Trakya topraklarına bir kıstakla bağlanmış, Gelibolu Yarımadası’nın güneyinde Çanakkale İline bağlıdır. İlçenin doğusu Çanakkale Boğazı, batı ve güneyi Ege Denizi ile çevrilidir. Asya ve Avrupa kıtalarının birbirinden ayrıldığı geçiş noktalarından biridir ve yüzölçümü 490 km2’dir. 2012 yılı verilerine göre Eceabat ilçe merkezinin nüfusu 8993 kişidir.En Yüksek tepesi 305 m ile tarihi Kocaçimen Tepesidir. Engebeli arazi silsileleri dikkat çekidir. Eceabat, Anafartalar ve Ece ovaları başlıca düzlük alanlarıdır.

İlçenin bitki örtüsü çam ve makiliktir. Zeytinliklerde önemli bir bitki örtüsü olarak dikkat çeker.Yıl boyunca esen hakim rüzgar poyraz ile lodos etkilidir. Kış mevsimi yağışlıdır. Ancak kar yağışı önemsiz sayılacak kadar azdır. Yazları sıcak ve kurak geçer. Sürekli akan akarsu ve dereleri yoktur. İlçenin tek göleti Kumköy de bulunan Uzunhızırlı göletidir. Yağışların düzensizliği nedeniyle bazı yıllarda su seviyesinin düştüğü görülür.

Çan :

Çan ilçesinin kuruluş tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. Tarihi kaynaklarda eski çağlarda adının Gergithes olduğu görülür. İlçe sınırları içinde bazı antik kalıntılar bulunması eski dönemlerden beri yerleşim yeri olduğunu gösterir. Etili yakınlarındaki antik kallikolone kentinin, üç tanrıça arasında güzellik yarışması yapılan yer olduğu söylenmektedir. Antik çağ tarihçilerinden Strabon ve Heredot “Gergisler” in yerini belirtirken Çan yöresini göstermiştir. Scliemann’ın Trova’da bulduğu bir yazıtta tüm Gergislerin M.S.188 yılında Roma imparatorluğunun eline geçtiğini yazar. Çan 1897 yılında Bucak olarak Biga’ya bağlanmış ve 1 Ağustos 1945 yılında ilçe merkezi olmuştur.

Kurtuluş savaşında 1921’ de Yunan işgaline ve ağır bir yıkıma uğrayan Çan, işgalden 23 Eylül 1922’de kurtuldu. 1 Ağustos 1945’ de çıkarılan bir yasa ile Biga ilçesinden ayrılmış, önceleri Bayramiç ilçesine bağlı olan Etili bucağı ile bugünkü Çan ilçesi oluşturulmuş ve daha sonra Çanakkale iline bağlanmıştır. 887 kilometrekarelik bir alanı kaplayan Çan İlçesinin toprakları genellikle engebelidir. Güneybatı bölümünde ilçenin en büyük yükseltisi AğıDağı(983 m.), Yangılık Tepesi (737 m.), Güneydoğuda Düzpirem Tepesi (523 m.), Doğuda AsmalıTepesi (516 m.), Erenler Tepesi (424 m.), Kuzeybatıdaki Karadağ da Azap Tepesi (749 m.) en önemli yükseltileridir.En çukur yeri ise Kocabaş Çayı(Tarihteki adı GRANİKOS)’nın Biga İlçesi topraklarına geçtiği yerdir.Ovalar, su kenarlarında ve tepeler arasındadır. Karakoca Ovası, Bahadırlı Ovası, Helvacı Ovası en önemli ovalarıdır.İlçenin belli başlı tek akarsuyu vardır. Tarihi adı Granikos olan Kocabaş Çayı. Bu çay İlçenin güney kısmındaki dağlık bölümde olan Türkmen Deresi’nden doğar. Çan-Biga İlçelerinin topraklarını sulayarak Karabiga’dan Marmara Denizi’ne dökülür. İlçede genellikle Akdeniz İklimi ile Karadeniz İklimi arasında geçiş iklimi hakimdir. Kuzey rüzgarları daha etkilidir.

Yağışlar daha çok sonbahar, kış, ilkbahar mevsiminde görülür. İlçenin %58’i ormanlıktır. İlçe sınırları içindeki ormanlarda daha çok akçam, karaçam, köknar, meşe, k ayın, gürgen, kestane ağaçları görülür. Son yıllarda dikimlerle yeni orman alanları meydana getirmektedir. İlçe nüfusu 50002’dir. Çan İlçesi maden bakımından çok zengindir. Çan İlçe Merkezi, Çomaklı, Yeniçeri, Helvacı, Etili, Yaya, Büyükpaşa köyleri çevresinde linyit kömürü çıkarılmaktadır. Çan Linyitlerini devlet, diğerlerini özel sektör işletmektedir. İlçe sınırları içinde kaolen, kuvars, kil feldispat…gibi madenlerde bulunmaktadır. Bunların büyük bölümü Çanakkale Seramik Fabrikaları’nca çalıştırılmakta ve işlenmektedir.İlçe kaplıcaları ile ünlü olup,Türk sanayi ürünlerinin en önemlilerinden birisi olan Çanakkale Seramikleri’nin yapım yeri olarak adını duyurmuştur.

Biga :

Bugün “BİGA” adı ile bilinen ilçe merkezi, eskiden de büyük bir yerleşim merkezi idi. Truva bölgesinde bulunan ilçemiz Yunanlılar tarafından Pınar anlamına gelen “ PEGAİ “ olarak adlandırılmıştır. Çanakkale, Orta ve Doğu Anadolu yolu üzerinde önemli bir uğrak yeri olduğu için M.Ö.480 yılında Yunanlılara karşı harbe giden İran Kralı I. Serahas, M.Ö.334 yılında Anadolu’ya geçen Büyük İskender, M.Ö.191 yılında aynı bölgeye gelen Roma orduları hep PEGAİ civarından geçmişlerdir. Yunan ve Roma kaynaklarında bu konuda kayıtlar bulunmaktadır. XIV.Yüzyıl başlarında Bizans İmparatoru II. Andronikos Püleolek Türklere karşı şehri korumak üzere bir nevi paralı asker olan Katalonlar’ı bu bölgeye yerleştirmiştir.

Bir süre sonra Bizans İmparatoru’nu dinlemeyen Katalonlar bu bölgeyi kendileri idare etmeye başlamışlardır. Orhangazi, kentimiz ve çevresini fetih için Karaboğa adındaki kumandanını görevlendirmiş, bu kumandan 1364 yılında şehri alarak Osmanlı topraklarına katmıştır. İlçe Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar kaza olarak yönetilmiş, Kanuni Sultan Süleyman döneminde ülke eyaletlere ve sancaklara ayrılınca Biga sancağa dönüştürülmüş ve Biga Sancağı adıyla Gelibolu’da olan Cezayir-i Bahr-i Sefid (Akdeniz Adaları) eyaletine bağlanmıştır. 1867’de Çanakkale(Kale-i Sultaniye), Cezayir-i Bahr-i Sefid ilinin merkezi yapılınca Biga bu defa kazaya dönüşmüştür. İlçedeki Belediye teşkilatı 1870 yılında kurulmuştur. Biga, milli mücadele yıllarında Anzavur isyanı gibi birçok kanlı olaylara sahne olmuş, menfaat çeteleri türemiştir. Biga, Milli Mücadele yıllarında bazen Anzavur kuvvetlerine, bazen de Milli Kuvvetler’in eline geçmiştir.

Türk ordusunun teşkilatlanması, İnönü ve Sakarya zaferlerinden sonra işgal orduları bozulup Anadolu’dan kaçmaya başlayınca Biga’daki Yunan işgal kumandanı Bandırma’ya çekilmiş, ilk defa Milis Kuvvetleri Biga’ya girmiş ve arkasından da ordu birlikleri şehre girerek 18 Eylül 1922’de Biga’yı işgal ordularının zulmünden kurtarmıştır. TBMM’nin 20 Ocak 1921 tarihinde kabul ettiği 85 numaralı Anayasa Kanunu gereğince, ülke mülki yönetim bakımından illere, iller ilçelere, ilçeler bucaklara bölünmüştür. Biga, bu tarihten itibaren ilçe durumuna getirilerek Çanakkale iline bağlanmıştır.

Biga, doğudan Balıkesir ili Gönen ilçesi , batıdan Lapseki ilçesi, kuzeyden Marmara Denizi, güneyden Çan ve Yenice ilçeleri ile sınırlıdır. Yüzölçümü 1.354 km2, nüfusu 2012 verilerine göre 83.594’tür. Genel olarak düzlüklerle kaplı bir sahası bulunmakla beraber bu sahanın 1/3’ i hafif engebeliklerle kaplıdır. Bu engebelik kısımlar ormanlarla kaplı ise de kereste değeri olmayan baltalık şeklinde örtülerdir. İlçenin belli başlı tek akarsuyu vardır. Tarihi adı “GRANİKOS” çayı olan “Kocabaş” çayı . Bu çay Kazdağı’ndan doğar, Biga ovasını sulayarak Karabiga’da denize dökülür. Bakacak ve Hoşoba Çayları Kocabaş çayının iki önemli koludur. İlçede su kütlesi olarak Hoyrat Gölü bulunmaktadır. Marmara Denizi kenarında ve Güvemalan ve Gerklengeç Köyleri arasında yer alan , Hoyrat Gölü jeolojik ve coğrafi yönden bir lagün gölü özelliğindedir.İlçenin doğusu, batısı ve güneyi ormanlık olup, koru, bozuk koru, baltalık ve bozuk baltalıklardan oluşmaktadır.

İlçenin kalan diğer alanı mera ve ekime elverişli arazi ile kaplıdır. Biga iklim bölgelerinden (Marmara) iklim bölgesi içerisinde kalmaktadır. Genellikle Karadeniz ve Akdeniz iklimi arasında (geçiş) iklimi hakimdir. Yazları sıcak ve kurak olması Akdeniz iklimini, kışları yağışlı ve soğuk geçmesi Karadeniz iklimi özelliğini gösterir. En çok sonbahar ve kış aylarında yağış alır. Çanakkale iline bağlı ilçeler içerisinde yerleşim, ulaşım ve tarım sektörleri açısından önemli bir yeri olan Biga endüstri alanında son yıllarda önemli hamleler yapmıştır. İlçemizde mobilya alanında, gıda sanayii ve demir çelik sanayiinde açılan fabrikalar ve yine Biga Organize Sanayi Bölgesinde açılmış ve açılmakta olan fabrikalarla sanayide önemli derecede bir yol kat edilmiştir.

Ezine :

Ezine ve çevresi 2.mezozoik çağda meydana gelmiş, antik çağlarda şimdiki askeri kışlaların üzerinde bulunan Çaltıkıran Tepe’de kurulmuş bir yerleşim merkezidir. Bu yerleşim merkezi Malazgirt savaşından sonra Danişment Türklerinin Anadolu’nun batısına yerleşmeleri sırasında çıkan muharebede tahrip edilmiştir. Türkler eskiden kurulmuş olan yerin yanında Danişment adı ile yeni bir yerleşim merkezi kurmuşlardır. Ezine bir süre Selçuklu egemenliği altında kalmıştır. Anadolu Selçuklu Devleti`nin yıkılmasından sonra Karesi Beyliği yönetimine girmiştir. Karesi Bey’in ölümünden sonra oğulları Demirhan Bey ve Yahşi Bey bu toprakları yönetmiştir.

Osmanlı Devleti’nin kurulmasından sonra Orhan Gazi döneminde Ermiş Dursun Bey’in, Karesi Beyliği’nin idaresine son vermesinden sonra Ezine ve çevresi Osmanlı topraklarına katılmıştır. Yine o tarihlerde Ezine ovası sularla kaplı bir bataklık olduğundan Arabistan’dan getirilen esir toplulukları ile şimdiki Araplar Boğazı`nı yararak Menderes Çayı`nı denize akıtmışlardır. Böylece ova bataklıktan kurtarılmıştır.1 Eylül 1920 tarihinde Ayvacık İlçesine gelen Yunan Ordusuna mensup bir tabur 14 Eylül 1920 Pazar günü Ezine Kasabasını da işgal etmiştir. Bu esaret tam 2 yıl sürmüş 1922 yılında Türk ordusunun Ezine’ye ayak basmasıyla işgal sona ermiştir. Çanakkale’ye bağlı olan Ezine ilçesi 654 km2’lik yüzölçümü ile, doğusunda mitolojik efsanelere konu olan Kazdağı, batısındada Ege denizi, güneyinde Ayvacık ilçesi, kuzeyinde Çanakkale ili ile çevrilidir. İlçe düzlük bir alan üzerinde kurulmuştur.

Kazdağlarının kuzeyinden doğup, ilçenin ovasından geçerek Çanakkale boğazına dökülen Menderes çayı ve ilçeyi ikiye ayıran Akçin çayı zengin bir topografya oluşturmaktadır. Toplam nüfusu 31.000 civarında olan ilçenin ekonomisi çok eski yıllardan beri tarıma dayanmaktadır. İlçe Merkezine ve Köylere yerleşen ilk sakinlerden itibaren çiftçilik ve hayvancılık yapılmaktadır. Cumhuriyetten sonra ilçe merkezinde esnaf ve küçük tüccarlarla belli bir grup oluşmuştur. Sıcak iklim kuşağında bulunan ilçede yaz aylarında deniz turizmine yönelik hareketlenmeler görülür bu hareketlilik ilçenin sosyal ve ekonomik hayatına olumlu katkılar yapar. Ezine’nin tarihi, kültürel ve turistik değerleri arasında : Alexandreia Troas Antik Kenti, Neandria Kalesi, Seferşah Camii ve Hamamı, Ahi Yunus Türbesi, Tavaklı sahilleri ve termal suları bulunmaktadır.

Yenice :

19.yüzyılın başlarında bir köy olarak kurulduğu bilinen ilçenin ilk yerleşenlerinin Kınık Türkleri’nin Kızıl Keçili Boyu’ndan geldikleri sanılmaktadır.1936’ya dek Balıkesir İlinin Gönen ilçesine bağlı bir köy olan Yenice, bu tarihten sonra ilçe olarak Çanakkale’ye bağlanmıştır. Çanakkale’ye 100km. uzaklıkta olan ilçede Av turizmi önemli yer tutmaktadır.

Gökçeada :

İlçenin Antik Çağ’a ilişkin tarihi konusunda pek fazla bilgi yoktur.Adanın en eski yerleşiklerinin Plasglarelar olduğu bilinmektedir.Eski ismi İmroz olan adayı Miltiades M.Ö.500’de Atina’ya bağlamış, Roma egemenliği altına girinceye kadar Atina yönetiminde kalmıştır. 1455’te Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılan Gökçeada,1922-1923 yılları arasında Yunan işgalinde kalmış, 1923 yılında Lozan Antlaşması’na göre 22 Eylül 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlanmıştır. Gökçeada 285.5 km.² lik bir alan üzerindedir. Gelibolu Yarımadası’na 11, Limni’ye 10, Semadirek Adası’na 12 mil uzaklıktadır. Ulaşım için en yakın yer olan, Kabatepe Limanı’na ise 14 mil uzaklıktadır. 2012 yılı verilerine göre ada nüfusu 8200 kişi civarındadır.

Gökçeada’nın yerleşik nüfusu eski adalılar, Rumlar, Trabzon Sürmene’den gelenler, az sayıda Ispartalı, Bulgaristan göçmenleri ve eski mahkumlardan oluşur. Eski mahkumlar 1960′larda kurulan cezaevinin 1990′da kapanması ile yarı açık cezaevine geçmiş burada da toprağı işlemiş, hayvan beslemiş, kısacası çiftçilik yapmışlardır. Bu mahkumlar cezaları bittiğinde gidip ailelerini getirerek alıştıkları adaya yerleşmişlerdir. Ada nüfusunun kalanını da memur ve asker aileleri ile büyük kentlerden kaçıp gelenler oluşturmaktadır. Rumların çoğu önce 1920′lerde, en son da 1973 Kıbrıs harekatında adadan ayrılmış bu nedenle şimdi toplam nüfusları 250 kişi kadar kalmıştır. Adadan ayrılan Rumların çoğunun evleri halen durduğu için yaz aylarında dünyanın dört bir yanından doğup büyüdükleri adaya gelmektedirler. Metropolit Gökçeada’da ikamet etmekte ve adada onbir kilise çok sayıda da şapel. bulunmaktadır.

Coğrafi yapısı çevre adalardan oldukça farklıdır. Tek bir dağdan oluşan Semadirek ile tek bir ovadan oluşan Limni’ye karşın, tepelerin ve ovaların birbiri ardınca sıralandığı ilginç bir yapısı vardır. Gökçeada genelde engebeli bir yapıya sahiptir ve volkanik kütlelerden oluşmuştur. Gökçeada’nın % 77’si dağlık, %12’si engebeli ve %11’i de ovalık alandan oluşmuştur. Ada’nın en yüksek noktası Doruktepe 673 metredir. Volkanik bir yapıya hakim olmasından dolayı Dev Kazanları, Sualtı Mağaraları, Lav kayaları ve ponza taşları Ada’da çokça bulunmaktadır. Ada’da yaklaşık 1500 hektar ekilebilir arazi, 1900 hektar bağlık, 4000 hektar mera, 8000 hektar ormanlık arazi bulunmaktadır. Kullanılamayan arazi %30 dur ve bu duruma göre Gökçeada’da kullanılabilir arazi Türkiye ortalamasının çok üzerindedir.

Ada ‘da dördü baraj göleti, biri de tuz gölü olmak üzere 5 adet gölet bulunduğundan su kaynakları açısından Ege’nin en zengin adasıdır.. Ada’da devamlılık gösteren akarsular bulunmaktadır ama su seviyeleri çok düşüktür. Baraj gölleri, sularını yeraltı kaynaklarından sağlarlar. Tuz Gölü (Lagün Gölü) denize çok yakındır, kışın denizle birleşmekte ve yazın suların azalmasıyla tuz elde edilmektedir. Şifalı siyah çamur bu gölün alanı içindedir. Deniz suyu Karedeniz kökenli, olup tuzluluk seviyesi çok azdır. Kuzey sahillerde tuzluluk iyice azalır. Deniz içinde çok miktarda, sualtı kaynak suları (sıcak ve soğuk) çıkmaktadır. Karada mağara sayılı sayıda olmasına karşın denizde bir çok mağara bulunmaktadır. Akdeniz ve Karasal İklim arasında sıkışmıştır. Kar ve don ender olarak görülür. Bahar ayları yağışın en çok olduğu aylardır. Gökçeada rüzgarlara açık bir konumdadır ve genellikle Poyraz ile Lodos rüzgarları etkindir. Bitki örtüsü ise, çam ormanları, makilik, ve zeytinlikten oluşmaktadır. Rüzgara açık alanlarda da geven dikenleri mevcut olup, Ada’nın erozyon dengesini sağlamaktadır. Bitki örtüsü ise çok ilginçtir; Akdeniz, Karedeniz, Ege ve Karasal iklim bitki örtüsü bir arada görülür. Bu açıdan bakıldığında her türlü ürünün alınabileceği bir yer olarak göze çarpmaktadır.

Ayvacık :

Ayvacık, ilkçağlardan bu yana çeşitli kavimler tarafından yerleşim alanı olarak kullanılmıştır.Bölgede yaşayan ilk toplulukların Mysyalılar ile Luviler olduğu sanılmaktadır. Ardından Hititler, Lidyalılar ve Perslerin hakimiyetine girmiştir. M.Ö. 334’te Büyük İskender’in aldığı bu bölge, onun ölümüyle Bergama Krallığı’na bağlanmış, daha sonraları ise , Roma ve Bizans idaresine girmiştir.Selçuklu Beyleri’nden Emir Çaka Bey bugünkü Ayvacıklıların ataları sayılan pek çok Oğuz boyunu (Ahmetli, Çetmi, Karakeçili, Kızılkeçeli…vb.) bölgeye yerleştirmiştir. ilçe merkezi, 1876’da Ayvalıoba’ya (bugünkü Ayvacık) nakledilmiştir.

Kurtuluş Savaşı döneminde Yunanlılar, 28 Mayıs 1919’da deniz yoluyla gelerek Ayvacık’ın işgaline başlamış, Büyük Taarruz sonrasında, 18 Eylül 1922’de kaçan Yunan birliklerini takip eden Reşat Bey komutasındaki Milli Kuvvetlerimiz, 21 Eylül 1922’de Ayvacık’ın işgaline resmen son vermişlerdir. 1876’da ilçe olan Ayvacık, 1926’da Ezine’ye bağlanmış, 1928’de Milli Mücadele’ye katkılarından dolayı, tekrar müstakil ilçe haline getirilmiştir. İlçe; doğuda Mıhlı çayı, batıda Ege Denizi , kuzeyde Kazdağı , güneyde Edremit Körfezi ile çevrilidir. Kuzey ve Kuzeydoğudan Ezine ve Bayramiç ilçeleriyle, Doğu ve Güneydoğudan Balıkesir ilinin Edremit ilçesiyle çevrilmiştir. İlçede yer yer Akdeniz ve Karadeniz iklim özellikleri görülmektedir. Bölge coğrafi bölge olarakta iklim bölgeleri arasında geçiş noktası durumundadır.

İlçenin değişik yerlerinde klima iklim bölgelerine rastlanmaktadır. İlçemizin yüzölçümü 893 km²’dir.Denizden yüksekliği 273m olan volkanik bir plato üzerinde bulunan ilçe, arazi yapısı bakımından dağlık ve tepeliktir. İlçenin en büyük ovası 30 km² ile Tuzla Ovası’dır. Bunu Kösedere ve Babakale Ovaları izler. Ayvacık birçok efsanenin doğuşuna kaynaklık eden, yeşilin ve mavinin en güzel tonlarının yaşandığı bir yerdir. Asya’nın en uç noktası olan Bababurnu ilçe sınırları içindedir. Bababurnu’ndan Midilli Adası yalnızca 4 mildir. İlçenin 88 km’ lik uzun bir sahil şeridi vardır. İlçenin nüfusu 30.448’tir. Yöre halkı oldukça zengin kültür yapısına sahiptir.

Bazı köyler yaz ayları geldiğinde Kaz Dağları’ na göç etme geleneğini halen sürdürmektedir. Dağları denize paralel olarak uzanan Ayvacık sahil şeridinde olağanüstü güzel koylar birbirini izlemektedir. Son yıllarda yoğun ilgi gören bu koylar, turizm için cazibe merkezi haline gelmeye başlamıştır. Ekolojik dengeler korunarak turizme açılan bu bölge, Ayvacık halkının geleceğinin sigortasıdır. Turizmin yanı sıra zeytincilik ve zeytinyağı üretimi, halı dokumacılığı, odun kömürü, peynir ve hayvancılık önemli gelir kaynakları arasındadır. Ayvacık yeşilin ve mavinin en güzel tonlarının yaşandığı tarih – deniz – doğa üçgeninde yer alan görülmesi gereken bir kavşaktır.

Lapseki :

Çanakkale Boğazı’nın giriş noktasındaki Lapseki ile Boğaz’ın karşı yakasındaki Gelibolu arasında feribot 24 saat çalışır.. İlçe Boğaz kıyısındaki dört önemli yerleşimden biridir. Antik Çağ’daki adı Lampsakos’du, Foçalıların (Phokai) kurduğu bir koloni olduğu düşünülmektedir. Coğrafyacı Strabon ise Miletos kolonisi olduğunu yazmıştır. Lapseki 1356′da Osmanlı topraklarına katılmış,1. Dünya Savaşı’nda bir süre İngiliz ve Fransızların işgalinde kalmıştır. Tarım yanında balıkçılık ta ekonomisinde önemli yer tutar. Kiraz ve şeftalisi yörede tanınır ve . 2-14 haziran tarihleri arasında Kiraz Şenliği yapılır. İlçenin Osmanlı dönemine ait tarihi eserleri : Süleyman Paşa, Umurbey Hüdavendigar camileri ile Yakup Bey külliyesi, Abdullah bin Hacı Yakup Türbesi’dir. Türklerin Avrupa yakasına ilk çıkış yeri olan Çardak Beldesi bu ilçemizin sınırları içindedir. İlçe İl merkezine 35 km. mesafededir.

Gelibolu :

Gelibolu, yarımadanın kuzey­doğu kesiminde Çanakkale Boğazının kuzey giriş kısmında, denize doğru uzanan bir yüksekliğin üzerinde kurulmuştur. Şehrin ve yarımadanın adının Kallipolis veya Gallipolis’ten geldiği belirtilir. Ancak bu adın menşei hakkında kesin bilgi yoktur. Şehir, XIV. yüzyılın başlarından itibaren bu bölgeye yönelik akınlarda bulunan Türkmen beylikleri tarafından Gelibolu adıyla anılmıştır. Kimler tarafından ne zaman kurulduğu hakkında kesin bilgiye rastlanmayan şehir civarında ilk yerleşmenin Traklar’ca gerçekleştirildiği sanılmaktadır. Daha sonra Foçalılar ve Miletliler’in bu bölgede kolonileri olduğu belirtilir.

Ancak bu devirlerde bu isimde bir yerleşme yerine rastlanmamaktadır.. Gelibolu yöresinde yapılan araştırmalarda birtakım antik kalıntılar şehrin 16 km. doğusunda Duran çiftlik kesiminde bulunmuştur. Şehir Romalılarla Pontuslular arasındaki çekişmede önemli rol oynamıştır. Bizans idaresi altında iken önce Gotlar’ın, ardından da Hunlar’ın saldırılarına uğramıştır. Haçlı ordularının buradan geçerek Anadolu’ya ulaştıkları Gelibolu 1204’te Latinler’in idaresi altına girmiştir. Bir süre sonra İznik İmparatoru III. Loannes tarafından geri alınmıştır. Bizans’ın son dönemlerinde Ege ve Marmara kıyılarında faaliyet göstermeye başlayan Türkmen beylikleri Atina’ya çekilmelerine kadar Gelibolu yarımadasına yerleşmişlerdir. Gazi Süleyman Paşa ve ordusu Gelibolu’yu 1354 yılında Osmanlı topraklarına katmış, kaleyi yeniden onartıp tahkim etmiş, Anadolu’dan Türk nüfus getirilip şehre yerleştirilmiştir.

Osmanlı hakimiyetinde Gelibolu, Trakya ve Balkanlar’a yönelik akınlarda önemli bir harekat üssü olmuştur. İstanbul’un fethine kadar önemli bir askerî deniz üssü olma özelliğini koruyan Gelibolu, Fatih Sultan Mehmed döneminde tahkim edilerek boğazın ve şehrin korunması İçin Çanakkale’de giriş kısmında karşılıklı iki hisar yaptırılmıştır. Böylece hem Gelibolu hem de İstanbul’un müdafasında Çanakkale Boğazı’nın önemi tam anlamıyla ortaya çıkmıştır. XVII. yüzyılın ikinci yarısına doğru başlayan Girit seferinde yeniden ön plana çıkan şehir, Venediklilerin boğazda başlattığı ablukadan oldukça etkilenmiş, 1770’teki Çeşme faciasının ardından boğazlar ve Gelibolu yeni bir tehditle daha karşı karşıya kalmıştır. Asıl büyük tehlike Çanakkale muharebeleri sırasında meydana gelmiş, müttefik kuvvetlerin çıkarma harekatı esnasında bombalanmış ve yer yer tahribata uğramıştır. Bunun ardından 4 Ağustos 1920’de Yunanlılar tarafından işgal edildiyse de 3 Ekim 1922’de terkedilmiştir.

Marmara Bölgesi’nde, Çanakkale’nin bir ilçesi olan Gelibolu’nun doğusunda Tekirdağ ile Marmara Denizi, güneyinde Marmara Denizi ile Çanakkale Boğazı, batısında Eceabat ile Saros Körfezi, kuzeybatısında Edirne, kuzeyinde yine Tekirdağ illeri bulunmaktadır. Çanakkale’nin Trakya’daki iki ilçesinden biri olan Gelibolu, Gelibolu Yarımadası’nın kuzeydoğu kesiminde yer alır. Gelibolu Yarımadası’nın kuzeybatı kıyıları bir fay hattı ile sınırlanmış, yüksek kıyı görünümündedir. Gelibolu’nun kuzey ve kuzeydoğusunu Koru Dağı’nın uzantıları engebelendirmektedir. Gelibolu Yarımadası’nda Tekir Dağlarının uzantısı olan Koru Dağı 726 metre yüksekliktedir Bu engebeli alanlar küçük akarsularla sulanmaktadır Cumalı ve Kavak dereleri bunların başında gelmektedir Bu uzantılar ilçedeki Kömürtepe’de 400 m. ye kadar ulaşmaktadır… İlçenin Çanakkale Boğazı ve Saros kıyılarında doğal kumsallar bulunmaktadır.

Yüzölçümü 820 km2 olan ilçenin toplam nüfusu 44.000 civarındadır. İlçenin ekonomisi, turizm, tarım, hayvancılık, balıkçılık ve sanayiye dayanmaktadır. Tarımsal alanlarda buğday, arpa, şeker pancarı, ay çiçeği, üzüm ve zeytin yetiştirilir. Hayvancılık gelişmiş olup, koyun sığır ve keçi beslenir. Balıkçılık ilçenin ekonomisinde önemli bir yer tutar. Avlanan balıkların bir bölümü İstanbul Başta olmak üzere büyük şehirlere gönderilir, bir kısmı da ilçedeki konserve fabrikalarında işlenir. Gelibolu’da sanayi de her geçen gün gelişim göstermektedir.

Bayramiç :

Bayramiç ve yöresi ilkçağlarda Truva Krallığının sınırları içindedir. Ortaçağ boyunca büyükçe bir Rum Köyü olarak kalmıştır.Karesi oğulları döneminde Saru Saltık ve Ece Halil yönetimindeki Türkmen boyları özellikle Kazdağının kuzey eteklerine Dağobası ile Evciler Çevresine yerleştirilmiştir. 1303 yıllarında Türkmen prensliği diye anılan Bayramiç ve çevresi 1308 den sonra tümüyle Karesi oğulları beyliğinin egemenliğine girmiştir. 1357 yıllarında bölge Osmanlıların yürüttüğü başarılı politikalar sonrasında bütün yöreyi egemenlikleri altına almayı başarmıştır.

1356 yılında Karesi beyliği komutanlarından Ahi Hızır Bey önderliğinde Türkleşmeye başlayan Bayramiç ve çevresi 1691’lerde Hadımoğlu Sancaktarlığı idaresine girmiştir. 1882 yılında Belediye teşkilatı kurulan Bayramiç 1902 yılında Çanakkale ili’ne bağlı ilçe merkezi haline gelmiştir. Başlangıçta sadece Tepe camii ile Karşıyaka camii arasında yoğunlaşan yapılanma daha sonra ilçenin her yönünde meydana getirilen mahallelerle hızlanmıştır. Bayramiç ve çevresindeki ilk yerleşimler oldukça erken döneme gitmesine karşın, bugüne kadar gelebilen gezilip görülebilecek kalıntılar oldukça azdır. İlçe sınırları içerisinde yer alan Kebrene ve Skepsis’teki az da olsa yüzeyden izlenebilen kalıntılar tarih olarak İ.Ö. 3. bin yıla kadar gitmektedir. Bayramiç’in daha çok Osmanlılar dönemine ait kalıntıları günümüze kadar gelebilmiştir.

Bu çağa ait Hadımoğlu konağı, Hacı Bali Camii, Mustafa Aslan Türbesi, Karşıyaka Camii, Karşıyaka köprüsü (Taş köprü), Dede çeşmesi ile Çarşı Camii bütün tahribata rağmen günümüzde kullanılan Osmanlı eserleridir. İlçe merkezine yaklaşık 20 km. uzaklıktaki Külcüler ılıcası tarihi oldukça erkene gitmekle birlikte bunu belirleyecek maddi kalıntılar bulunamamıştır. Biga yarımadasının Orta Bölümünü oluşturan Yarı dağlık bir alan üzerine kurulu 1275 km2 lik bir yüzölçümüne sahip Bayramiç’in nüfusu 2012 verilerine göre 30.301’dir. Doğuda Çan ve Yenice, Batıda Ezine, Güneyde Ayvacık ilçeleri ve Balıkesir ili, Kuzeyde Çanakkale ile çevrili Bayramiç, batıdan doğuya doğru yükselen ve yer yer 1500 metrenin üstüne çıkan dağlık bir alan üzerindedir.

Bayramiç’i güney – doğu ve kuzeyde bir yay biçiminde kuşatan dağlık alanın ortasında Eski menderes çayı (Antik Skamandros) ve vadisi yer alır. İlçemiz ilk çağlardan bugüne tarih sahnesinde yer alması ve tabii güzellikleri bakımından zengin olmasına rağmen turizm açısından gereken yere gelememiştir. Tarım ve hayvancılık halkın en önemli gelir kaynaklarındandır. Tabii güzellikler ve mesire yerleri olarak yazın dahi buz gibi akarsuları ve insanı büyüleyen güzelliği ile Kazdağı ile bunun muhtelif yerlerindeki Ayazma, Üççat, Dalaksuyu, Beypına rı, Uzunoluk ve Sarıkız Tepesi ile Çandır sayılabilir.

Bozcaada :

Antik çağda Leukophrys, Yunan Mitolojisinde ise Tenedos adıyla bilinen Bozcaada’nın ilk sakinleri Akaların bir kolu olan Pelasg’lardır ve M.Ö. 2000 yıllarında adaya yerleşmişlerdir. Akalardan sonra Ada’ya sırasıyla Fenikeliler, Atinalılar ve Yunanlılar hakim olmuştur. Ada M.Ö.493’de Pers istilasına uğramış, M.Ö.334 yılında ise Pers istilasına son veren Büyük İskender devri başlamıştır. Bergama Krallığından sonra M.Ö.168 yılında Roma hakimiyetine girmiştir. Roma İmparatorluğu’nun 395 yılında ikiye bölünmesiyle Doğu Roma yani Bizans İmparatorluğuna dahil olmuştur.1203 yılından sonra Bozcaada üzerinde Bizans-Ceneviz-Venedikliler arasında egemenlik mücadelesi başlamıştır. Bozcaada ilk defa 1455 yılında Fatih Sultan Mehmet devrinde Osmanlı İmparatorluğu’na katılmıştır.

Osmanlı ile Venedik arasında Bozcaada için mücadeleler olmuş, Ada zaman zaman Venedik hakimiyetine girmiştir. Bozcaada Osmanlı döneminde bir kale dizdarı ve kadı tarafından yönetilmiş, 19.yüzyılın sonlarında Merkezi Sakız ve Rodos olan Cezair-i Bahr-i Sefid Eyaletinin Midilli Sancağına bağlı bir Kaymakamlık olarak teşkilatlanmıştır. 1912 yılında Balkan Savaşı sırasında Yunan donanmasınca işgal edilmiş, Lozan Antlaşması sonucunda 20 Eylül 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlanmıştır. Çanakkale İline bağlı olan Bozcaada İlçesi Ege Denizi’nin kuzey-doğusunda Çanakkale Boğazı’nın 12 denizmili güneyinde yer alan bir adadır.Çanakkale İl Merkezine 25 mil, Gökçeada’ya 17 mil, Limni’ye 26 mil, Midilli’ye 27 mil,şu anda ulaşımın sağlandığı Ezine İlçesi Geyikli Beldesi Yükyeri Feribot İskelesine 4 mil uzaklıktadır.

Çevresi 38 km tutan Bozcaada’nın alanı 36.67 km2 olup, etrafındaki irili ufaklı 17 adacık (0.93 km2) dahil olmak üzere 37.6 km2’lik yüzölçümüne sahiptir.Bu adacıklardan en büyüğü 800 dönümlük arazisi ile halk arasında Tavşan Adası diye bilinen Mavriya Adası’dır. Ada yeryüzü şekilleri bakımından genel olarak alçak ve basık bir yapıdadır. En yüksek noktası Göztepe’dir(192m). Kışın akan ufak dereler dışında akarsuyu bulunmamaktadır. Adanın iç kısımları genel olarak büyük düzlüklerden oluşmaktadır. Koylar ve burunlar adaya özgü yer şekilleridir. Ada’da 12 burun ve 12 koy, kuzey kıyılarında kumullar bulunmaktadır. Bozcaada bulunduğu konum itibariyle tüm özelliklerini taşımasa da Akdeniz ikliminin etkisi altındadır. Yazları serin ve kurak, kışları ılık ve az yağışlı geçer. Yılın tüm aylarında rüzgarlı, özellikle kış aylarında aşırı rüzgarlıdır. Boğazın tam çıkışında yer alması nedeniyle kuzey rüzgarlarını fazlaca almakla birlikte güney rüzgarlarına da açıktır.

Bitki örtüsü üzerinde rüzgar önemli bir etkendir. Ada’nın rüzgara açık kısımlarında bitki örtüsü oluşamamaktadır. İç kısımlarda ormanlık alanlar vardır. Bitki örtüsünde en önemli alanı bağlar tutmaktadır. Doğal bitki örtüsü ise makiler ve ufak çalılardır. İlçenin ekonomisi genel olarak bağcılık, şarapçılık, balıkçılık ve turizme dayanmaktadır. Son yıllarda turizm ilçe ekonomisinde sürükleyici bir rol oynamaya başlamıştır. Hizmetler sektörü gelişmiş durumdadır. Adaya deniz ulaşımı gün boyunca yapılan arabalı vapur seferleriyle sağlanmaktadır. Geyikli Yükyeri İskelesi ile Bozcaada arası 4 mildir. Yaklaşık 35 dakikada adaya ulaşılır. Kış ve yaz sefer saatleri farklıdır. Adanın en çok ilgi gören ve en güzel plajları olan Ayazma ve Çayır plajlarında yürütülen su sporları aktiviteleri arasında; Windsurf, Sukayağı, wakeboard, sürat teknesi ile çekilen banana “muz” ve ringo “hamburger” ile tek ve çift kişilik kano, deniz bisikleti ”yunus” bulunmaktadır.

Çanakkale Ulaşımı

Denizyolu : İstanbul Yenikapı – Bandırma arasını hızlı feribotla seyahat ederek, Bandırma – Çanakkale arasında karayolundan seyahat ederek İlimize ulaşılabilir. Eceabat İlçesi ile Çanakkale arasında karşılıklı olarak 24 saat arabalı feribotlar çalışmaktadır. Toplam geçiş süresi 25 dakikadır. Ayrıca, Eceabat – Kepez Limanı arasında arabalı feribotlar sefer yapmaktadırlar. Yaklaşık geçiş süresi 45 dakikadır. Kilitbahir Köyü ile Çanakkale arasında karşılıklı olarak arabalı feribot seferleri yapılmaktadır. Toplam geçiş süresi 10 dakikadır. İstanbul ve Çanakkale arasındaki diğer feribot hattı Gelibolu Lapseki arasındadır.

Gelibolu – Lapseki arasında karşılıklı olarak sürekli seferler yapılmaktadır. Gökçeada ve Bozcaada Çanakkale’den deniz otobüsü seferleri başlamıştır. Gökçeada’ya Çanakkale’den ve Kabatepe’den, Bozcaada’ya Geyikli Yükyeri İskelesinden arabalı feribot seferleri yapılmaktadır. Çanakkale – Eceabat 2,7 mil Gelibolu – Lapseki 2,9 mil Kabatepe – Gökçeada 14,5 mil Geyikli – Bozcaada 3,4 mil Çanakkale – Gökçeada 28,6 mil

Karayolu : Çanakkale İli’nin toplam karayolları uzunluğu 1 054 km dir. Bunun 543 km.si il yollarına, 531 km.si ise devlet karayollarına aittir. Çanakkale İlinin karayollarından biri olan 550-04 nolu Çanakkale-İzmir güzergahındaki devlet karayolu ile Ege kıyılarını takip ederek Ezine-Ayvacık-Edremit-Ayvalık-Dikili-Aliağa-Foça-Menemen üzerinden İzmir’e ulaşılır. Aynı yol güzergahı Edremit’ten doğuya ayrılarak Çanakkale’yi Balıkesir’e bağlamaktadır. Diğer bir karayolu ise, Marmara Denizi’nin Güney kıyılarını izleyerek Çanakkale’yi Bursa’ya bağlayan devlet karayolu güzergahı üzerinde bulunan 200-01 ve 2002 no’lu karayolu ilin araç trafiği bakımından en yoğun ve geniş yolunu oluşturmaktadır.

Çanakkale -Ankara güzergahındaki devlet karayolu Lapseki-Biga-Bandırma-Bursa-İnegöl-Bozüyük-Eskişehir-Sivrihisar-Polatlı üzerinden Ankara’ya ulaşmaktadır. Çanakkale-İstanbul güzergahında bulunan 550-03 nolu devlet karayolu ise Gelibolu yarımadasının doğu kıyılarını takip ederek Keşan ve Tekirdağ’a ve daha sonrada İstanbul’a ulaşmaktadır. İl merkezi ilçelerden; Ayvacık’a 73 km, Bayramiç’e 77 km, Biga’ya 96 km, Bozcaada’ya (Yeni Odunluk İskelesine kadar) 62 km, Çan’a 76 km, Ezine’ye 52 km, Gelibolu’ya (Lapseki iskelesine kadar) 33 km, Lapseki’ye 33 km ve Yenice ilçesine 95 km uzaklıktadır. Şehir merkezindeki otobüs terminalinden günün her saatinde ilçelere otobüs ve minibüs seferleri yapılmaktadır. Gökçeada’ya yaz-kış Çanakkale’den ve Kabatepe’den gemi seferleri yapılmakta olup günübirlik dönüş imkanı bulunmaktadır. Bozcaada ile ulaşım Geyikli-Yükyeri iskelesinden sağlanmaktadır. Çanakkale – Ankara 653 km. Çanakkale – İstanbul 320 km. Çanakkale – İzmir 325 km. Çanakkale – Troia Örenyeri 30 km.’dir.

Havayolu : İl Merkezinde 1 adet havaalanı mevcut olup, Çanakkale-Ankara, Ankara-Çanakkale arasından hergün karşılıklı seferler yapılmaktadır.   Ayrıca yaz aylarında haftada iki gün Gökçeada-İstanbul arası karşılıklı uçak seferleri yapılmaktadır.

Troia Örenyeri

Çanakkale Yeryüzü Şekilleri ve Bilgileri

Gökçeada : [Ada] ,

Agonya Ovası : [Ova] ,

Tayfur : [Baraj Gölü] ,

İncir Burnu : [Burun] ,

Kozçeşme : [Gölet] ,

Evreşe (Kavak) Ovası : [Ova] ,

İntepe : [Gölet] ,

Koyunyeri : [Gölet] ,

Umurbey : [Ova] ,

Bozcaada : [Ada] ,

Biga Ovası : [Ova] ,

Baba Burnu : [Burun] ,

Koru Dağı : [Dağ] ,

Ayvacık Barajı : [Baraj Gölü] ,

Kayatepe : [Gölet] ,

Bayramiç Ovası : [Ova] ,

Gürgen Dağı : [Dağ] ,

Batak Ovası : [Ova] ,

Kazdağı : [Dağ] ,

Ardıçbaşı Dağı : [Dağ] ,

Satıçay (Kocaçay) : [Çay] ,

Kavak Çayı : [Çay] ,

Kocabaş Çayı : [Çay] ,

Tavaklı Alemşah : [Gölet] ,

Umurbey Barajı : [Baraj Gölü] ,

Tuzla Ovası : [Ova] ,

Uzun Hızırlı : [Gölet] ,

Fındıklı : [Gölet] ,

Eski Menderes Çayı : [Çay] ,

Tuzla Çayı : [Çay] ,

Alpagut : [Gölet] ,

Örenli : [Gölet] ,

Katran Dağı : [Dağ] ,

Bayramiç : [Baraj Gölü] ,

Uluköy : [Gölet] ,

Bakacak : [Baraj Gölü] ,

Susuz Dağı : [Dağ] ,

Yenice Çınar : [Gölet] ,

Atikhisar : [Baraj Gölü] ,

Gökçeada- Zeytinliköy : [Baraj Gölü] ,

Küçüklü : [Gölet] ,

Çanakkale Boğazı : [Boğaz] ,

Çanakkale tarihçesi

Türkiye’nin en kuzeybatısındaki ili olan Çanakkale bugünkü Biga Yarımadası ile Trakya’nın bir kısmını kapsar. Merkez ilçe Çanakkale Boğazı’nın kıyısında ve en dar yerinde kurulmuştur. Ege Denizi ile Marmara Denizini birleştiren doğal bir su yolu olan Çanakkale Boğazı’nın uzunluğu 68 kilometredir. Boğazın en dar yeri Kilitbahir ile Çimenlik kalesi arasında 1250 m., ortalama derinlik ise 45-50 m.dir. Boğazda birisi üstten Marmara’dan Ege’ye, diğeri alttan ve tersine Ege’den Marmara’ya doğru iki tür akıntı vardır.

Çanakkale’de yılın ortalama 260 günü rüzgarlıdır. Çanakkale kenti, İstanbul’un güvenliği için 1462-63 yıllarında boğazın Asya kıyısında Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa ettirilen Kala-i Sultaniye’nin çevresinde gelişti. Kent, kalenin inşasından sonra, kalenin yapımı sırasında bölgeye gelerek yerleşenler ile kalenin yönetim ve hizmetlerini için gelen kamu görevlilerince kuruldu. Bu dönemde oluşan kentin adı ”Kala-i Sultaniye” dir. Osmanlının son döneminde bu isimle birlikte Çanakkale adı da kullanılmaya başlanmış ve kente adını veren Kale’ye, Çimenlik adı verilmiştir. Çanakkale adının o dönemde Kala-i Sultaniye’de gelişen çanakçılara izafeten halk tarafından verildiği kabul edilir. 1534’de kurulan Cezair-i Bahr-i Sefit eyaletine bağlanan kent merkezi 1876 yılına kadar bu eyalete bağlı kaldı.

1876 tarihinde kurulan Biga Sancağı’nın merkezi Kala-i Sultaniye’dir. Kala-i Sultaniye askeri özelliğini her zaman korur. Osmanlı devletinin atadığı vali aynı zamanda boğaz komutanıdır. 1800’lü yıllarda kentte Müslüman Türkler, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler ve Levantenlerin barış içerisinde kentte varlıklarını sürdürürler. 1912 yılında başlayan Balkan Savaşı, ardından I. Dünya Savaşı, Çanakkale Savaşları ve İşgal yılları süresince zor dönemler yaşanır. Kent Çanakkale Savaşları süresince askeri yığınak bölgesidir. Cumhuriyet döneminde Gelibolu ve Biga’nın bağlanmasıyla il olan Çanakkale’ye, pek çok göç olur.

Bunlardan en yoğun olanı 1924 yılındaki Büyük Mübadele ile gelen Giritliler‘dir. Bu arada kentin eski sakinleri Ermeniler, Rumlar ve en son Yahudiler çeşitli nedenlerle kentten ayrılırlar. Cumhuriyet Döneminde Çanakkale yeniden yapılandırılır ve il merkezi olur. Ayvacık, Bayramiç, Biga, Bozcaada, Çan, Ezine, Eceabat, Gelibolu, Gökçeada, Lapseki ve yenice Çanakkale İline bağlanır. İlçelerde ekonomi genelde tarımsal ağırlıklıdır. Çanakkale merkez ilçe ise yüz bine yaklaşan nüfusu ile bir tarih, turizm ve üniversite kenti olarak her geçen gün daha gelişmekte ve büyümektedir.