Aralık ayı dergileri yine dopdolu…

Kitap
İşte aralık ayı dergileri…. Umran dergisi din eğitiminin sorunlarını ele alıyor Umran dergisi din eğitimini masaya yatırıyor. Din Eğitiminin Sorunları Tebliğ, Siyasi Otorite ve Liberalizm başlık...
EMOJİLE

İşte aralık ayı dergileri….

Umran dergisi din eğitiminin sorunlarını ele alıyor

Umran dergisi din eğitimini masaya yatırıyor. Din Eğitiminin Sorunları Tebliğ, Siyasi Otorite ve Liberalizm başlıklı yazısını kapağa taşıyan Umran okuyucularına şöyle sesleniyor:

Türkiye’de siyasi otorite, din eğitimi ile ilgili birçok detayları sıkı sıkıya belirlediğinden, bu konuda devletin açtığı yollar dışındaki yönelim, söylem ve tartışmalar sürekli yasadışı olarak görülmüştür. Bu da yıllar içerisinde “Resmi İslâm” şeklindeki bir İslâm anlayışı ve algılayışını kurumsallaştırmıştır. İktidarların farklı dozlarda bu anlayışa ekleme ve çıkarmaları, süreç içerisinde sadece “Resmi İslâm”ın uygulamalarında kısmi değişimlere sebep olmuştur. Modernleşme ve/veya batılılaşma tarihimiz, temelde toplumun sivil referans kodu olan İslâm üzerinde sorunsallaştığından; ayrıca yukarıdan aşağıya doğru bir modernleşme yöntemi uygulandığından, tüm değişim ve dönüşümlerde etkilenen birinci unsur Müslüman pratikleri ve zihniyeti olmuştur.

Eğitim sisteminde yapılan düzenlemeler din eğitimi tartışmalarını yeniden gündeme getirmiştir. Bu konudaki son tartışma 28 Kasım 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan “Milli Eğitim Bakanlığı’na Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik”te başörtüsünün bütün okullarda serbest bırakılmamış olması İslâmi emirlerin iktidar/devlet tarafından nasıl algılandığını göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Milli Eğitim Bakanı Dinçer’in söylediği, “Kur’ân-ı Kerim dinlemenin adap ve usulü vardır. Biz de o derste Kur’ân-ı Kerim’in adap ve usulüne uyacağız. Onun dışında türban serbest değil. Diz üstü etek ve yırtmaçlı etek de yasak.” cümlesine sinmiş iki çarpıklık aslında Türkiye’de yaşanan zihni bölünmenin ne kadar trajik olduğunu göstermektedir. Öncelikle şu hayati/ciddi sorunun sorulması gerekir: Kur’ân-ı Kerim’i dinleme adap ve usulü var da Kur’ân-ı Kerim’in emir ve yasaklarına (başörtüsü gibi) riayet etme sorumluluğu yok mu? Neden öğrencilerin önüne bir barikat olarak yönetmeliği çıkarıyorsunuz da kısıtlı bir alanda üstelik de onları ikiyüzlülüğe mecbur kılacak bir düzenlemeye girişiyorsunuz? Düzenleme sadece tutarsızlık değil aynı zamanda tesettürü diz üstü etek ve yırtmaçlı etekle kıyaslama alanında kendini gösteren bir başka çarpıklığı taşıyor.

Kur’ân-ı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı ve Temel Dini Bilgiler seçmeli dersleri ile Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi zorunlu derslerinde İslâm’ın ibadet esaslarını öğrenen ve bu ibadetleri yapmakla yükümlü olduğu yaşa gelen öğrencilerin, ibadetlerini serbestiyet içerisinde yerine getirememeleri ise, bu ülkenin en yaman çelişkisi olarak varlığını sürdürmektedir. Ortaöğretim kurumlarında okuyan öğrenciler, bir Müslümanın imandan sonra ilk yerine getirmesi gereken farz ibadet olan namazı, özellikle de öğle ve ikindi namazlarını, hem mescidleri olmadığı için ve hem de ders saatleri, en temel hak olan ibadet ihtiyacı dikkate alınmadan düzenlendiği için kılamamaktadırlar. Bu resmen, ‘namaz kılmayı öğren ama namaz kılmana ve camiye gitmene izin vermeyiz, namazsız müslüman ol!’ demektir. Bu yaman çelişkinin can yakıcı biçimde sürmesine daha fazla müsaade edilemez. (İmam Hatipler dışında) Başörtüsü yasağını devam ettiren yeni yönetmelik başta olmak üzere diğer konuları gündeme taşımalı ve öğrencilerin ibadet hürriyetleri acilen sağlanmalı, bu amaçla gerekli kanuni düzenlemeler hiç vakit kaybetmeden
yapılmalıdır.

Din eğitimine dair yoğun tartışmanın sürdüğü bu vasatta ilahiyatlar başta olmak üzere varolan kurumsal yapıları gözden geçiren, konunun uzmanlarından yazıların ve bu alanda yetkin Hayrettin Karaman’la röportajın yer aldığı bir sayı ile karşınızdayız. Eğitimin daha niteliklihale getirilmesine katkı yapacak sayımızın din eğitimi alanındaki tartışmalara önemli bir katkı olacağını ümid ediyoruz.

Genç dergisi, “Efendi olun biraz!”

Genç Dergisi aralık ayı sayısında “Efendi olun biraz!” başlıklı yazısını kapağa taşıyarak tüm gençleri nezakete çağırıyor. Harun Kırkıl’ın hazırladığı bu dosyada eskimez Efendiler’den örnekler veriliyor. Ayrıca bu ayki sayıda Mehmet Şevki Eygi ile gençliğin İslam ahlakı ve Osmanlı kültürü üzerine yapılmış bir söyleşiyi okumanızı tavsiye ederiz. Osman Nuri Topbaş’ın, Bir Soru Bir Cevap bölümünde evlenmek isteyenlere gençlerin dikkat etmesi gereken hususların anlatıldığı ve daha pek çok konunun ele alındığı dergi okuyucularına şöyle sesleniyor:

Her Satırımızda Vuslat Işıltısı

Bir büyük zât anlatıyor: “Yolculuk sırasında bir ayağı üzerinde sıçrayan aksak bir şahıs gördüm. Hâli garibime gitti ve dedim ki: ‘Senin sefere çıkmana ne gerek var? Çünkü senin sefer aletin yok.’ Şöyle cevap verdi: ‘Sen Müslüman mısın?’ Ben de ‘evet’ dedim. Bunun üzerine: ‘”İnsanları karada ve denizde taşıtlara yükledik. (İsra, 70)” ayetini oku. Çünkü taşıyan ve yürüten O’dur. O’nun aletsiz götürmesi de ümit edilir.’”

Evet, O isterse aletsiz, vesilesiz ve vasıtasız da götürür, çünkü alet de, vesile de, vasıta da O’dur, O’ndadır, O’ndandır. Ne var ki, her işi bir sebep dairesinde yaratan, kendisine ulaşmak gibi en yüce gaye için bile vesile aranmasını isteyen de yine O’dur. O yüzden biz vesileye en az vuslat kadar önem veririz. Vuslatın heyecanı, bereketi ve ışıltısı vesile ile belli olur. O ne kadar heyecan, ne kadar şevk dolu ise vuslat da o kadar yakın, o kadar kesindir; böyle düşünür, böyle ümit ederiz.

Biz GENÇ’i, çıktığı ilk günden bu yana vuslata götüren bir vesile olarak gördük. Her sayısında vuslat haberi veren bu vesilenin, haberini verdiği yere layık olması için titredik. O yüzden her satırına sadece zihnimizi ve nazarımızı değil, gönlümüzü de koyduk. İstedik ki GENÇ ile her buluşan okuyucumuz, vuslat heyecanı, bereketi ve ışıltısı ile buluşmuş olsun. Hamdolsun; çok zaman öyle oldu. Güzel haberler aldık; sevindik, şükrettik. Beşeriz; şüphesiz o satırlara karanlık tarafımızdan sıçrayan isler de olmuştur, ama vuslatın gözleri kamaştıran pırıltısı bunları örtmüş, geçmiştir; böyle dua ettik.

Biz GENÇ olarak şuna inanıyoruz: İşaret ettiğimiz yerin yüzümüze yansıyan pırıltısı, bizim tek satırımıza muhatap olana bile vuslatı hissettirmiş, hatırlatmıştır. Bazen bu, sekinet olmuş ruha, bazen nazar olmuş gönle, çok zaman da tohum olmuş zihne düşmüştür. Her düşen neyse o bizi çoğaltmış, gerek çeperimizi ve gerek çevremizi genişletmiş, bizi büyüterek erişmeyi arzuladığımız o esenlik yurduna daha da yaklaştırmıştır.

Geçtiğimiz ay sonunda Anadolu’nun dört bir tarafından gelmiş GENÇ temsilcilerimiz ile işte bu mânâyı paylaşmaya çalıştık: Biz vuslata götüren bir vesileyiz, o yüzden bir yerde kalmamalı, sürekli kendimizi çoğaltmalıyız. Yaşadığımız güzellikleri bunlara lâyık olanlarla paylaşmaz, dolayısı ile çoğalmazsak şükrümüzü eda etmiş olmayacağız. GENÇ, manevi güzelliklerin ortasında yeşermiş taze bir haber olarak çoğaltılmayı bekliyor. Bu haberi ne kadar çok yere ve gönle ulaştırabilirsek o kadar artacak ve zenginleşeceğiz. Bu anlamda bir tanıdığımızın daha GENÇ ile buluşmasına vesile olmak, hasretle bizi bekleyen yere doğru istekle adım atmak anlamına gelecek.

***

Yeni dönem kampanyamız, bu aydan itibaren hediye kitaplarımızın okuyucularımıza ulaşması ile iyice hız kazanacak. Eminiz ki kitaplarımızı elinize alıp incelediğinizde çok seveceksiniz. Aman umre hediyemizi atlamayın. “Peygamber Efendimizden 365 Örnek Davranış” kitabımızdan 50 davranışı doldurup gönderenler arasından bir okuyucumuz kendi seçtiği bir yakını yahut arkadaşı ile umreye gitme fırsatı yakalayacak.

***

Bu sayımızda artık esamesi okunmayan nezaket konusunu ele aldık. Kapak görselimiz gerekli mesajı veriyor; efendi olmak gerek. Harun Kırkıl’ın hazırladığı dosya bu efendiliğin nasıl olacağını eskimez efendilerden muhteşem örneklerle sergiliyor.

Bir sonraki sayıda buluşmak duasıyla Allah’a emanet olunuz.

Ay Vakti Kasım-Aralık sayısında neler var?

Gelincikler açan bir kapakla bize kışın ortasında baharı müjdeleyen dergimiz, 141 sayısı ile okuru ve yazarı selamlıyor.

Mevlana"nın Aşkımı Bizim Aşklarımız mı incelemesiyle Yrd. Doç. Dr. Sezai Küçük, Aşkın Yüceliği isimli denemesiyle Prof. Dr. Ömer Özden bu sayımızda aşkın ön plana geçtiği bir muhtevayla gönüllerimize misafir oluyorlar. Ayrıca Tanzimat döneminin büyük yazarı Ahmet Mithat Efendi ve büyük şairi Abdulhak Hamit Tarhan bu sayımızda iki inceleme yazısıyla yad ediliyor. Dergilerin aydın yetiştirmekte ki önemine dikkat çeken editör yazısında sanat ve kültürün uzun soluklu bir yol olduğunu emek gayret ve sabır istediğini söylüyor. Gündemimize ait konulara değinerek bütün sorunların çözümünün İslam kardeşliğinde yattığını belirtiyor. Dergimiz meselesi olan bir yüreğin derdi olan bir müminin şuur ufkundan sesleniyor okuyucusuna. Ve her zaman ki gibi yine dopdolu bir içerikle karşımızda.
 
Deneme:
Aşk’ın Yüceliği-Ömer Özden-Şiirin Yedi Tepesinden İstanbul’a Bakmak-Onur Akbaş
Üşüyorum, Ama Anlatacaklarım Var -Şeref Akbaba
 
Şiir:
Gül Kokan Gülüşler Bitti -Selami Şimşek-Endülüste Bir Nehir -Sertaç Gereç
Kayboluş-Mehmet Baş-Kardeşçe -Selma Özeşer-İlam -Müjdat Er
Üşen-geç-Necip Fazıl Akkoç
 
Öykü:
Leyla ve Mecnun -Burhan Barak-Muhabbet Çeşmesi -Bülent Gündoğan
Gönül Muhasebesi- Ercan Köksal -Gocuk-Fatma Pekşen-Aşkın Kayıp Kitabı..Lâ -Yahya İncik
Mülteci-Ayla Coşkun Ceren
 
İnceleme:
Estetik’in Anlamı – Necmettin Evci
Mevlânânın Aşkımı? Bizim Aşklarımız mı?-Yrd. Doç. Dr. Sezai Küçük
Ölümünün 100. Yıldönümünde Ahmet Mithat Efendi’nin Kültür Mirası-Mustafa Miyasoğlu
Abdülhak Hâmid Tarhan’ın Büyüklüğü-Doç.Dr İhsan Sâfi
Ali Haydar Haksal’ın Hikâyeciliğine Dair-Recep Garip
 
Sinema:
Siyaset ve Sanatın Ortasında Festivaller-Abdullah Ömer Yavuz
 
Kitap:
Çağların Küreselinde Kaybolmaya Karşı Direnen Adam Olmak-Fatih Pala
İnsan, Deniz ve Hayat -Zeynep Kavcı
İslam Dünyasında Kitabın Tarihi -Şeyma Betül Akbaba
 
Mektup :
Şirâze-Saklı Mektuplar

Yedikıta’da bu ay: Anadolu’nun çehresi Selçuklular’la nasıl değişti?

Anadolu’nun mimarî çehresi Selçuklularla nasıl değişti? Malazgirt’in hemen ardından başlayan fetih hareketinde "göçebe bir toplum" diye lanse edilen bir millet, birçoğu hâlâ ayakta olan abidevi eserleri nasıl inşa edebilmişti? Ortaçağ Anadolu şehirlerini ve kırsalını şekillendiren bayındırlık faaliyetleri hangi aşamalardan geçmişti? Bütün bu soruların cevaplarını ve daha fazlasını Selçuklu uzmanı Prof. Dr. Ara Altun’un kaleminden okuyacaksınız…

Yedikıta bu ay, yine dünyanın farklı coğrafyalarında farklı zamanlarda yaşanmış birbirinden değişik ve ilginç konuları gündeme taşıyor… Endülüs’te son kale Gırnata’nın düşüşü ve Endülüs’ün elden çıkışını hüzünle okuyacak, Avrupa’yı Avrupa yapan bir medeniyetin aynı topraklarda nasıl yok edildiğine şahitlik edeceksiniz. Ardından, İngiliz emperyalizminin en şiddetli uygulandığı yerlerden Hindistan’da kolera salgını ve bu salgının İstanbul’a kadar yayılışını okuyacaksınız.
Sonrasında Tataristan’a düşecek yolumuz… Durmadan dinlenmeden dünyanın farklı coğrafyalarını kayda alan Belgeselci-Seyyah İsmail Kahraman’ın objektifinden Tataristan’da ilkbahar tomurcuğu misali dirilen hissiyatı görecek, dünyanın bir köşesinde sessizce düzenlenen anlamlı bir merasime şahitlik edeceğiz… Özellikle, Sultan Abdülaziz’in Avrupa seyahatinde yaşanan "Türk Kafası" hadisesinin ilginizi çekeceğini düşünüyoruz…

Ayrıca şunu da belirtmeden geçmeyelim, Yedikıta ile birlikte bu ay Türkiye Selçuklu Devleti Kültür Haritası hediye ediliyor. Bu harita alanında yapılmış önemli ve uzun soluklu bir çalışmanın eseri olarak ortaya çıktı. Kaçırmayın!

Türk Edebiyatı Dergisi’nden Ahmet Midhat Efengi Özel Sayısı

İşte Türk Edebiyatı Dergisi’nde bu ay neler var, Türk Edebiyatı Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Beşir Ayvazoğlu’nun yazısından okuyalım…

2012, bizim için hareketli bir yıl oldu; son üç sayıyı özel sayı olarak hazırlamak zorunda kaldık. Bu sebeple son iki sayıda şiir ve hikâyeye yer veremediğimiz için üzgünüz. Ancak kütüphanelerde muhafaza edilecek değer ve zenginlikte olan özel sayılarımızın çok beğenildiğini ifade etmek isterim. Özellikle “Itrî ve Türk Musikisinin Meseleleri” özel sayımız musikisi çevrelerinde büyük bir ilgiyle karşılandı. “Ahmet Midhat Efendi Özel Sayısı” olarak hazırladığımız bu sayının da beğenileceğini tahmin ediyoruz.

Elinizdeki sayı, her zaman olduğu gibi bir röportajla başlıyor. Arkadaşımız Sezai Coşkun, Ahmet Midhat Efendi hakkında ilk önemli ve kapsamlı çalışmayı yapan aziz hocamız M. Orhan Okay’la konuştu. Bu röportajı, hocamızın Beykoz’daki Ahmet Midhat Efendi Yalısı’nda çekilmiş fotoğraflarıyla zenginleştirdik. Yeri gelmişken, özel sayımızın aynı zamanda bir “Ahmet Midhat Efendi Albümü” niteliği kazandığını belirtmeden geçmek istemem.

İnci Enginün hocamız, Ahmet Midhat Efendi’nin sansür karşısındaki tutumunu ele aldı. Üss-i İnkılâp adlı eserinde “Hangi hükümet olsa yalnız kendisinin değil mensup olduğu milletin dahi sahihasını ihlal eyleyecek olan bu misüllü neşriyat-ı muzırrayı men etmesi elbette haklıdır.” diye yazmış olsa da, onun hür basından yana ve sansüre karşı olduğunu açık bir biçimde gösteriyor. Gürsel Aytaç hocamız, Midhat Efendi’nin Felâtun Bey ile Râkım Efendi, Müşâhedat ve Jöntürk adlı eserlerinin roman alanında özellikle anılmaya değer olduğunu belirterek Müşâhedat’ın orijinal kurgusunu enine boyuna analiz ediyor. Fazıl Gökçek de Midhat Efendi’nin romancılığını ele aldı. Vardığı sonuç şu: Midhat Efendi’nin bütün hikâye ve romanları elbette aynı değerde değildir. Ama onun geçimini yazdıklarıyla sağladığı ve zamanının okuyucu beklentilerine cevap vermeye çalıştığı unutulmamalıdır. Bununla beraber “geleceğe kalma kaygısı taşıyarak yazdığı hikâye ve romanlarının sayısı az değildir ve bugün bu yazdıkları ile yeniden edebiyat dünyasının gündemine girmiş, çok az sayıda yazarımıza nasip olan bir çeşit ‘yeniden doğuş’a mazhar olmuştur.”

İbrahim Şahin, “Ahmet Midhat Efendi’de Dil ve Tahayyül” başlıklı yazısında, roman ve hikâyelerini “ahlâk ve âdât” çerçevesinde düşünen “Hâce-i Evvel” için tahayyülün mistik değil, dünyevî olduğundan; Sabahattin Çağın da Hâce-i Evvel ve Kıssadan Hisse adlı ilk eserleriyle bir eğitimci yazar olarak edebiyat dünyasına ilk adımını atan Midhat Efendi’nin özellikle Kıssadan Hisse’deki tavır ve görüşlerinin uzun yıllar onun eserlerinde değişik şekillerde kendini gösterdiğinden söz ediyor. Handan İnci’nin Midhat Efendi ile Halid Ziya arasında cereyan eden roman tartışmasını anlattığı “Romanda İlk Baba-Oğul Kavgası” başlıklı yazısının da ilginizi çekeceğinden eminim. İbrahim Tüzer’in dikkate değer yazısında, Ahmet Midhat’ın, yaşadığı ülke için bir kırılma sayılabilecek XIX. yüzyılda, “yenileşme”yi, gelecek adına esaslı bir kimliğin inşası için fırsat olarak gördüğünü söylüyor. “Bu kimliğin özünü Batı dünyasının özellikle ilim ve teknik sahada insanlığa kazandırdıkları ile asırlar boyu Doğu medeniyetinin temel dinamiği olan adalet, ahlâk, insan sevgisi gibi değerler oluşturmaktadır.”

Ferhat Korkmaz’ın yazısı da Midhat Efendi’nin romancılığıyla ilgili. Ayşe Kasap, “Hâce-i Evvel”in çocuğa bakışını ve çocuklar için neler yazdığını; Şaban Çobanoğlu, şair Fıtnat Hanım’la yaşadığı aşk macerasını; Sezai Coşkun, felsefeyle ilişkisini ve felsefî görüşlerini anlattı. Nagihan Gür, özel sayımıza “Midhat Efendi’ye Göre Peder Olma Sanatı” başlıklı yazısıyla katkıda bulundu. Seval Şahin, Midhat Efendi hakkında henüz hayattayken yazılmış iki önemli kitabı tanıttı.

Midhat Efendi’in ilgi sahası Osmanlı coğrafyasıyla sınırlı değildi; özellikle Rusya Türkleriyle yakından ilgilenir, İstanbul’da okuyan Türkistanlı gençlere destek olurdu. Türk dünyasında okunma açısından da gelmiş geçmiş yazarların hiçbiri Midhat Efendi’yle kıyaslanamaz. Kazanlı büyük bir yazar ve âlim olan Rızaeddin Fahreddin, “Ahmet Midhat ve Rusya Müslümanları” başlıklı yazısında bu gerçeği anlatıyor. Ömer Küçükmehmetoğlu tarafından Türkiye Türkçesine çevrilen bu yazıya dikkatinizi çekiyorum.

Midhat Efendi ile ilgili birkaç yazıyı bu sayıya sığdıramadığımız için Ocak sayımıza aktardık. Değerli yazarlarımızın anlayışla karşılayacağını umuyoruz.

Şiir ve hikâyeye maalesef bu sayıda da yer veremedik, fakat Kırkambar’ımız yine dopdolu.
Daha güzel ve daha zengin sayılarda buluşmak üzere…

Türk Edebiyatı Dergisi’ne ulaşmak isteyenler için de kısa bir not aktaralım. Dergiye ulaşmak için NT ve D&R mağazalarına başvurmanız ya da abone olmanız gerekiyor.

Bilge Adamlar Dergisi’nin 31. sayısı çıktı…

“Dünden Bugüne Müslümanların İktidar Sınavı” başlığıyla bu sayıda Müslümanlar, devlet ve yönetim ilişkisi ele alınıyor…

Sayıda ilgi çekici iki röportaj yer almakta. Bunlardan birisi Abdurrahman Arslan ile gerçekleştirildi, diğeri ise İsmail Beşikçi ile…
 
Sayıda değerlendirmeleri yer alan diğer isimler ise şunlar: Atasoy Müftüoğlu, Adnan İnanç, Abdulaziz Tantik, Hüsamettin Erdem, Hayrani Altıntaş, Ramazan Yazçiçek, Dilaver Demirağ, Faruk Köse, A. Ayhan Koyuncu, Mehmet Birsin, Adem Apak, Mehmet Azimli, İbrahim Keskin, Hasan Postacı, Ebubekir Çakar, Mehmet Çelen, Sahip Beroje, Mustafa Yıldız, İsmail Gönenç, Hidayet Işık, Kadrican Mendi, Beytullah Önce, Sedat Erdoğan, Bahattin Kızıldoğan, Abdurrahim Küçükkkaya, Hacı Önen, Uğur Cumaoğlu ve Zakeriya Yürük…

 

 
Haksöz Dergisi yeni tasarımıyla okuyucunun karşına çıkıyor

Haksöz Dergisi kapak ve iç tasarımında yaptığı değişiklikle 261. sayısını yayınladı.
“Kur’an’ın aydınlığına doğru” şiarıyla aylık yayınını sürdüren Haksöz Dergisi 2012 yılının son sayısında yeni bir tasarımla okurlarının karşısına çıktı.

MEB’in kılık-kıyafet yönetmeliğine atfen “Başörtüsünü Yasaklayan Hiçbir Kanun ve Yönetmeliği Tanımadık, Tanımayacağız!” manşetiyle çıkan dergi, başörtüsüne şartsız-sınırsız özgürlük talebinde bulunuyor.

Dergide bu ay MEB Yönetmeliği ve başörtüsü yasağı, İsrail’in 8 günlük  saldırısı ve Gazze direnişi, Suriye’deki gelişmeler, Suriye Kürtleri ve direnişin kurumsallaştırdığı yargı sistemi, Mısır’daki son gelişmeler, PKK ve açlık grevleri, Uludere, Mavi Marmara Davası gibi güncel konuların yanı sıra her sayıda olduğu gibi fikrî, usuli ve edebi çalışmalar da yer alıyor.

İÇİNDEKİLER:

Gündem – Hükümet, 12 Eylül Darbecilerini Yargılatırken, Yasaklarına Sahip mi Çıkıyor?
Hamza Türkmen – BM’de Filistin Devleti ve Küresel Direnç
Mehmet Ali Aslan – Gazze’nin “Siccil Taşları” İsrail’in Tepesinde
Ahmed Eleiba – İsrail Ordusunun Üstünlüğü Sallantıda
Hasan Soylu – Mısır’da İhvan’a Karşı Kirli İttifak
Haşim Ay – Suriye’de Kürt-Arap Çatışması mı?
İsmail Özgüven – Özgür Suriye Topraklarında Yargı Sistemi
Gökhan Ergöçün – Geçler Cephelerde, Gençler Meydanlarda
Rıdvan Kaya – Açlık Grevleri Eylemi: Talepler ve Hedefler
Serdar Bülent Yılmaz – Üç Roboski
Röportaj – Gülden Sönmez İle Mavi Marmara Davası Üzerine
Murat Aydoğdu – Ortadoğu’daki Emperyalist Politikaların Tahlili
Hamza Türkmen – Ali Şeriati Nasıl Davranırdı?
Mustafa Siel – Diyalog ve Maskeler
Ahmet Parlakışık – Yabancı Sermaye
Abdurrahman Yıldırım – Bir Öncü Şahsiyetin Zihin Dünyasına Yolculuk
Necmettin Asma – Günümüz Sanatçılarının Hali Pür Melali
Sezai Arıcıoğlu – Bataklığa Saplanmış Fetvaların Öldürdüğü Çocuklar
Mektup – Cezaevinden Örnek Bir Dayanışma
Süleyman Ceran – Hür Suriye’ye Yorgan Olmak
Bünyamin Doğruer – Yaklaşıyor Yaklaşmakta Olan
Gülşen Demirkol Özer – Rüstem İçin

İnsan ve Hayat dergisi namaz vakitlerini araştırdı

Dergimiz Aralık sayısında namaz vakitlerinde bilinmeyenleri ele aldı. Namaz vakitleriyle alakalı çok sayıda soru, ilmi ve fıkhi yönden incelenerek cevap bulduğu sayıda, kutuplarda namazın nasıl kılınacağı da anlatılıyor.

İnsan ve Hayat dergisi, Aralık sayısında namaz vakitlerini ile alakalı bilinmeyenleri ilmi ve fıkhi açıdan inceleyerek kapak konusu yaptı. Yakup Mehmetçik ve Ömer Demir’in kaleme aldığı ‘Her Namazın Bir Vakti, Her Vaktin Bir Hesabı Var: Namaz Vakitleri’ başlıklı yazı, her takvim yılında çok tartışılan temkin ve imsak konularını aydınlatmanın yanında, ‘Osmanlı devrinde namaz vakitleri nasıl hesaplanıyordu? Osmanlı’nın son müneccimbaşısı ve muvakkit olarak yetiştirdiği büyük âlim kimdir? Ay başlangıcı ve namaz vakitleri nasıl hesaplanıyor? Dikkate alınan kriterler nedir? Yükseklik namaz vakitlerini etkiler mi? Astronomik tan fecr-i sadık kabul edilebilir mi? Bir şehrin namaz vaktini hesaplarken merkez koordinat nasıl seçiliyor? Vaktin girmediği kutuplarda namaz nasıl kılınmalı? Mezhepler arası farklılık var mıdır? Bayramlarda yaşanan karmaşa neden kaynaklanıyor?’ gibi çok sayıda soruya cevap verildi.

Bunun yanı sıra “Medya İnsanı Hasta Yapıyor”, “Baktığında İnsanı Gören Kurumlar Vakıflar”, “Anne babalar dikkat! Çocuklara neler oluyor böyle!” gibi konular da bu ay İnsan ve Hayat dergisinde okuyacağınız konulardan birkaçı. Keyifli okumalar…

Tom Hanks Mafya’ya girdi!

Kültür Mafyası Dergisi 3. sayısında da kültür-sanat alanına farklı bir bakış sunmaya devam ediyor… İşte bu ay Kültür Mafyası Dergisi bu ay okuyacaklarınızı şöyle anlatıyor:

Tom Hanks ile çok özel röportaj: “Hepimiz birbirimize bağlıyız.”

Hollywood’un en başarılı ve en sevilen aktörlerinden Tom Hanks ile geçtiğimiz günlerde gösterime giren son filmi Cloud Atlas (Bulut Atlası) üzerine konuştuk. Yazarımız Bedia Ceylan Güzelce ile görüşen deneyimli oyuncu Tom Hanks, Cloud Atlas filmi ve kariyeri ile ilgili düşüncelerini Kültür Mafyası ile paylaştı…

Levent Üzümcü, bu sayımızda da sanat ve politika ilişkisine değiniyor. Sanatın politikadan ayrı olamayacağını düşünen ve ilk sayımızdan itibaren yazılarıyla dergimizde bu konuyla ilgili değerlendirmelerine yer veren yetenekli oyuncu, Aralık sayımızda “Şehir Tiyatroları” üzerine yazdı.

Müzikle direnenler:
Peki, müzik siyasetin ne kadar içinde? Yaptığı besteler ve yazdığı sözlerle Türkiye’ye bambaşka bir müzik anlayışını getirmiş olan sanatçı Edip Akbayram’la görüştük. Müzikle direnen ve yıllardır yaşadıkları baskılara yılmadan göğüs geren politik müziğin diğer öncülerini de dergimizde okuyabilirsiniz. Grup Yorum, Kardeş Türküler ve Redd’le yaptığımız röportajlar da Aralık sayısında.
Ölümünün üçüncü yılında Zeki Ökten’i anıyoruz… Yeşilçam’ın en başarılı yönetmenlerinden Ökten, yaşamının son yıllarına dek üretti, filmler çekti. Onu bu kadar özel kılan neydi? Ceylan Özçelik, efsanevi yönetmen Zeki Ökten’le ilgili ayrıntılı bir biyografi kaleme aldı.

Gazze’den mektup var!.. Gazze… Son bombardımanların ardından yine sessizliğe gömülen yalnız ve çaresiz topraklar… İsrail bombalıyor… Filistin yaralarını sarmaya çalışıyor… İsrail yeniden bombalıyor… Filistin yeniden toparlanmaya çalışıyor… Bu nereye kadar böyle sürecek? İsrail’de seçimler yaklaşmışken Gazze’yi en çok bombalayan en çok oyu mu alacak? Gazze’de yaşananları, Gazze’de yaşayan bir Filistinli’den dinleyelim… Hüssam’ın Gazze’den gönderdiği açık mektup da dergimizin bu sayısında…
Bir inşaat şehri oldu, İstanbul. Kentte kalan tek tük yeşil araziler de her geçen gün ülkedeki rant savaşına yenik düşüyor. Şarkıcı Jehan Barbur, bu sayıdaki yazısında “Aga”oğlu’nu yazdı. Sevilen sanatçının da bu konuda söyleyecek sözü var.

Emrah Serbes’in son kitabı “Hikâyem Paramparça”, Cemil Kavukçu’nun son kitabı “Aynadaki Zaman” ve İtalo Calvino’nun “Palomar”ı üzerine yazılar da aralık sayımızda edebiyatseverleri bekliyor.
Edebiyat tarihimizin en önemli öykücülerinden Sait Faik Abasıyanık’ın Burgazada’daki yaşamını, kişiliğini, yazarlığını, yazarın yakın arkadaşıyla görüştük. Yazarı ve hayatını merak edenler için zihin açıcı bir yazı bu sayıda sizleri bekliyor.

Vizyona giren filmleri, en son çıkan kitapları, açılan sergileri, sahnelenen oyunları, konserleri, düzenlenen panelleri ve daha fazlasını Kültür Mafyası’nın 3. sayısından takip edebilirsiniz.
 

Yaşamın bir sonraki hamlesini görenlerin dergisi Satranç life

Yaşamın bir sonraki hamlesini görenlerin dergisi sloganıyla yola çıkan SATRANÇ life, usta oyuncuların analizli yorumları ve dopdolu içeriğiyle kasım aralık sayısı satranç severleri bekliyor. 

SATRANÇ life İSPANYOL AÇILIŞI

Satranç tarihte ne günümüzdeki kadar popülerdi ne de sistematiği hakkında derin analizleri vardı. Üstelik piyonun açılışta tek kare gitmesi, rok’un ortaya çıkmamış olması satrancı daha da zorlu hale getiriyordu. 16. YY’da yaşamış İspanyol bir rahip adını yüzyıllar boyu yaşatacak bir yenilik ortaya çıkarmayı başardı; Ruy Lopez! Yazının devamı SATRANÇ life Kasım-Aralık sayısında.

VE KADININ ELİ SATRANCA DEĞDİ… YENİ BAŞKAN “GÜLKIZ TÜLAY”

Türkiye Satranç Federasyonunda birçok ilke imza atan Ali Nihat Yazıcı nihayetinde 2012 seçimlerinde aday olmayacağını açıklamış ve kendisinden sonra başkanlık koltuğuna aday olarak 2004’den beri yönetim kadrosunda bulunan Gülkız Tülay’ı işaret etmişti. Yazının devamı SATRANÇ life Kasım-Aralık sayısında.

BÜYÜK REKABET CARLSEN & CARUANA

Bu yıl beşincisi düzenlenen Grand Slam Chess Final, her yıl verilen ödüller ve katılan yüksek reytingli oyuncular sayesinde 2008 yılından beri en önemli turnuvalar arasında yer alıyor. Turnuvaya bu yıl iki isim damgasını vurdu; Magnus Carlsen  & Fabiano Caruana. Yazının devamı SATRANÇ life Kasım-Aralık sayısında.

OLİMPİYATIN ARDINDAN…

Yıllardır süren organizasyon hazırlığı, milli takım oyuncu seçimleri, antrenmanları, takım çalışmaları derken 40. Dünya Satranç Olimpiyatı 155 ülkeden 1400 satranç oyuncusunun katılımıyla 27 Ağustos – 10 Eylül tarihlerinde düzenlendi… Yazının devamı SATRANÇ life Kasım-Aralık sayısında.

RÖPORTAJ – SATRANCIN FELSEFESİ: ULUĞ NUTKU (HAZIRLAYAN: KUVAY SANLI)

“Toplumlar felsefesiz yaşayabilir, satrançsız da yaşayabilir. Ama iki güzellikten yoksun yaşamış olurlar. Satranç, hayatta düz giden ile çapraz gidenin (kale ile fil), çapraz gidenle sıçramalı gidenin (fil ile at), dostlarla birlikte olmanın kıvancıyla yalnız kalma üzüntüsünün (şah) ve benzeri durumların 64 karelik bir tahtaya yansımasıdır.” Bu eşsiz röportaj SATRANÇ life Kasım-Aralık sayısında.

MELANKOLİK LİZBON

Pek azımızın dikkatini çekmesine rağmen, aslında uzun ve şaşırtıcı ortak tarihe sahip olduğumuz ilginç bir ülkedir Portekiz. Yükselme devrinde Avrupa devletlerini teker teker dize getiren Osmanlı İmparatorluğu’nun denizlerde karşısına çıkan en büyük engeldir Portekiz… Yazının devamı SATRANÇ life Kasım-Aralık sayısında.

AYRICA…
20. Yüzyılın En İlginç İkilisi: Einstein – Lasker – Panorama
Yeni Nesil Büyükusta: Magnus Carlsen – Panorama
Kasparov Emekli Olduğuna Bin Pişman – Panorama
FIDE Women Grand Prix’te Sezonun Son Galibi – Panorama
Londra GP’nin Galibi “Topalov” – Panorama
Oğulcan Kanmazalp – Röportaj
İSD ELO Turnuvası – Deniz Seyhanoğlu
Gebze’de Satranç Şöleni – Ziya Sarıbıyık
Bir Anı, Medya, Satranç, Olimpiyat ve Hatice – Hayri Özbilen
Olimpiyatta Yükselenler ve Düşenler – Özgür Acar
Seninle Benim Aramda Kocaman Bir Fark Var – Zeki Demircan
Satranç Mecmuası – Suat Boztepe

Digital SLR Photography Dergisi artık aylık olarak yayınlanıyor

İngiltere’nin en çok satan SLR fotoğrafçılık dergisi Digital SLR Photography dergisi nisan ayından itibaren artık Türkiye’de yayınlanıyor. Aralık ayı itibariyle de aylık olarak yayınlanacak dergide fotoğraf tutkunları için önemli ipuçları sunuyor. İşte aralık ayı sayısında okuyacaklarınız…

Nasıl Ustalaşırsınız: Hareket
Görüntüyü yakalamak için makinenizin deklanşörüne bastığınız anda perde, açılarak lensinizden geçen ışığın sensöre erişmesini ve bu sayede görüntüyü kaydetmenizi sağlar. Ancak, belirlediğiniz perde hızı sadece doğru pozlamayı değil aynı zamanda görüntüdeki hareketin donmuş veya bulanık olmasını seçmenizi de sağlayarak fotoğraflarınıza etki ve çekicilik de katar. Enstantane hızlarında ustalaşmak ve hareketi kontrol altına almak, yaratıcı fotoğrafçılığın kritik noktalarından biridir ve bu sayımızda sizlere birçok teknik aracılığıyla bunu nasıl başaracağınızı göstereceğiz.

Fotoğraflarınızı Mükemmelleştirin: Siyah Beyaz
Bir manzaranın temel özelliklerini, onu konu alan görseli, siyah beyaz versiyona çevirerek ortaya çıkarın. Çünkü siyah beyaz görseller yalın ve dramatiktirler ve manzaraya karakteristik bir hava verirler.

Haberler
Fotoğrafa dair son gelişmeler

Okur Vitrini
Sizlerden gelen en iyi fotoğraflar

Ayın Tekniği; Sığ alan derinliği
Fotoğrafta keskinliği önden arkaya doğru giden şekilde vermekten bir adım öteye geçerek sığ alan derinliğiyle fotoğrafa katabileceğiniz farklılıkları keşfedin.

Çekim Teknikleri

Zamanı durdurun
Sabit görünen nesnelerin aslında nasıl bir dönüşüm içerisinde olduklarını time-lapse teknii ile keşfedin.

Hayvan portreleri
Sadece gün ışığından yararlanarak evcil hayvanlarınızın çarpıcı portrelerini çekebilirsiniz.

Neon portreler
Day-glo boyalar ve ultraviyole ışık yardımı ile çarpıcı portreler elde etmenin yolları

Tavsiye Merkezi
Daha iyi fotoğraflar çekmenize yardımcı olacak uzman görüşleri

Photoshop’la 5 dakika: Lens flare efekti
Çektiğiniz fotoğraflara yumuşak ve sıcak etkiler vermek ister misiniz? O zaman bu teknik tam size göre.

Dijital Karanlık Oda

Grenleri temizleyin
Photoshop’u kullanarak fotoğraflarınızda oluşan greni oldukça basit bir şekilde azaltabilirsiniz.

Yüz değişimi
Toplu fotoğraf çekerken bazı insanların kötü çıktığını fark edip canınızı sıkmayın. Onların yüzlerini değiştirerek yepyeni bir fotoğraf elde edebilirsiniz.

Fotoğrafları kırpmak
Oluşturduğunuz çerçeveden memnun değil misiniz? Umutsuzluğa kapılmayın, bunun yerine Adobe Camera Raw’da "Crop Tool” aracını nasıl kullanacağınızı öğrenin.

Portfolyo
Serhat Taykutgül ‘Düşsel Yaklaşım’

Test Merkezi
Canon EOS 650D
Popüler sırt çantaları
Ayrıca; Dslr ve kompakt sistem kamera listeleri 

Gezgin dergisi bu ay da dopdolu…

Gezgin Dergisi 2012 yılının son sayısında “Suyun ve inancın kenti: Denizli”yi kapak konusu yapmış. Fatih Güldal’ın yazısı ve İbrahim Usta, M. Erkam Bülbül ve Hayrettin Oğuz’un fotoğraflarıyla Pamukkale’den başlayıp Denizli’de bir yolculuğa çıkacaksınız.

İnstagram fotoğrafçılığını bir de “Bebeler balon, entellere oyuncak” başlığıyla anlatan Halit Ömer Camcı’nın bakış açısından görün. Ayrıca yine bu sayıda Türkmenistan ve Erciyes Dağı dosyaları da muhteşem fotoğraflar eşliğinde sunulmuş. Bunlar Gezgin dergisinde bu ayki konuların sadece birkaçı… Devamını Gezgin dergisinin aralık sayısından takip edebilirsiniz… 

 

 

Özgün İrade: Yeni anayasada umutlar tükeniyor

Aylık ilmi, fikri ve edebi dergi Özgün İrade 104. Sayısını yayınladığı aralık ayında “Yeni anayasada umutlar tükeniyor” kapak konusu ile okuyucularını karşılıyor. Sivil anayasa çalışmalarında vakit geçtikçe yolun daha çok uzadığına dikkat çekilen dergide konuyla ilgili önemli yazılar dikkat çekiyor. Ümit Aktaş’ın “Yeni anayasa çıkmazı”, Mehmet Kızılay’ın “Şimdi… Başörtüsüne özgürlük zamanı”, Engin Dinç’in Doç. Dr. Bekir Berat Özipek’le gerçekleştirdiği “Ak Parti derin bürokrasinin tuzaklarına düşüyor”, Av. Cüneyt Toraman “Yeni anayasa niçin gecikiyor?”, Necip Cengil “Bir anayasam olmalı”, Ali Öner “Yeni anayasa ve Müslümanlar”, Ferhat Özbadem “İkilemler ve tercih sorunu”, Adil Akkoyunlu “Anayasa gerekli mi?” yazıları anayasa ile ilgili dosya konusu bağlamında ele alınıyor. Ayrıca baş yazıda yine Ramazan Kayan yer alıyor. Ve Ramazan Kayan’ın bu ayki yazısı Çağın vebası vefasızlık… Mustafa Yıldız’ın “Okullarından yeni bir Fethullah Hoca çıkar mı?” yazısı ve geçtiğimiz kasım ayında gerçekleştirilen Ali Şeriati sempozyumundan notlar da bu ay okuyacağınız konulardan bazıları…

Tüm bu konular ve daha fazlası Özgün İrade’nin aralık sayısında sizleri bekliyor….

Din ve Hayat dergisinden spor özel sayısı

İstanbul Müftülüğü’nün, din görevlilerine ve halka faydalı olmak amacıyla 2006 yılında yayın hayatına başlayan ‘Din ve Hayat’ dergisi yarı akademik içeriğiyle ve hemen her kesimden insanın faydalanabileceği çeşitlilikte yazılarıyla dikkat çekiyor. 17. sayısına ulaşan dergi spor özel sayısıyla okuyucularının karşına çıkıyor.

“Her konu dinin konusudur” ilkesiyle yola çıkan Din ve Hayat dergisi, spor konusu farklı açılardan ele alıyor. Sporun tarihi, ne olduğu, tanımı, gelişimi sporun bir boyutu olarak ele alınırken; sporun sekülerizm, modernizm, küreselleşme, ekonomi ilişkileri ile detaylı değerlendirildiği makaleler de yer alıyor. Türk sporlarının tarihi ve gelişimimi okuyabileceğiniz bu sayıda, Osmanlı dönemine spor geleneği ile ilgili belge, görsel ve içerik anlamında zengin bir arşiv bulacaksınız. Ayrıca değerli sporcularımız Hamza Yerlikaya, Ertuğrul Sağlam ve Hatice Kübra Yangın ile yapılan söyleşileri de belirtmeyi unutmayalım.

Ayraç 38: Tüyap’ın ardından kalan…

Aylık kitp tahlili ve eleştiri dergisi Ayraç 38. Sayısında Tüyap kitap fuarını ardından bir değerlendirme yapıyor. Birlikte kulak verelim…

Bir Tüyap Fuarı’nı daha geride bıraktık. Ayraç Dergisi olarak bu yıl da fuara katıldık ve gördük ki, Tüyap’ın ardından kalan, samimiyet, dostluk, beraberlikleri pekiştirmek… Standımıza gelen okurlar, genelde dergimizin ismini duymuşlar ama kendisiyle tanışamamışlar, ya da birkaç sayısıyla tanışmışlar. Abone olanlar, bende yazabilir miyim diyenler, tüm sayıları istiyorum diyenler, yazarlarıyla görüşmek mümkün mü diye soranlar… İlk defa tanıyıp, abone olan okurlar da, dergiyle daha ilk tanışmalarında oluşan samimiyeti ifade ettiler.

Tüyap bizler için çok önemli bir fırsat. Bizim gibi kitap seçiminde titiz davranan, iyi kitapla daha iyi olan kitabı ayırarak, daha iyi olan kitabı gündeme getirmeye gayret eden, eleştirinin niteliğini kaybetmeden bilinçli bir şekilde analiz eden okurlar, Ayraç yazarlarının neye dikkat ettiğini çok iyi bilirler. Tüyap, kitap havuzu oluşturuyor, kitaplara karşılaştırmalar yaparak okuyan okurlar için bulunmaz bir nimet sunuyor. Bir yazarın tüm kitaplarını, benzer türde yazan yazarları, bir şairin tüm şiirlerini, ya da sadece gezi kitaplarını bulabileceğiniz gibi gezmek istediğiniz alanları belirleyerek kendi iç dünyanızda kitap gündemi oluşturabiliyorsunuz; her ay Ayraç’ta oluşturduğunuz gibi.
Bizler, Ayraç’ı hazırlarken şimdi’yi düşünerek hazırlamıyoruz. Geçmişle geleceği harmanlayarak, çok eski kitaplardan son kitaplara kitap dünyasını baştan başa inceleyerek oluşturuyoruz. O yüzden de yayınladığımız sayılar, bir kerede okuyup kenara konulacak sayılar değil, bilakis kütüphaneye konularak her zaman faydalanılabilecek eserler olarak ortaya çıkıyor. Ayraç, bizi daha fazla okumaya yönlendiriyor, okurlardan da aynı tepkileri alınca öyle mutlu oluyoruz ki… Bizler yazarken, yazma sürecinde araştırırken, kitapları karıştırırken, her ay farklı bir okulda okuyormuşçasına çalışıyoruz. Emek veriyoruz. Ayraç, öncelikle bir emek ürünüdür, bu yüzden de ilk tanışan okurların samimiyet beslemesi doğaldır. Sizleri tüm sayılarımızı edinmeye çağırmamız, kütüphanenizde kalıcı bir eser bırakmak isteğimizden kaynaklanıyor. Yakında cilt projelerimize başlayacağız. Bu sürprizimizin detaylarını şimdilik açıklamayalım, 40. sayımıza az kaldı…

Kün dergisi kasım aralık sayısında neler var?

İki ayda bir yayınlanan Kün Edebiyat Dergisi Kasım-Aralık sayısıyla birlikte 3. Kez okurlarıyla buluşuyor. Edebiyat ve İdeoloji dosya konusunun ele alındığı bu sayada Ethem Baran’la yapılmış bir söyleşiyi de okuyabilirsiniz.

İşte Kün dergisinde okuyacaklarınız…

İlk sayımızda ilkelerimizden bahsederken, hiçbir ideolojiye yaslanmayacağımızı beyan etmiş ve bunun gereği olarak da her görüşten yazara, şaire açık olduğumuzu belirtmiştik. Bu tavrımız kimi kesimlerce olumlu karşılanırken kimilerince eleştirildi.

İDEOLOJİK KAMPLAŞMA DEĞİL, ESTETİK KAYGI

 İlk sayımızda ilkelerimizden bahsederken, hiçbir ideolojiye yaslanmayacağımızı beyan etmiş ve bunun gereği olarak da her görüşten yazara, şaire açık olduğumuzu belirtmiştik. Bu tavrımız kimi kesimle

rce olumlu karşılanırken kimilerince eleştirildi. “Tarafınızı belli edin” ikazlarıyla karşılaştık bu süreçte.
Oysa bizim tarafımız belli. Güzel söz söylemenin peşindeyiz ve güzel olan şeylerin tarafındayız. Güzellik algımız da daha evvel belirttiğimiz gibi sanat ve estetik merkezlidir, fikir ya da ideoloji merkezli değil.
Edebiyat dergilerinin uzun süredir ideolojik kamplaşma merkezleri oldukları yadsınamaz bir gerçek. Kamplaşmak –ya da kamplaştırılmak- konusunda son derece mahir olan toplumumuz, siyasî tarafgirliklerini en geçerli kriter sayıp, bütün değerlendirmelerini bu kriterden hareketle yaptığı için, edebiyat sahası bugün muhtelif mahfillere bölünmüş durumda.
Bu durum bir rekabet ortamı doğuruyor olsa, her mahfil edebî zevkin çıtasını yükseltmek için çalışıyor olsa mesele olmayacak. Ancak ne müessiftir ki, edebî sahanın kontrolünü elinde tutanların birçoğu eserlerin kalitesinden ziyade kendi dünya görüşüne yakınlığını ölçü aldığı için, beklenen rekabet oluşmuyor ve çıta bir türlü yükselmiyor.
Bu sayımızda, edebiyatın bu ve benzeri meselelerini ortaya koymak maksadıyla “Edebiyat ve İdeoloji” başlıklı bir dosya hazırladık. Konuyla ilgili birbirinden ilgi çekici yazıların yanında, günümüz Türk öykücülüğünün önemli isimlerinden olan Ethem Baran ile yaptığımız bir söyleşimiz var.
***
Günümüz Türk edebiyatında, en çok rayiç bulan edebî türün öykü olduğu bir vakıa. Zaman algısının değiştiği, hayatın baş döndürücü bir hıza ulaştığı günümüzde, insanların günlük hayatlarında edebiyata ayırdıkları vakit son derece azalmış durumda. Bu durum, gerek okuyucunun gerek yazarın zamanı ekonomik kullanmasını icbar ediyor. O yüzden öykü revaç buluyor.
Bu tespite müteallik olmak üzere bu sayımızda öykülere ağırlık verdik. Deniz Dengiz Şimşek, Ercan Köksal, Mustafa Çiftçi, Merve İlhan, İsmail Güleç, Celal Kapusuzoğlu, Mustafa Bilgücü, Samet Seferov, Ahmet Yozgat ve Üzeyir Süğümlü bu sayının öykücüleri.

Keyifle okumanız temennisiyle.

Dil ve Edebiyat Dergisi Hilmi Yavuz’la bir söyleşi gerçekleştirdi

Dil ve Edebiyat dergisi Aralık sayısından Hilmi Yavuz ile yapılan söyleşiden hareketle “Hakikat Boşluğu” başlığı ile okuyucu karşısına çıkıyor.

Dil ve Edebiyat dergisinin Aralık sayısında, entelektüel tecessüsü ve meselelere kuramsal düzeyde yaklaşımı ile ayrıcalıklı bir yer edinen aydınımız Hilmi Yavuz ile sohbet tadında gerçekleşen bir metin yer alıyor. Medeniyetleri dinlerin, kültürleri ise milletlerin ortaya çıkardığı tezi ve Gregory Jusdanis’den hareketle “özerk estetik bilinç” kavramsallaştırması etrafındaki söyleşide Hilmi Yavuz önemli açıklamalarda bulunuyor.

 “İslam her şeyden önce bir medeniyettir. Yahya Kemal’den sonra İslam’ın sadece bir akait manzumesinden ibaretmiş gibi alımlandığını ve İslam’ın inşa ettiği o büyük estetik medeniyetin giderek arka plana itildiğini, gözden uzak tutulduğunu, ihmal edildiğini düşünüyorum.” diyen Yavuz; dinlerin medeniyetleri, ulusların ise kültürleri ürettiği tezinin ayrıntılarına iniyor.

Hilmi Yavuz, “Hakikat boşluğu” kavramsallaştırmasını ise “insanın entelektüel hayatındaki geleneksel hakikat referanslarının silinmesi” şeklinde açıklıyor.

Kimlik meselesi konusunda sentezci yaklaşımları da eleştiren Yavuz, “sentez, birbirinin karşıtı olan tez ve antitezin kendi kimliklerinden vazgeçerek yeni bir kimlikte birleşmeleri demektir. Bunun peşine düşmek kadar vahim bir şey yoktur. Sentez diye bir şey olamaz! Sentez olursa bunun adı Gilles Deleuze’nin kavramsallaştırmasıyla “disjunctive sentences” (ayırıcı sentez) şeklinde olur.” şeklinde düşüncelerini dile getirmektedir.

Dil ve Edebiyat dergisinde Zafer Özdemir’in sorularını cevaplayan Hilmi Yavuz’a ait bir diğer metin “Din ve Medeniyet; Dil ve Kültür İlişkisi” başlığını taşıyor. Yavuz burada da dil, medeniyet, kültür ve din kavramları üzerinde duruyor ve bu dört kavramın birbirleriyle olan ilişkisine dair belirlemelerde bulunuyor.

Dil ve Edebiyat dergisinde yer alan ve kapağa da taşınan bir diğer metin Mircae Eliade üzerine. Ömer Lekesiz Din ve Sanat Arasındaki Köprü: Mircea Eliade başlıklı yazısında; “Eliade’nin aynı zamanda bir felsefeci, romancı, öykücü de olmasına ve asıl işinin “olguların tek başlarına belli bir dinsel çerçevede taşıdıkları anlamı çözmeye çalışmak”tan ibaret olduğunu belirtmesine rağmen herhangi bir sanat kuramına doğrudan bir katkıda bulunmamakla, genelde bir dinler tarihçisi, özelde bir kültür işçisi olarak sanat eserlerinin anlaşılması, yorumlanması konusunda bizlere ufuk açacak, istikamet gösterecek, artı bir dil kazandıracak bilgiler, bilimsel malzemeler sunduğu aşikârdır.” demektedir.

Dil ve Edebiyat dergisinin Aralık sayısında öne çıkan başlıklar dışında Mustafa Yürekli, Nevzat Bayhan, Zafer Acar şiirleriyle; Erol Yılmaz, Nuhan Nebi Çam hikâyeleriyle; Merve İlbak, Asım Gültekin deneme yazılarıyla ve Özkan Özgür mizah yazılarıyla yer alıyorlar.

Altyazı’nın aralık sayısında neler var?

Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi tarafından hazırlanan aylık sinema dergisinin 123. sayısında okuyacaklarınız…

TEPENİN ARDI
Emin Alper, aldığı sayısız ödülün ardından son olarak Asya Pasifik Film Ödülleri’nde ‘En İyi Film’ seçilen ilk uzun metrajı Tepenin Ardı’nı Altyazı’ya anlatıyor. Aralık sayısının kapağında da yer alan filmi politik bir alegori olarak inceleyen bir eleştiri yazısı da dergi sayfalarında okunabilir.
 
HOBBİT: BEKLENMEDİK YOLCULUK
Peter Jackson dokuz yıl sonra bir kez daha Orta Dünya’ya dönüyor ve Yüzüklerin Efendisi mitinin nasıl doğduğunu anlatan Hobbit üçlemesini başlatıyor. Altyazı, yeni seriyi beklerken okurlarını Elfler, Cüceler, Goblinler ve Orklar ile ilgili bir hafıza tazeleme turuna çıkarıyor.
 
AÇLIĞA DOYMAK ve SİMURG
Altyazı’da Zübeyr Şaşmaz’ın yönettiği Açlığa Doymak ve Ruhi Karadağ imzalı Simurg, açlık grevleri gibi hassas bir konuya getirdikleri farklı bakış açıları üzerinden karşılaştırılıyor. Dergide ayrıca Zübeyr Şaşmaz ile Açlığa Doymak üzerine yapılmış bir söyleşi de okunabilir.
 
OPERASYON: ARGO
Oscar yarışının öne çıkan filmlerinden Ben Affleck imzalı Operasyon: Argo, gerçek bir hikâyeden yola çıkmakla birlikte, tarihî gerçekleri manipüle eden yaklaşımıyla dikkat çekiyor.
 
18. GEZİCİ FESTİVAL
Bu yıl Ankara ve Sinop’a uğrayacak olan Gezici Festival’in programında öne çıkan filmlere dair detaylar ve Tuncel Kurtiz’in oluşturduğu seçkide öne çıkan Elio Petri imzalı Her Türlü Kuşkunun Ötesinde Bir Yurttaş İçin Soruşturma üzerine bir inceleme yazısı, Altyazı’nın Aralık sayısında.
 
ALTYAZI’da ayrıca
Joe Wright: Edebiyat uyarlamalarının İngiliz ustası
Melikşah Altuntaş: Genç yönetmenle korku filmi Görünmeyenler üzerine
F Tipi Film: Grup Yorum, tecridi konu alan çok yönetmenli projeyi anlatıyor
Roma Film Festivali: Larry Clark, Mike Figgis, Victor Erice gibi ustaların son filmleri
Gary Hustwit ile sinema ve tasarım üzerine söyleşi
Devre Dışı’nda bu ay: Endüstriyel manzaraların belgeselcisi James Benning
 
Bu sayıdaki eleştiriler
The Master
Frankenweenie
Görünmeyenler
Katil Joe (Killer Joe)

Yılın son sayısında şiir ağırlıklı bir Temrin okuyacaksınız

Aylık düşünce ve edebiyat dergisi Temrin okuyucularına şöyle sesleniyor:

Yılın son sayısını da sizlere ulaştırmış olmanın huzuru içindeyiz. Bu sayı şiir ağırlıklı oldu. Nicedir aklımızda idi bu. İyi şiirlerin ağırlıkta olduğu bir sayıyı okura ulaştıralım istiyorduk. “Göz Ağrısı” köşemiz, şiirde istikbal vadeden isimleri ilk görücüye çıkardığımız yer oluyor malum. Köşe, dikkat çekiyor ve ilgi uyandırıyor. Bunun dışında şiirlerimizin sahipleri arasında yeni isimler var. “Seyr-i Fuad” köşemiz ise sinema yazılarına özgün bakış açısıyla getirilen yorumları içeriyor. Bu köşemizin de birkaç aylık müdavimi sıraya girmiş durumda…

Bu sayıda iki söyleşi var. İkisinin de kendi içinde özgün ve önemli tarafları var. Metnin içine girince bana hak vereceksiniz. Bu sayının şair ve yazarlarını burada birer birer saymanın gereği yok. Sayfalar arasında gezinirken göreceksiniz.

Bu sayımıza mahsus bir ilave var: İndeks. Yılın son sayısı olmasında dolayı bir yılın toplam sayılarında ürünleri yayımlanan şair ve yazarların listesini yapmış olduk. Böylece hem okura hem de akademik çalışma yapacaklara kolaylık olsun istedik.

Künye köşemizde önemli kitapların tanıtımı yer aldı. Şiirlerimiz arasında Rilke gibi önemli bir isimden şiir çeviren Arlene (Arlin) Akdere’nin iki şiiri var. Arlene, Filipinlerden bir isim… Uzun zamandır Türkiye’de yaşıyor. Türkçeye şiir çevirecek kadar konuşma, yazma ve anlama becerilerini ilerletmiş bir isim. İsmek bünyesindeki yazarlık okulu kursumuzun müdavimlerinden birisi. Çeviri şiirlerinin gerisinin geleceğini umuyoruz. Bu yıl, Ahmet Mithat Efendi’nin ölümünün 100. yılı idi. Temrin bu konuda da tarihe ve edebiyata bir not düşerek görevini yerine getirmiş oldu. Bu özel sayımız da önceki özel sayılarımız gibi takdir gördü, tebrik aldı. Ömrümüz varsa bundan sonraki sayı ile yeni bir yıla adım atmış olacağız. Bu da Temrin’in beşinci yaşına girmesi demektir. Yeni yılın yeni bir heyecana, huzur ve barışa vesile olmasını diliyor, sizleri yılın son sayısı ile baş başa bırakıyoruz. Vesselam.

İtibar yılın son sayısıyla zengin içeriğiyle karşınızda

Ekim sayısıyla girdiği ikinci döneminde içeriğini ve kadrosunu daha da güçlendiren İtibar’ın Aralık sayısı yine zengin bir içerikle raflardaki yerini aldı.

İtibar’ın Aralık sayısının kapağında Nazan Bekiroğlu ve Abdullah Harmancı ile yapılan söyleşiler duyuruluyor. Bekiroğlu’yla yeni romanı Nar Ağacı’ndan hareketle yapılan ve “Kumaşım Şiirden Örülü Ama Elbisem Nesir” başlığını taşıyan söyleşi yazarın edebiyata bakışını kapsayıcı bir şekilde metne döküyor. “Yazmak Bizim İçin Vazgeçilmez Bir Şey Olduğu İçin Yazıyoruz” başlıklı Harmancı söyleşisinde ise öykü cephesinin geniş bir fotoğrafı çekiliyor ve yazarın son kitabı Seni Ne İhtiyarlattı? da dahil birçok konuya değiniliyor.

Derginin bu sayısı da şiir ağırlıklı bir içerikle hazırlanmış. Farklı kuşak ve şiir görüşlerine mensup yirminin üstünde şairin şiirlerine yer veriliyor bu ay dergide. Süleyman Çobanoğlu, Hüseyin Atlansoy, Cevdet Karal, Levent Dalar, Furkan Çalışkan, Ahmet Edip Başaran, Said Yavuz, Cafer Keklikçi, Murat Küçükçifci, Tuba Kaplan, Fatma Şengil Süzer, İbrahim Tenekeci, Dilek Kartal, Orhan Özekinci, İlker Nuri Öztürk, Soner Karakuş, Gonca Özmen, Mehmet Tepe, İbrahim Gökburun, Gökhan Ergür, Nadir Aşçı, Adem Turan ve Ali Emre, İtibar’ın Aralık sayısına şiirleriyle katılan şairler. Dylan Thomas’ın “Gerçeğin Bu Yakası” şiiri ise Işık Yanar’ın tercümesiyle okura sunuluyor.

Bu sayının öyküleri Cemal Şakar, Mihriban İnan Karatepe, Müzeyyen Çelik, Görkem Evci ve Kâmil Yeşil imzalarını taşıyor.

İtibar’ın Aralık sayısının düzyazı sayfaları Berat Demirci’nin “Köpekler ve İnsanlar” başlıklı denemesiyle açılıyor. Bunu, Hüsrev Hatemi ve Mustafa Akar’ın yazıları izliyor. Mustafa Ruhi Şirin “Paris Günlükleri”yle, Cahit Zarifoğlu “Aslan ile Eşek” oyunuyla bu ay İtibar’da. Lütfi Bergen, Ercan Yıldırım, Murat Erol ve Kâmil Yeşil ise fikriyat yazılarıyla dergiye katılıyorlar. Abdullah Harmancı öykü yazılarını “Öykü Günlüğü” üstbaşlığı altında sürdürüyor. Tarık Tufan ise öykü tadındaki günlük notlarıyla geçen ay olduğu gibi bu ay da İtibar’da.

İtibar’ın Aralık sayısında edebiyat ve düşünce yazılarının yanı sıra sinema, fotoğraf ve kitap değini yazıları da yer alıyor. Nadir Aşçı “Sinema Diliyle Uzun Hikâye”, Ali Görkem Userin “Fotoğraf Üzerine Düşünceler II”, Suavi Kemal Yazgıç “Sıfır İroni”, Soner Karakuş ise “Kaf ve Rengi” yazılarıyla dergideler.

Aktüel Arkeoloji dergisi Urartular’ı konuk ediyor

Aktüel Arkeoloji dergisi yılın son sayısında Anadolu’nun maden ustaları URARTULAR’ı ele alıyor. Aktüel Arkeoloji okuyucuları ile şunları paylaşıyor:

Urartu’nun, Türkiye’de arkeoloji ve eskiçağ tarihçilerinin en çok zorlandığı alanlardan biri olduğunu söyleyebiliriz. Arkeolojinin belki de en fazla manipüle edilen bu alanı, her ne kadar gerçek bilim insanları tarafından uzun yıllar anlatılmış, araştırılmışsa da birileri sürekli olarak Urartulardan farklı politik kimlikler ve siyasi alanlar çıkarmak için uğraşa durmuşlar. Bu nedenle amacımız bu sayıyı hazırlarken Urartu’yu olabildiğince objektif olarak değerlendirmek ve sizinle paylaşmak oldu. Bugün Anadolu Uygarlıklarının büyük bir parçasını oluşturan Urartuları dünya ile ne kadar paylaştığımız ise başka bir tartışma konusu. Hala UNESCO Kültürel Miras Listesi’nde bu büyük uygarlığa ait bir mirasın tanımlanmamış, kabul edilmemiş olması oldukça düşündürücü. Urartuların, kendisi ile çağdaş bir diğer büyük güç Assur kadar iyi bilinmemesi belki de bizim eksikliğimizden, kendi içimizdeki çatışmalar ve kısır döngülerden kaynaklanmakta… Son dönemde genç ve üretken bilim insanlarının dâhil olması ile artarak büyüyen araştırmalarla umut ediyoruz ki gelecek yıllarda Urartu, dünyada adından sıklıkla söz edilen, korunan ve merak uyandıran bir konuma yükselir. Bu şekilde Van merkez olmak üzere Demir Çağının bu sanatkâr – zanaatkâr ve üretici gücünü, günümüzün yıpratıcı koşullarından koruyabilir ve insanlık tarihinin büyük bir parçası olarak geleceğe taşıyabiliriz. Demir Çağı her ne kadar karanlık bir dönem olarak bilinse de Urartular bize aktardıkları yazıtları ve muhteşem sanat eserleri ile Anadolu tarihine ışık tutmaya devam ediyor.

Peki, gelecek yıl Aktüel Arkeoloji’de neler var? Antik dönemde kadın, inanç sistemleri, ticaret yaşamı, Anadolu’nun kayıp dilleri, Lelegler ve karmaşık toplumlar gibi konunun uzmanlarının kaleme aldığı muhteşem yazılarla sizlerle birlikte olacağız… Her yıl giderek artan sorumluluğumuzun bilincindeyiz. Bu nedenle ekibe yeni katılan meslektaşlarımızla birlikte, bir önceki yıldan daha çok çalışıyor, arkeolojiyi günlük yaşamın içine daha çok katabilmek için yeni fikirler, yeni projeler üretmek için çaba harcıyoruz. 2013 yılında, 2. sini yapacağımız Fotoğraf Yarışması ve uzun süren araştırmaların ürünü olan “Arkeoloji Emek Ödülleri” bizi şimdiden heyecanlandırıyor.

Türkiye turizmi, son on yılda dünyanın en hızla büyüyen turizmi olarak geçen yıl dünya sıralamasında yaklaşık 35 milyar dolarla altıncı sırada yer aldı. Gelecek yıllarda ise bu rakamın 50 milyar dolara ulaşması ve dünya sıralamasında ilk beşe girilmesi hedefleniyor. Türkiye turizmi inanılmaz bir ivme ile büyürken, arkeolojik alanlarda yürütülen kazılar devlet bütçesinden aktarılan katkılarla sürdürülmeye çalışılıyor. Türkiye turizminin hem iç piyasa, hem de dış piyasada büyümesi, sadece kapalı otellerin sunduğu avantajlar, deniz, kum ve güneş ile değil büyük oranda arkeolojik alanların sağladığı zenginlik ve çeşitlilikten de kaynaklanıyor. Oteller ya da turizm acenteleri tanıtımlarını yaparken arkeolojik alanları ve ören yerlerini kullanmıyorlar mı? Yerli ve yabancı turiste “Kültür Turu” kapsamında Anadolu uygarlıklarını gezdirmiyorlar mı? Ya da TURSAB, arkeolojik sit alanlarını ve müzeleri turizmin hizmetine sunmuyor mu? Arkeoloji ve kültürel miras turizm tarafından bir meta olarak sonuna kadar kullanılıyorken, turizm arkeolojiye ne veriyor? Koskoca bir hiç! Hangi arkeolojik kazıya, restorasyon projesine destek oluyorlar? Şunun altını çizmek gerekir ki; arkeoloji, Türkiye’de turizmin gelişmesindeki önemli faktörlerden biri ve gelecek yıllarda kültürel miras kavramıyla birlikte dünyanın yeni yükselen değeri olma yolunda. Bu nedenle turizm, arkeoloji üzerinden elde ettiği gelirin bir kısmını arkeoloji çalışmalarına aktarmalı ve arkeoloji turizm sektöründen destek görmeli ki uzun vadede ülkemiz adına sürdürülebilir bir kazanım elde edilsin.

SinematekDergi 8. sayısıyla yayında!

SinematekDergi Aralık sayısında Ken Loach analizini kapağa taşıyor ve Bünyamin Esen’in yaptığı incelemeyi okuyucularına sunuyor.

8. sayıyı geride bırakırken 102 sayfa ile kendi rekorunu kırıyor ve gönüllü içerik sağlayıcılarına bir kez daha teşekkür ediyor.

SineYönetmen köşesinde Louise Malle, SineMakale köşesinde Bağımsız Sinema ve Reha Erdem, SineYorum köşesinde Wings of Desire ve UnutulanFilmler köşesinde Tokyo Hikayesi yazıları Aralık sayımızın öne çıkanları oluyor. SineRöportaj köşesinde Sinematek öğrencilerinden Mustafa Yol’un kısa filmi ile ödül alması konuşulurken, SineKısa, Sineptikon ve FilmdenSonra bölümlerinde de arşivlik yazılar sizi bekliyor.

İLİM VE İRFAN SORUYOR: DÜNYA İMTİHAN MI, İMKAN MI?

Aralık ayında yayınladığı dördüncü sayısıyla okurla buluşan İlim ve İrfan dergisi dünya sevgisini kapağına taşıyor. 

Kısa zamanda, tasavvufun ana başlıklarını merkeze alan yayın anlayışı ve hazırladığı dosyalarla bu sahada haklı bir yer edinen İlim ve İrfan dergisi her sayısında hayatımızda yeni bir pencere açmaya devam ediyor.

Tasavvuf birikimini, geleneğini, hayatını bugünü de kapsayacak şekilde yeni bir derinlikle yansıtan dergi, bu alanda dengeli yayınıyla gönüllere hitap ediyor.

Dünyanın hakikatini görebilmek  

Derginin orta sayfasında, İrfan Kaynağı başlıklı köşede düzenli olarak Şeyh Muhammed Muta’ Hazretlerinin yazıları yer alıyor. “Dünya Bir Gölgeliktir Ebedi Mülk Değildir” başlıklı yazıda, dünya hayatının geçiciliği üzerinde durulurken, ebedi olan ahiret hayatı için hazırlık yapılması vurgulanıyor. Şeyh Muhammed Muta’a Hazretleri, “Biz çok vaaz dinledik ama öğütleri tutmadık, çok ibretlik durumlar gördük ama Allah’ın ikram ettikleri dışındakiler ibret almadı. Allah’a tevbe etmenin vakti geldi ve biz bunu “yaparız yaparız” diyerek hep geciktirdik. Allah’tan, fazlı ve keremiyle gizlediklerimiz ve açığa çıkardıklarımızla bütün günahlarımızı bağışlamasını, ayıplarımızı örtmesini; Allah’a tam bir teveccühle yönelmemiz için hepimizi doğru ve selim bir akılla rızıklandırmasını temenni ediyorum ki, böylece dünyanın hakikatini görebilelim.” diyerek, nefislerimizi bir kez daha uyarıyor. Dosya kapsamında Ahmet Birler, Selim Haşimoğlu ve Selahhatin Yıldırım’ın yazıları dikkat çekiyor. “Dünya Arif İçin Bir Aynadır” başlıklı yazıda Ahmet Birler, dünya hayatının yerilmesinden ziyade, irfan boyutunda bu hayatın sufi için bir ayna göreviyle var olduğuna vurgu yapıyor. Arifin ne dünyası var ne de ahireti, diyen Birler, arifliğin inceliklerini yeni bir bakışla ortaya koyuyor. Dünya sevgisini kalpten çıkarmadıkça, dünya ile baş edilemeyeceğini söyleyen Birler, “Arif kalbinden dünyanın sevgisini çıkarmıştır. Bu sebeple dünya ona zarar vermez. Hatta arif kalbinden ahirete dair beklentileri de çıkartmıştır. Arifin ne dünyası vardır ne de ahireti. Çünkü dünyası ahireti için, ahireti de Rabbi içindir.” diyor.   

Dergide, Ebubekir Sifil bir kudsî hadisi değerlendirirken, Saadettin Acar İmam Gazzali Hazretlerinin portresini ortaya koyuyor. Zeki Bulduk okuru çok harika bir yere, Zanzibar açıklarındaki Tumbatu adasının İslam dokusuna götürüyor. Mustafa Miyasoğlu, Erdoğan Baş ve Kâmil Yeşil bu sayıda dergiyi zenginleştiren isimler.    

On5yirmi5