Hristiyan Anne’nin Müslüman kızı

Dinsel Tartışmalar
Raybon “Kalifornia’daki John Wayne Havalimanından kızımız Alana’yla ayrılırken insanlar bize dikkatle bakıyordu. Çünkü Alana Müslümandı ve başörtüsü her zaman olduğu gibi başındaydı. Kızım Alana ...
EMOJİLE

Raybon “Kalifornia’daki John Wayne Havalimanından kızımız Alana’yla ayrılırken insanlar bize dikkatle bakıyordu. Çünkü Alana Müslümandı ve başörtüsü her zaman olduğu gibi başındaydı. Kızım Alana o an yaşadığımız anın gerilimini biraz olsun hafifletmek için gülümsüyordu. 

Bana “Of, havaalanlarından nefret ediyorum” diye fısıldadı. Uzun bekleyiş sonunda uçağa bindik. İnsanların ne düşündüklerini bakışlarından okuyabiliyordum, ne dediklerini duyabiliyordum “Aman tanrım, bir müslüman” diyorlardı.  

Bir gün önce Nashville havaalanında, kızım, makyaj çantasını kontrol etmek isteyen Ulaştırma Güvenlik İdaresi (TSA) görevlileri tarafından elleri ile tepeden tırnağa aranmıştı ve arama sonucu patlayıcı yapımında kullanılan maddeler için yapılan testin pozitif çıktığını söylemişlerdi. 

Kızım şaşkınlıkla “Patlayıcı mı?” diye sordu. 

Kızımın eski çantası son dönemde aldığı kozmetik malzemeleri ile doluydu. “Ruj alarm mı verdi?” diye şaşkınlık içerisindeydi. 

Alana hala gülümsemesini koruyarak görevlinin avuç içini incelemesini (ileri düzey güvenlik uygulaması) bitirmesini bekledi. 

Kızımın yüzüne baktım gözleri hüzünlü bir biçimde uzaklara dalmıştı. O an kızım ve makyaj çantalarında patlayıcı taşımamış ve hiçbir zaman da taşımayacak dünyadaki milyarlarca Müslüman için hüzünlendim. 

Müslümanlardan korkularını takıntı haline getirenlerin ulusumuzun geri kalan konu hakkında tarafsız kesimin akıllarını nasıl çeldiklerini düşündüğümde iyice burkuldum. 

Bir zenci olarak geçirdiğim çocukluğumda bana Jim Crow (Jim Crow bir İngiliz komedyen olan Thomas Rice’ın 1828’de yarattığı bir karakter) gibi karakterler “öteki”lerden korkmamı öğütlemişti. Kolorado’da zenci olmak, çizmek (mizah karikatürü) ve parlamak (meşhur olmak) demekti. 

Siyah arkadaşlarımızla mizah, öfke ve inkar bizim en önemli silahımız olmuştu. Hayatımıza damgasını vuran her araç,  şüphe beslemek ile mücadele etti ama başarısız oldu. 

Şimdi tüm bunlara rağmen kızımla birlikte bir şeyler yapmak istiyorum. Tabii her zamanki gibi bizler ulus olarak bölünmüş durumdayız. 

Örneğin Muhammed ile ilgili karikatür yarışması düzenlenmesi ne kadar doğru? Bu bağlılık, sanat veya ifade özgürlüğü olamaz. Bu korkudan ileri geliyor. 

Nashville’ye son seyahat ettiğimde, jetin kapısında daracık koridorda ilerleyen Müslüman bir aileyi sıkıştırmıştım ve onları gözlemlerken nasıl bir sefil düşüncede olduğumu idrak ettim.

Başörtülü genç anne iki çocuğunu güç bela koltuklarına oturtmuştu. Emindim, uçaktaki her çift göz onları şartlanmış bir biçimde süzüyordu. O an onları izleyen gözler olarak bizler merhametizdik, katıydık, farklılıklara inanmıyorduk ve en iyisini biz biliyorduk. 

Farklı inançlardan duyduğumuz korkular bizi paranoyak ve nefret dolu varlıklar haline getirdi.

Sağ tarafımızdaki iyimser yanımız bize sakin ve anlayışlı olmayı tembihliyordu. Hiçbir faydası olmayan şüphelerimizden beslenen sol yanımızdaki şeytani yanımız ise ruju tehlike olarak algılıyordu.

Texas’ın Garland şehrindeki karikatür çizme olayı yeniden bahane oldu ve diğer inançları, farklılıkları yine çöpe attık. 

Peki ne yapabiliriz?

Bu soruyu, kızımın 2001’de, bir gün okuldan gelip, çocukluk dönemine ait ne kadar Hristiyan öğretisi ve doktorini varsa bıraktığını ve Müslüman olduğunu söylediği günden beri düşünüyorum.

Alana’nın Müslüman olduğunu söylediğinde dul annesi bir yaşına daha girdi ve duyduğunda “Neeee?” diyerek şaşkınlık içinde tepki verdi. “Müslüman mı?” diye tekrarladı. Küçük çatıları altında 2 dinin aynı anda nasıl yaşanacağını merak ediyordu. 

Aslında bu konuda mücadele ettik. Hristiyanlıktaki sevgi ile ilgili öğütlerimiz bize “yargılamak yok, korku yok, ikiyüzlülük yok” diyordu. 

Hatırlayın. İsa ne demişti zina ile suçlanan kadını taşlamak isteyen kalabalığa; “Aranızda hiç günah işlememiş varsa ya da en az kimin günahı varsa ilk taşı o atsın.” Sonra kuma yazmak için diz üstüne çökmüştü.  

Bir tanıdığım geçenlerde bana kızının Kur’an’ı yerine İncil’i okuması için yeterince çaba gösterip göstermediğimi sordu. Yaptım. Ama dürüst olmak gerekirse ben bile İncil’in tamamını okumamıştım. 

Yıllardım düşünüyordum, en büyük hatalarımdan biri; bu durumu sorun olarak görmemdi oysa onun kutsal kitabını okumasını kabul etmeliydim. 

Ve ben onun annesiydim. Eğer bir anne olarak inanç farklılığından dolayı kızımla kötü olacaksam, geriye ne şansımız kalabilirdi. Korkularımızla, şüphelerimizle, endişelerimizle ve çıkmazlarımızla nasıl mücadele edebilirdik. 

Sevgi güçlü bir panzehirdir. Kendimi değil kızımı değiştirmek ve dönüştürmek için çok fazla ve boşa zaman harcadım. Sevmek karmaşık bir teoloji değildir ama cesarettir. 

İlahiyat ve medeni haklar lideri Howard Thurman; “sevmek birinin kalbini çift taraflı açılan kapı (swinging door) yapmak demektir” der. Sevgi almak ve vermek odaklı yapılan bir iştir. Böyle olursa terörizm ve radikal unsurlar, cesaret üzerine bina edilemez. 

Not: Bu yazı ödüllü yazar ve denemeci Patricia Raybon ve kızı Alana tarafından ortak olarak hazırlanan “Bölünmediler: Bir Müslüman kız, Hristiyan Annesi, Onların Barış Yolu” kitaptan çevirerek alıntılanmıştır. (metin:haber7)