Sinop Hakkında Genel Bilgiler

Türkiye'nin İlleri
Sinop İlinin yüzölçümü 5862 km² olup il bu yüzölçümüyle Türkiye coğrafyasının %0.8′ ini kaplar. Batısı Kastamonu, güneyi Çorum, güneydoğusu Samsun illeri, kuzeyi ise Karadeniz ile çevrilidir. 47...
EMOJİLE

Sinop İlinin yüzölçümü 5862 km² olup il bu yüzölçümüyle Türkiye coğrafyasının %0.8′ ini kaplar. Batısı Kastamonu, güneyi Çorum, güneydoğusu Samsun illeri, kuzeyi ise Karadeniz ile çevrilidir. 475 km uzunluğundaki sınırlarının 300 km’ si kara, 175 km’ si ise deniz kıyısıdır.
Şehrin kuzeybatısında Akliman, güneydoğusunda iç liman yer almaktadır. Kuzeybatısındaki Akliman ve Hamsilos Koyu, eski çağlardan bu yana barınak yeri olarak kullanılmaktadır. Dağlar denize paralel olarak uzanmış olup, kuzeybatıda yükselen dağlar Merkez ilçe sahillerine 9-10 km yaklaştıkça alçalır ve sahil ovaları meydana getirir. En yüksek tepeler Ayancık’ta Çangal (1605 m) ve Boyabat’ta Dranaz’dır. (1345 m)
Boyabat-Durağan yöresindeki Kızılırmak vadisi dışında önemli bir vadi yoktur. Sinop ve Boyabat düzlükleri en önemli ova benzeri yerlerdir.
nemli akarsulardan Gökırmak, Boyabat ovasını sulayıp Kızılırmak’a karışır. Çatalzeytin, Ayancık, Karasu, Kanlıçay (Güzelceçay) ve Kabalı Çayları Karadeniz’e dökülür.

-Türkiye’nin İlleri Hakkında Genel Bilgiler Tam Liste-

İklim

Sinop İli, Doğu ve Batı Karadeniz iklim özelliklerinin iç içe geçtiği bir yöredir. İlde mevsimler arası sıcaklık farkları pek büyük değildir. İlde, yıl boyunca esen sürekli rüzgarlar etkili olmaktadır. Yazın belli bir dönem dışında, bütün yıl nemli ve yağışlı geçer. Sinop’un kuzey kesiminde Karadeniz iklim tipi egemendir. İlin güney kesiminde ise kıyıya koşut olarak uzanan dağlar nedeniyle, Karadeniz ikliminin etkisi giderek azalmaktadır. Bu bölgede yağışlar ve sıcaklık düşer, bozkır ikliminin etkileri görülür.Sinop’ta yağışlar, aylara göre oldukça düzenlidir. En çok Aralık ve Ocak aylarında, en az Temmuz ve Ağustos aylarında yağış alan İlimizde yağışlı gün sayısı ortalama 125-135 gün arasındadır.

Yıllık yağış miktarı ortalaması 56,79 kg/m²’dir. İlimizde görülmüş olan en yüksek sıcaklık 34,4oC, en düşük sıcaklık -7,5 oC’dir. (1954-2013 arası veriler)Sinop İli, kuzey rüzgârlarına açık olduğundan, sürekli rüzgâr alır. İlin konumu, kuzey (yıldız) rüzgârlarının zaman zaman çok şiddetli esmesine yol açar. Ortalama deniz suyu sıcaklığı 15.90C olan Sinop’ta ortalama güneşlenme süresi ise 5,46 saat/gündür. Nisbi nem yönünden sahil kesimleri % 75 nem ortalamasının üzerinde, iç kesimler ise %60 nem oranın altındadır.


Bitki Örtüsü

Sinop, her zaman yağış aldığından zengin orman ve bitki örtüsüyle kaplıdır. Ormanlar hem zengin, hem de çeşitlidir. çam, köknar, meşe, gürgen, kayın, dişbudak, karaağaç ve kavak, başlıca ağaç türleridir. Ağaç denizi olarak nitelendirilen Çangal Ormanları, Ayancık, Türkeli ve Boyabat yörelerini kaplar. Dıranaz, Göktepe, Soğuksu ve Elekdağ Ormanları da hem önemli doğal güzellikler oluşturur, hem de ekonomik bakımdan büyük değer taşır.

Sinop İli’ndeki bitki örtüsü, çok çeşitli ağaç türlerinden oluşmuştur. İlin kıyı şeridinde Akdeniz bitkileri de görülür. Meşe defne, karaağaç, çınar, fındık, kızılcık, kayın, gürgen, karaçam ve sarıçamdan oluşan bu bitki örtüsü, yükseltinin 1.800 metreye ulaştığı kesime dek yayılır.

Sinop-Gerze ormanları kıyıdan iç kesimlere, kuzeyden, güneye doğru uzanır. Bu ormanlar yaşlıdır. Kayın, gürgen, meşe, dişbudak, çam ve köknar ağaçlarından oluşur. Giregöz Ormanı ildeki en büyük ormandır. Kıyıya koşut biçimde uzanan bu orman alanının yükseltisi ortalama 80 m. dolayındadır.

Ayancık Ormanları ise Zangal Ormanları ile Ayancık Orman Bölge Şefliği alanındaki ormanların bileşiminden oluşmaktadır. Buradaki başlıca ağaç türleri, köknar, çam, kayın, gürgen, meşe, ıhlamur, çınar, kavak ve kestanedir. Gerze Ormanları eski ve doğal ormanlardır. Bunların yayılım alanı, topografyayla belirlenmiştir. Bu nedenle kimi kesimlerde kıyıya koşut uzanırlar. 200 metrenin üzerindeki yükselti kuşağında rastlanan ormanlarda, ağaçlar çok büyük ve sıktır. Burada Akdeniz bitkileri yoktur. Ağaç türleri de azalır. Başlıcaları, kayın ve gürgendir. 800 metreden yüksek kesimlerde ağaç türleri arasına köknar girer ve öbür ağaç türleri giderek azalır. 1000 metreden sonra ormanlar tümüyle köknarlardan oluşmuştur. Bu ormanlarda, oldukça gür bir orman altı örtüsü vardır. Bu örtü, defne, ılgın, kızılcık ve çitlenbiklerden oluşur. Orman altında nem oranı yüksek olduğundan orman altı örtüsü çok sıktır. Bu orman altı örtüsü yanan ya da kesilen bir ormanın yerinde birkaç yılda yetişir. Ormanların altında, yaban menekşesi, çuha çiçeği, mayıs karanfili, çezgir menekşesi, küçük kırlangıç otu, ciğer otu gibi bitkilere de rastlanır.

Sinop İli’nde güneye doğru gidildikçe iklim kuraklaşmaya başlar. Bu nedenle, bu kesimde kuzeydeki gür bitki örtüsünün yerini bozkır bitkileri alır.


Sinop Limanı ve Kruvaziyer Turizmi

Flora

Sinop, her zaman yağış alması sebebiyle zengin orman ve bitki örtüsüyle kaplıdır. Ormanlar hem zengin, hem de çeşitlidir. Çam, köknar, meşe, gürgen, kayın, dişbudak, karaağaç ve kavak, başlıca ağaç türleridir. Ağaç denizi olarak nitelendirilen Çangal Ormanları, Ayancık, Türkeli ve Boyabat yörelerini kaplar. Dıranaz, Göktepe, Soğuksu ve Elekdağ Ormanları da hem önemli doğal güzellikler oluşturur, hem de ekonomik bakımdan büyük değer taşır.Sinop İlindeki bitki örtüsü, çok çeşitli ağaç türlerinden oluşmuştur. İlin kıyı şeridinde Akdeniz bitkileri de görülür. Meşe, defne, karaağaç, çınar, fındık, kızılcık, kayın, gürgen, karaçam ve sarıçamdan oluşan bu bitki örtüsü, 1.800 metre yükseltiye kadar görülür.Sinop-Gerze ormanları kıyıdan iç kesimlere, kuzeyden güneye doğru uzanır.

Bu ormanlar yaşlıdır. Kayın, gürgen, meşe, dişbudak, çam ve köknar ağaçlarından oluşur. Giregöz Ormanı ildeki en büyük ormandır. Kıyıya koşut biçimde uzanan bu orman alanının yükseltisi ortalama 80 metredir.Ayancık Ormanları ise Çangal Ormanları ile Ayancık Orman Bölge Şefliği alanındaki ormanların bileşiminden oluşmaktadır. Buradaki başlıca ağaç türleri, köknar, çam, kayın, gürgen, meşe, ıhlamur, çınar, kavak ve kestanedir. Gerze Ormanları eski ve doğal ormanlardır. Bunların yayılım alanı, topografyayla belirlenmiştir. Bu nedenle kimi kesimlerde kıyıya koşut uzanırlar. 200 metrenin üzerindeki yükselti kuşağında rastlanan ormanlarda, ağaçlar çok büyük ve sıktır. Burada Akdeniz bitkileri yoktur. Ağaç türleri de azalır. Başlıcaları kayın ve gürgendir. 800 metreden yüksek kesimlerde ağaç türleri arasına köknar girer ve öbür ağaç türleri giderek azalır. 1000 metreden sonra ormanlar tümüyle köknarlardan oluşmuştur. Bu ormanlarda, oldukça gür bir orman altı örtüsü vardır. Bu örtü, defne, ılgın, kızılcık ve çitlenbiklerden oluşur.

Orman altında nem oranı yüksek olduğundan orman altı örtüsü çok sıktır. Bu orman altı örtüsü yanan ya da kesilen bir ormanın yerinde birkaç yılda yetişir. Ormanların altında, yaban menekşesi, çuha çiçeği, mayıs karanfili, çezgir menekşesi, küçük kırlangıç otu, ciğer otu gibi bitkilere de rastlanır.Sinop İlinde güneye doğru gidildikçe iklim kuraklaşmaya başlar. Bu nedenle, bu kesimde kuzeydeki gür bitki örtüsünün yerini bozkır bitkileri alır.


Fauna

İlimizde bu konuda sadece Sarıkum Tabiatı Koruma Alanı ve Hamsilos Tabiat Parkı içinde bir çalışma yapılmıştır.

Sarıkum TKA’nı, açık su yüzeyi yanında, göl sazlıkları, bataklıklar, kumul ve orman gibi farklı ekosistemleri ile başta su kuşları olmak üzere değişik türden zengin bir faunistik yaban hayatına sahiptir. Ayrıca kumulların altında saklanan çok sayıda omurgasız canlıda bulunmaktadır Bunların dışında, karınca, arı, eşekarısı, karaböcek, kulağakaçan vb. böcekler ile kelebekler bulunmaktadır.

Hamsilos Tabiat Parkı, kıyı ekosistemi üzerinde yer alması nedeniyle su kuşları dahil olmak üzere çok çeşit fauna türüne ev sahipliği yapmaktadır.


Ekonomik Yapı

TARIMSAL ÜRETİM: İlimizin 586.200 hektarlık yüzölçümünün % 37’sini oluşturan 217.276 hektarlık alan tarıma elverişli olup bunun 83.594 hektarlık bölümünde tarım yapılmaktadır. Geriye kalan tarım dışı alanların % 56’sını orman alanları, % 6’sını iskân ve tarıma elverişli olmayan alanlar, %1’ini çayır ve mera alanları oluşturmaktadır. Üzerinde tarım yapılabilen arazi engebeli, çok parçalı ve % 86 oranında su erozyonuna açıktır. Yörenin dağlık ve ormanlık oluşu nedeniyle dere ve ırmak kenarlarında düzlüklere rastlanır. Aşağıdaki tabloda tarım alanlarının kullanım durumu ve oranları verilmiştir:  Arazi Çeşidi Büyüklük (Ha) Oranı (%) Tarım Elverişli Alan 217.276  37 Orman ve Fundalık Alan 329.000  56 İskân Alanı ve Tarıma Elverişli Olmayan Alan   37.487    6 Çayır ve Mera Alanı     2.437    1 TOPLAM 586.200 100  Kullanılabilir durumdaki tarım arazilerinin kullanım şekillerini gösteren    tablo aşağıdaki gibidir: Kullanım Şekli Yüzölçümü (Hektar) Kullanım Oranı (%) Ekili Tarla Arazisi     56.535 25 Açık Nadas    31.410 15 Sebze Arazisi (Tarla+Örtü Altı)     3.078 1 Meyvelik ve Bağ     2.963 1 Kullanılmayan Tarım Arazileri (Terk veya Otlak) 125.290 58 TOPLAM ALAN 217.276 100

BİTKİSEL ÜRETİM: İlimizdeki bitkisel üretim yoğun olarak tarla bitkileri üretimi şeklinde gerçekleşmekte olup buğday, arpa, mısır ve çeltik önde gelen ürünlerdir.Sebzecilik ilimizde aile işletmeciliği şeklinde en fazla 0,5-1 dekarlık alanlarda yapılmakta ve bu alan içinde 6-7 çeşit ürün ekilmektedir. Bu durum kaliteli tohum ve zirai mücadele gibi tarımsal girdilerin kullanımını güçleştirmektedir. Son yıllarda sebzeciliği ticari anlamda 10-20 da. gibi büyük alanlarda yapan çiftçilerin varlığı ilimiz sebzeciliğine önem kazandırmıştır.Geçmiş yıllarda sınır ağaçlandırması şeklinde yapılan meyvecilik son yıllarda ticari zihniyette kapama meyve bahçeciliği şeklinde yapılmaya başlanmıştır. İlimizin iklim ve toprak yapısı dikkate alındığında ceviz, kivi, bodur ve yarı bodur olarak kiraz, elma ve armut üreticiliği öne çıkarılarak yaygınlaştırılan ürünlerdendir. İlimiz bitkisel üretiminde bitki koruma ürünleri ve gübrenin yoğun kullanılmaması bakir tarım topraklarının varlığı organik tarım için önemli bir avantajdır.   İlimizde yetiştirilen önemli tarım ürünleri aşağıdaki gibidir: Ürün Adı Ekim Alanı (da) Verim (kg/da) Üretim (Ton) Buğday 210.095 266 55.976 Mısır (Dane)  65.610 303 19.865 Çeltik  39.600 882 34.910 Arpa  38.355 229  8.783        İlimizde yetiştirilen önemli sebze ürünleri aşağıdaki gibidir: Ürün Adı Ekim Alanı (da) Verim (kg/da) Üretim (Ton) Hıyar (Sofralık)   4.042 4.408  17.820 Domates (Sofralık)  4.975 4.841 24.084 Fasulye (Taze)  6.227    897   5.586 Patlıcan 1.276 1.600   2.041

İlimizde yetiştirilen önemli meyve ürünleri aşağıdaki gibidir: Ürün Adı Ekim Alanı (da) Verim (kg/da) Üretim (Ton) Armut 1.082 2.992 3.237 Elma 3.157 1.491 4.708 Ceviz 6.256    343 2.149 Kiraz   800 2.143 1.715

HAYVANCILIK: Hayvancılık işletmelerimiz aile işletmeciliği şeklinde olup küçük üniteler halindedir. Sahil yerleşim yerlerinde büyükbaş, yüksek kesimlerde küçükbaş hayvan yetiştiriciliği fazladır.İlimiz genelinde TÜRKVET kayıtlarında 23.656 hayvancılık işletmesi bulunmaktadır. ülkemizdeki işletmelerin % 0,78’i ilimizde bulunmaktadır. İlimizdeki işletmelerin % 96’sı 1-25, % 4’ü 25-250 hayvan mevcudu ile faaliyet göstermektedir.Büyükbaş hayvanların %25’i yerli ırklardan %75’i kültür ırkı ve kültür ırkı melezlerinden oluşmaktadır. İlimizde 17.182 adet suni tohumlama uygulaması yapılmış olup Montofon ve Simental tercih edilen ırklardandır.İlimiz genelinde 2013 yılı itibarı ile toplam 24.721 arılı kovan bulunmaktadır. İlimizdeki hayvansal ürünler ticari işletmelerden ziyade aile işletmelerinden elde edilmektedir. Mevcut et üretimimizin büyük kısmı büyükbaş hayvanlardan elde edilmektedir. Yumurta üretimi köy tavuklarından sağlanmakta olup ilimizde ticari kümes bulunmamaktadır. İlimizde bal üretiminin büyük bölümü kestane balı üretimi olarak gerçekleşmektedir.

Hayvan Cinsi Sayısı Ülke Geneline Oranı Sığır 107.190            % 0,8 Manda        992    % 1,23 Koyun   72.705    % 0,36 Keçi   15.260    % 0.25 Arı   24.721            % 0,4            Ürün Adı Üretim Et 1.449 ton Süt 2.754 ton Yumurta – Bal 257.098 kg Yün-Kıl 193.677 kg

BALIKÇILIK: İl Müdürlüğümüz tarafından ruhsatlandırılmış 508 adet balıkçı teknesi mevcut olup bunların 37 adeti 12 metreden büyük trol-gırgır, 1 adeti gırgır, 3 adeti trol, 467 adeti 12 metreden küçük, 10 adeti de iç sularda faaliyet gösteren teknedir. İlimizde 4500 kişi su ürünleri avcılığıyla iştigal etmektedir.İlimizde Sinop Merkez, Gerze, Türkeli ve Güzelkent Beldesinde ve Merkez Demirci Köyünde olmak üzere olmak üzere 5 adet Balıkçı Barınağı bulunmaktadır.İlimiz genelinde 2013 yılında 15.569 ton balık yakalanmış olup, yakalanan balık çeşitleri arasında % 71.7’lik pay ile hamsi birinci sırada, % 12.4’lük pay ile istavrit ikinci sırada gelmektedir. İlimizde 2013 yılında 482,4 ton deniz salyangozu eti ihraç edilmiştir.

SU ÜRÜNLERİ İHTİHSALİ (kg) (2013) Barbun        35.576 Hamsi 11.171.070 İstavrit   1.930.450 Lüfer        65.827 Mezgit       99.855 Kalkan         3.255 Alabalık       17.750 Palamut   1.216.641 Diğer   1.020.659 TOPLAM  15.569.083   KAYNAK: Sinop İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü (2013 Yılı Verileri)


Sinop İlçeleri

Boyabat : Kastamonu-Samsun-Sinop-Ankara karayolu üzerinde bulunan Boyabat İlçesi, İl Merkezine 84 km uzaklıktadır. İlçenin doğusunda Durağan İlçesi, batısında Kastamonu İline bağlı Hanönü ve Taşköprü İlçeleri, kuzeyinde Ayancık, Gerze ve Erfelek İlçeleri, güneyinde Saraydüzü İlçesi ve Çorum İline bağlı Kargı İlçeleri bulunmaktadır. Yüzölçümü 1568 km²’dir. 2013 yılı ADNKS verilerine göre ilçenin toplam nüfusu 43.838 kişidir. Ulaşımın karayolu ile sağlandığı ilçeye bağlı 107 köy vardır.

Erfelek : İl Merkezine 26 km uzaklıkta olan Erfelek İlçesinin doğusunda İl Merkezi, güneyinde Boyabat İlçesi, batısında Ayancık İlçesi, kuzeyinde Karadeniz bulunmaktadır. Yüzölçümü 410 km²’dir. 2013 yılı ADNKS verilerine göre ilçenin toplam nüfusu 11.490 kişidir. Ulaşımın karayolu ile sağlandığı ilçeye bağlı 46 köy vardır.

Türkeli : Sinop ilinin sahil şeridinde yer alan ilçelerinden biri olan Türkeli, İl Merkezinin batısında yer alır. Sinop’ a 91 km uzaklıkta olan ilçenin doğusunda Ayancık İlçesi, batısında Kastamonu İline bağlı Çatalzeytin İlçesi, güneyinde Kastamonu İline bağlı Taşköprü İlçesi, kuzeyinde ise Karadeniz bulunmaktadır. Yüzölçümü 421 km²’dir. 2013 yılı ADNKS verilerine göre ilçenin toplam nüfusu 14.353 kişidir. Ulaşımın kara yolu ile sağlandığı ilçeye bağlı 1 adet belde ve 31 köy vardır.

Durağan : İl Merkezine 111 km uzaklıkta olan Durağan İlçesinin kuzeyinde Dikmen İlçesi, batısında Boyabat İlçesi, güneybatısında Saraydüzü İlçesi, güneyinde Samsun İline bağlı Vezirköprü İlçesi ve doğusunda Samsun İline bağlı Alaçam ilçesi bulunmaktadır. Yüzölçümü 1034 km²’dir. 2013 yılı ADNKS verilerine göre ilçenin toplam nüfusu 20.562 kişidir. Ulaşımın kara yolu ile sağlandığı ilçeye bağlı 70 köy vardır.

Ayancık : İl Merkezine 56 km uzaklıkta olan Ayancık İlçesinin kuzeyinde Karadeniz, güneyinde Boyabat İlçesi ve Kastamonu İline bağlı Taşköprü İlçeleri, batısında Türkeli İlçesi ve doğusunda ise Erfelek İlçesi bulunmaktadır. Yüzölçümü 866 km²’dir. 2013 yılı ADNKS verilerine göre ilçenin toplam nüfusu 22.611 kişidir. Ulaşımın karayolu ile sağlandığı ilçeye bağlı 71 köy vardır.

Dikmen : İl Merkezine 75 km uzaklıkta olan Türkeli İlçesinin, kuzeybatısında Gerze ilçesi, güneyinde Durağan İlçesi, batısında Boyabat İlçesi ve doğusunda Samsun İline bağlı Yakakent İlçesi bulunmaktadır. Yüzölçümü 450 km²’dir. 2013 yılı ADNKS verilerine göre ilçenin toplam nüfusu 6.138 kişidir. Ulaşımın karayolu ile sağlandığı ilçeye bağlı 28 köy vardır.

Saraydüzü : İlin en güney ucundaki ilçesi olan Saraydüzü İl Merkezine 110 km uzaklıktadır. İlçenin güneyinde Çorum İline bağlı Osmancık İlçesi, güneydoğusunda Samsun İline bağlı Vezirköprü İlçesi, güneybatısında Çorum İline bağlı Kargı İlçesi, kuzeyinde Boyabat İlçesi ve kuzeydoğusunda Durağan İlçesi bulunmaktadır. Yüzölçümü 260 km²’dir. 2013 yılı ADNKS verilerine göre ilçenin toplam nüfusu 5.617 kişidir. Ulaşımın kara yolu ile sağlandığı ilçeye bağlı 30 köy vardır.

Gerze : İlin sahil şeridinde yer alan ilçelerinden biri olan Gerze, İl Merkezine denizden 13 mil, kara yolu ile 37 km uzaklıktadır. İlçenin doğusunda Dikmen İlçesi, batısında Sinop, kuzeyinde Karadeniz, güneyinde Boyabat ve Durağan ilçeleri bulunmaktadır. Yüzölçümü 594 km²’dir. 2013 yılı ADNKS verilerine göre ilçenin toplam nüfusu 21.924 kişidir. Ulaşımın kara yolu ile sağlandığı ilçeye bağlı 1 belde ve 41 köy vardır.

Sinop Ulaşımı

Karayolu : Sinop Ankara’ya 414 km, İstanbul’a 682 km uzaklıktadır. Sinop Otogarı: (+90 368) 271 57 25

Havayolu : Sinop Havalimanı, kent merkezine 8 km uzaklıktadır. Ulaşım, dolmuş, ticari taksiler ve uçak şirketlerinin servisleri ile sağlanmaktadır. İlimiz ile İstanbul arasında her gün karşılıklı olarak uçak seferleri düzenlenmektedir. Havaalanı: Bostancılı Köyü Akliman Mevkii No:66 Tlf: (+90 368) 271 56 08-09 THY Sinop Merkez Şubesi: (+90 368) 260 56 11 THY Sinop Havaalanı Şubesi: (+90-368) 271 56 28

Demiryolu : Demiryolu ulaşımı sağlanamamaktadır.

Sinop Yeryüzü Şekilleri ve Bilgileri

Erfelek Şelaleleri

Sinop tarihçesi

Sinop Adının Kökeni:

Antik çağda Paphlagonia olarak adı geçen bölgenin kuzey ucunda MÖ 7. yüzyılda Miletoslular tarafından bir ticaret kolonisi olarak kurulan Sinop’un bilinen en eski adı Sinope’dir. Kaynaklarda, kentin bu ismini kurucuları olduğu rivayet edilen Sinope adlı bir amazondan veya mitolojide Irmak Tanrısı Asopos’un su perisi kızı olarak anlatılan Sinope’den aldığı belirtilmektedir.

Arkaik, Klasik ve Helenistik dönemlere ait kent sikkelerinde geçen ΣΙΝΩ (SİNO)  kelimesi, ΣΙΝΩΓΕΩΝ (SİNOPEON) ya da ΣΙΝΩΓΗΣ (SİNOPHE) kelimelerinin kısaltması olarak kabul edilir. Tüm bu dönemler içinde yoğunluklu olarak Sinope’nin başının çeşitli şekillerde bu sikkelerde yer alması, isim kökeninin mitolojideki Asapos’un kızı Sinope’ye dayandığını doğrular niteliktedir.

Hitit kaynaklarında “Sinuwa/Sinuua” adıyla bahsedilen Sinop’ta yapılan kazılarda Hitit Dönemi buluntularının elde edilememiş olması nedeniyle, kimi yazarlar tarafından bu ismin Sinop’u ifade ettiği şüpheli görülmektedir.

Bir başka görüşe göre şehir ismini Asurluların ay tanrısı olan “Sin” den almaktadır. Ayrıca, adının ilk söyleniş biçiminin “Sinavur” olduğunu ileri süren kaynaklarla birlikte başka kaynaklar “Sinip” ten geldiğini, bazı tarihçiler “Sen-ha-pi” kökünden türediğini, bazıları ise Farsça “Sine-i ab”, yani suyun göğsü kelimesinden geldiğini ifade etmektedirler. Şehre “Sinepolis” demiş olan Romalıların kayıtlarında ise General Pompeis’un idaresine verilen on bir kent arasında ismi “Sinop Teium” olarak geçmektedir.  Selçuklular döneminde de Rusya’ya gitmek üzere Sinop’tan geçen seyyah Rubruguis şehirden “Sinepolis” diye bahsetmektedir.

Fatih Sultan Mehmet’in Ceziretül-Uşşak dediği kentin adı,  Türkler şehri fethettikten sonra Sınap olarak söylenmeye başlamış ve sonrasında Sinop olarak değişerek günümüze kadar gelmiştir.

Antik Dönemde Sinop:

Sinop’un tarih öncesi hakkında ilk bilgiler, 1951-1954 yılları arasında, şehir merkezine 14 km mesafede yer alan Demirciköy’de bulunan Kocagözhöyük’te, Türk Tarih Kurumu adına Prof. Dr. Ekrem AKURGAL, Prof. Dr. Afif ERZEN ve Münster Üniversitesinden Ludwıg Budde tarafından yürütülen kazılarda ele geçen arkeolojik malzemelere dayanmaktadır. 1980’li yılların sonuna kadar Sinop’un tarih öncesi denildiğinde ilk akla gelen, ilk Tunç Çağdan malzeme veren yer Kocagözhöyük olup tüm bilgiler bununla sınırlı kalmaktaydı. Ancak Müze Müdürlüğü’nün 1987 yılında başlattığı ve 1988-1989 ve 1990 yıllarında da devam eden yüzey araştırmaları Sinop’un tarih öncesi bilinmeyen yönlerini önemli ölçüde aydınlatmıştır. Anadolu’nun en kuzey noktası olarak bilinen İnce Burun’daki fenerin batı kesimlerinde kıyının hemen yamaçlarında ele geçen, kesici, yan kazıyıcı, omurgalı kazıyıcı ve yonga parçaları diye adlandırılan taş aletler Üst Paleolitik Çağa (MÖ 30.000-10.000) tarihlendirilmiştir.

Bu höyüklerde ele geçen malzeme incelendiğinde, özellikle sahil şeridine yakın nehir ağızlarında ve nehir vadileri boyunca Kalkolitik Çağ’dan (MÖ 5.500-3200) itibaren yerleşildiğini ve Tunç Çağı boyunca (MÖ 3200-1200) kent ve çevresinin yoğun iskana tabi olduğu görülmüştür.

Sinop Bölgesi yüzey araştırmasında ele geçen buluntular genel olarak Erken Kalkolitik Çağ’dan Geç Frig Dönemine kadar tarihlendirilmektedir. Ancak yüzey buluntularına göre tam tarihi süreklilik sağlanamamaktadır. En büyük boşluk Orta Tunç Çağı ile Geç Frig Çağı arasındadır. Araştırma öncesine kadar bilinmeyen Orta Tunç dönemine ait buluntular, Gerze Köşk Höyük, Tıngıroğlu Höyük, Emiryayla Maltepe Höyük, Sarımsak Maltepe Höyük, Yaykın Karakumru Tepe’de ele geçmiştir. Ancak bölgede Hitit İmparatorluk Çağı’na ait tarihlendirilebilecek hiçbir buluntuya rastlanamamıştır. Samsun sahil bölgesinde de Hitit İmparatorluk dönemi malzemesine rastlanamamıştır.

Yapılan yüzey araştırmaları, bölgede MÖ XVIII. yüzyıl ile MÖ VIII. yüzyıl arasında yerleşim izine rastlanmadığını bu dönemin Sinop için karanlık bir dönem olduğunu ortaya koymuştur. Hitit metinlerinde adı geçen GAŞKA kavimlerinin bölgede yaşayıp yaşamadıklarını gösteren arkeolojik bir bölge henüz saptanabilmiş değildir. Araştırmanın ortaya koyduğu bir gerçekte Sinop’da İlk Tunç yerleşimlerinin büyük bir yangın sonucunda terkedildiği ve bu dönemden itibaren MÖ 8. yüzyıla kadar karanlık bir dönemin başladığıdır.

Sinop koyunun coğrafi konumu ve doğal liman oluşu, özellikle de Karadeniz’e uzanan dilin güney kıyılarının, kuzeyden gelen rüzgarlara kapalı oluşu, Sinop’un yerleşim yeri olarak tercih edilmesine neden olmuştur.

Tarihi kayıtlara göre ise Sinop, MÖ 756 yılında İon’un Miletos şehrinden ayrılan ve kendilerine yeni bir şehir kurmak için müsait bir yer arayan göçmenler tarafından tesis edilen ve seksen tane olduğu söylenen şehirlerden biridir. Miletliler Sinop’un güzelliğini ve içinde yaşayan halkın zayıflığını görerek şehre hakim olmuş ve buraya yerleşerek bugünkü Sinop’un temelini atmışlardır.

Sonrasında uzun süre Paphlagonia bölgesi ile birlikte Kimmer ve Lidhya hâkimiyetinde kalan bölgeye MÖ 630’lu yıllarda 2. bir kolonisazyon hareketi başlamıştır. Kısa zamanda gelişen kent bütün Doğu Karadeniz ticaretini ele geçirerek, Amisos (Samsun), Kotyora (Ordu), Cerasus (Giresun) ve Trapezus (Trabzon) gibi kentleri kendine bağlamış ve adına sikke basmaya başlamıştır.

MÖ 546 yılından İskender’in ölümüne kadar olan dönemde Sinope’nin; Alyattes ve Kroisos devrinde Lydia egemenliği altında olduğunun kaynaklarda belirtilmesine karşın kent ve çevresinde yapılan araştırmalarda bunu belgeleyecek herhangi bir veriye rastlanmamıştır.

Frigler’i tarih sahnesinden silerek batıya doğru uzanan ve zaman zaman Sinop bölgesini de etkisi altına alan Kimmer ve İskitlerin akınlarının sonuncusu Lidya kralı tarafından önlenmiştir. Bir süre sonra, Lidya ve Babil Krallarının Med Kralı ile Anadolu topraklarını bölüşmek amacıyla yaptığı anlaşma sonucunda Sinop’u da içeren Kızılırmak’ın batısı Lidya’ya kalmıştır. Lidya Devleti’nin sınırları doğuda Kızılırmak’a kadar genişlemiş, Sinop ilinin bugünkü sınırlarını da aşmıştır.

MÖ 546–547 yıllarında Kroisos’un Kyros’a yenilmesi ile tüm Anadolu ile birlikte Sinope ve çevresinin de Pers işgali altına girdiği anlaşılmaktadır.

Persler, Miletoslu deniz tüccarlarının kurdukları kıyı kentlerinin ekonomik yaşantısına karışmamış ancak Sinope’nin de içinde bulunduğu bu kentlerin başına kendi yandaşlarını atamışlardır. MÖ 420’lerde Yunanlıların Persleri bozguna uğratması ile ayaklanan koloni kentleri belli bir özerklik kazanmıştır. MÖ 340’larda gücünü yitiren Pers Devleti, MÖ 330’larda Makedonya Kralı İskender tarafından bozguna uğratılmış ve Pers egemenliği son bulmuştur.

Büyük İskender Ankyra (Ankara) dolaylarına geldiklerinde Sinoplular heyet göndererek bağlılıklarını bildirmişlerdir. Bu çağlarda kentte birçok mabet ve çeşitli binalar inşa edilerek şehrin giriş surları onarılmış, kültüre önem verilerek bilgin ve filozoflar himaye edilmişlerdir.

İskender’in ölümünden sonra Anadolu’nun batısında ve güneyinde çıkan savaşlardan uzak kalan Sinop bölgesi İskender’in satraplarından Evmenes’in denetimine girmişse de Mithridates bu duruma son vermiştir.

Mithridates’in başlattığı Pontus Krallığı döneminde Sinop ve çevresi parlak çağın merkezi olmuştur. Tarihe “Büyük” ünvanıyla geçen Pontus Krallığının son yöneticisi olan Mithridates Eupator (VI. Mithridates) döneminde başkent olan Sinope, tarihindeki en yüksek ve ihtişamlı çağını yaşamıştır. Sinope’de doğan ve şehrin çifte limanını genişleten, surlarla çeviren, stoa, agora, gymasium ve sarayla şehri donatan Mithridates’in kişiliği Sinop ve Anadolu Helenizminin bir sembolü olmuştur. Miletoslular burada bir deniz üssü kurmuş, buradan Helenlerle beraber birçok mücadelelere katılmıştır. Ancak, uzun süre bağımsızlığını koruyan kent tahkim edilmiş olmasına karşın iki kere zapt edilmiştir.

İlk olarak MÖ 183’de Pharnakes hiç beklenmedik bir zamanda kente saldırmış ve ele geçirmiş, kente bağlı kolonilerden Cerasus yakınlarında Pharnace adlı yeni bir koloni kurmuştur. İkincisinde ise dışarıdan Lucullus ve içeriden tiranın garnizon komutanı olan Bakkhides tarafından aynı anda çifte saldırıya uğramıştır.

Pontus hakimiyetinin Roma egemenliği tarafından yıkılmasından sonra, Romalı subayların doğrudan yetkisi altına giren diğer Karadeniz kentleri ile birlikte Sinope de, İmparator Augustus döneminde (MÖ 27-MS 14), yerel yöneticiler eliyle yönetilmeye başlamıştır.

Sinop’un Roma idaresine geçmesi, tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuştur ve Lucullus portreli paralarla yeni bir Roma çağı başlamıştır. MS 110 yılında, Roma valisi 20 km uzaklıktaki suyu kemerlerle şehre getirmiş, halkın sıhhati yanında dini ve fikri meselelerle de ilgilenmiştir. Doğal korunaklı limanı ile Bizans döneminde de önemini koruyan Sinop kenti Rusya steplerinden ya da Orta Anadolu’dan gelen ürünlerin boşaltma yükleme merkezi olmuştur

Bizans devri konusunda Sinop için bilgiler yok denecek kadar azdır. Genç Pliny’nin Trajan’a yazdığı bir mektuptan Sinop’ta çok sayıda Hıristiyan’ın yaşadığı anlaşılmaktadır. İdari olarak Armeniakon ve Pontus themalarında dinsel olarak da Hellenpotos metropolitliğine bağlı olarak gösterilen Sinop’ta günümüzde harabeleri bulunan Balatlar Manastır Kilisesi’nin VI. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Bizans devrinde gittikçe askeri bir yapı kazanan Sinop’un kale içine çekildiği ve tarih boyunca gelişmiş bulunan ticaret ve kültürünün dinsel bazı olaylar nedeniyle gerilediği sanılmaktadır. Justinianos zamanında Sinop’un kaleler, su yolları, köprüler ve kiliselerle geliştirildiği fakat kısa süre sonra ortaya çıkan Arap istilalarının bu gelişmeyi durdurduğu anlaşılır.

Türk İdaresi Dönemi:

Sinop’un Fethi- Selçuklular Dönemi:

Türklerin Anadolu’ya yerleşme çabaları Çağrı Bey’in 1018 yılında yaptığı Anadolu Seferi ile başlamış ve özellikle 1071’deki Malazgirt Savaşından sonra hızla devam etmiştir. Sinop Türkler tarafından ilk olarak Anadolu Selçuklu Devleti’ni kuran Süleyman Şah’ın komutanı olduğu bilinen Emir Karatekin tarafından ele geçirilmiştir.  Süleyman Şah’ın 1085’de Antakya seferine çıktığı sırada Karatekin’de Bizans hazinesine ait yüklü miktardaki altın ve gümüşün Sinop’ta bulunduğunu öğrenmiş ve Sinop üzerine sefer düzenleyerek şehri ele geçirmiştir.

Ancak kısa süre sonra Türk nüfusu yoğunluğunun batıya doğru artması ve bu sebeple Karadeniz sahillerinin nüfus yönünden zayıf kalması gibi sebeplerle kent, Bizanslılar tarafından tekrar geri alınmıştır. Sinop’ta Kara Tekin’le başlayan bu ilk Türk varlığından sonra şehir, yüzyılı aşkın bir süre tekrar Bizans egemenliğinde kalmıştır.

XIII. yüzyılın başlarında İstanbul’da Latin Krallığının kurulması, Trabzon’da Trabzon Rum Devletinin ortaya çıkısı, Ceneviz ve arkasından Venediklilerin Karadeniz’in kuzey ve güney sahillerine yerleşerek koloniler kurması Karadeniz havzasına önemli bir canlılık ve ticari bir yoğunluk kazandırmıştır. Anadolu’da ticari hayatı canlandırmayı adeta kendilerine hedef seçen Anadolu Selçuklu Devleti’nin, Karadeniz’deki bu ticari potansiyelden yaralanmak arzusu Karadeniz’in tek doğal limanı olan Sinop’un alınmasını zorunluluk haline getirmiştir.

Anadolu’da ticaretin gelişiminde büyük katkıları olan Sultan 1. İzzeddin Keykavus 1214’de Sinop’un fethi için harekete geçmiştir. İzzettin Keykavus, bölgeyi tanıyan kişilerden kalenin silah zoru ile değil, içerdekilerin karadan ve denizden irtibatını kesip uzun süreli kuşatma ile düşürülebileceği bilgisini almıştır. Çevresi kuşatılan kent, oluşturulan fiziksel baskının yanı sıra daha önce esir edilen Pontus Rum Tekfuru Aleksios’un durumunun yarattığı psikolojik baskı neticesinde kuşatmaya fazla dayanamamış ve teslim olmuştur (3 Kasım 1214). Böylece Sultan 1. İzzeddin Keykavus hedefine ulaşmış ve Karadeniz ticaretinde Anadolu Selçuklularına yeni bir kapı açmıştır.

Keykavus Sinop’ta yaptığı teşkilat ve tayinlerle şehri kısa zamanda bir Türk ve Müslüman beldesi haline getirmiştir. Çevre bölgelerde bulunan ilim adamları ve efradı şehre getirilmiş, şehrin kilisesi camiye dönüştürülmüş, kalenin yıkılan yerleri onarılmış ve iç kaleyi inşa ettirilmiştir. Şehrin ekonomik gelişmesini sağlamak için memleketin her yerinden zengin kişilerin seçilip Sinop’a gönderilmesi istenmiş, Sinop ve çevresinde Türk iskanı kolaylaştırılarak bu göç teşvik edilmiştir.

Selçukluların fethinden yaklaşık elli yıl kadar sonra, Trabzon Rum İmparatorluğu, Selçuklu Sultanları arasında yaşanan taht mücadelelerinden kaynaklı otorite boşluğundan yaralanarak Sinop’u tekrar hâkimiyetine almayı başarmıştır. Böylece Sinop’ta yedi yıl devam edecek Rum idaresi dönemi başlamıştır.

IV. Kılıç Arslan başkanlığında toplanan mecliste Muinüddin Süleyman Pervane’ye Sinop’u Rumların elinden alma görevi verilmiştir. Pervane, Sinop üzerine gitmiş, iki sene kuşatmadan sonra 1262 yılında Sinop’u geri almış ve bu başarısından dolayı ikta olarak verilen kenti üzerine mülk olarak almıştır.

Muinüddin Süleyman şehirde var olan kiliseleri tekrar camiye dönüştürmüş ve şehrin imarı için hızlı bir çalışma içerisine girmiştir. Günümüzde şehirde halen varlığını koruyan Pervane medresesi bu dönemde inşa edilmiştir. İmar faaliyetlerinin yanında şehrin güvenliği ile ilgili tedbirlerin de alındığı bu dönemde Trabzon Rum Devletinin bölgede bulunan on iki kalesinin ele geçirilerek yıkıldığı veya kullanılamayacak şekilde tahrip edildiği bilinmektedir.

Muinüddin Pervane fetih sonrasında şehrin yönetimine naip olarak oğlu Muinüddin Mehmet Beyi bırakmıştır. Ölümüne kadar geçen on yılı askın sürede Sinop’a tekrar geri döndüğüne dair hiçbir bilgiye rastlanılamamıştır.

Beylikler Dönemi:

Pervaneoğulları Beyliği:

1276’da Anadolu’daki büyük bir ayaklanma sonucunda ortaya çıkan kargaşa ortamından yararlanan Trabzon Rum İmparatorluğu kıyıdan Sinop üzerine saldırmış, Selçuklu komutanı Tayboğa ile Çepni Türkleri tarafından bozguna uğratılmışlardır. Memluk Sultanı Baybars’ın 1277 Anadolu seferinden sonra Muinüddin Pervane’nin idam edilmesi sonrasında, Pervane’nin oğlu Muinüddin Mehmed babasının özel mülk haline getirmiş olduğu Sinop ve çevresinde XIII. yüzyılın ikinci yarısında bağımsızlığını ilan ederek Pervaneoğulları Beyliğini kurmuştur

Mehmed Bey’in ölümünden sonra ise yerine geçen kardeşinin oğlu Mühezzibüddin Mesud, önemli bir liman ve ticaret merkezi olan Sinop’a kurulan Ceneviz kolonisi tarafından Kefe’ye kaçırılmış ve yüksek bir kurtuluş parası ödeyip Sinop’a döndükten sonrada vefat etmiş, yerine oğlu Gazi Çelebi geçmiştir.

Denizcilik faaliyetleri üzerinde duran Gazi Çelebi Kırım’daki Cenevizliler ve Trabzon Rum İmparatorluğu üzerine başarılı seferler düzenlemiştir Son yıllarında Kastamonu Hükümdarı Candaroğlu Süleyman Paşa’nın hakimiyetini tanımış ve 1322’de vefat ettiğinde, yerine oğlu olmadığından bir süre için kızı geçmiş bu nedenle Sinop’a bu dönemde “hatun ili/eli” denilmiştir Daha sonra doğrudan Candaroğulları Beyliğine katılan kentin valiliğine, Süleyman Paşanın oğlu İbrahim Bey tayin olmuştur,

Candaroğulları Beyliği:

Candaroğulları Beyliğinin temeli, Çobanoğulları Beyliğine katılan ve Moğol hakimiyeti ile Selçuklu idaresine karşı gelen II. İzzeddin Keykavus’un oğlu Kılıç Arslan ile Moğol hakimiyetini kabul ederek Selçuklu sultanı tayin edilen II. Mesud arasında çıkan savaşa gönderilen Selçuklu Devleti komutanlarından Şemsüddin Yaman Candar’a gösterdiği başarıdan dolayı ikta olarak verilmesi ile atılmıştır.

Çobanoğullarından Kastamonu, Norlu Kalesi ve Safranbolu gibi yerleri de alan Yaman Candar’dan sonra yerini Süleyman Paşa almıştır. Kuzey Anadolu’da nüfuzu artan Süleyman Paşa, beyliğin kuruluş safhasını tamamlamak ve genişleme siyasetine uygun olarak ticari ve stratejik özellikleri açısından Sinop’u, Pervaneoğullarından Gazi Çelebi zamanında kendi hâkimiyetine almış, Gazi Çelebi’nin ölümünden sonra ise burayı fethederek batı ticaretinin serbest pazarı ve çevre bölgelerin çeşitli mallarını batıya ve kuzeye doğru akıtan bir ticaret merkezi olan Sinop’un idaresini büyük oğlu Gıyasüddin İbrahim Beye vermiştir.

Askeri ve iktisadi bakımdan beyliğe büyük gelişme imkanı sağlayan Sinop’un fethi beyliğin en büyük başarısı olmuştur ki bu fetihten sonra Karadeniz ticaretini ellerinde bulunduran Cenevizlilerle temasa geçilmiştir. Venediklilerin Sinop’ta ki ticaret kolonisinin ilk faaliyetleri Adil Bey döneminde başlamıştır. Adil Bey’den sonra yerine Osmanlı tarihine “Kötürüm” lakabı ile geçen oğlu Celalüddin Beyazid geçmiş ve ilk olarak bu dönemde Osmanlı hanedanıyla dostluk ilişkileri kurulmuş ancak bu ilişki uzun sürmemiştir. Beylikte Beyazid’in oğulları arasında başlayan aile kavgası ve bunun doğurduğu sarsıntı Osmanlı müdahalesine yol açmış ve beylik bundan sonra Osmanlı iradesine bağlı olma durumuna gelmiştir.

Celalüddin Beyazid memleketin idaresini oğlu İskender Bey’e vermek istemiş ancak büyük oğlu Süleyman Şah, İskender Bey’i öldürtmüş, Osmanlılara sığınarak Sultan Murad Hüdevendigar’dan beyliği elde etmek için yardım istemiştir. Süleyman Paşa Osmanlı kuvvetleri ile Kastamonu’ya gelmiş ve Bayezid’i Sinop’a kaçırdıktan sonra Kastamonu’da hükümdarlığını ilan etmiştir. Böylece beylik Kastamonu ve Sinop kolu olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Beyazid Bey’in vefatından sonra ise oğlu İsfendiyar Bey beyliğin başına geçmiştir. İsfendiyar Bey’in hükümdarlığı yarım asırdan fazla sürdüğünden Candar ailesi Osmanlı tarih kaynaklarına İsfendiyaroğulları olarak geçmiştir.

1392’de Candaroğlu İsfendiyar Bey, Kastamonu’nun Yıldırım Beyazid tarafından alınmasından sonra Sinop’u tehdit eden Osmanlı kuvvetleri karşısında padişaha gönderdiği elçi ile bundan böyle Osmanlı tabiiliğini tanıyacağını belirtmiş, babasının kardeşinin ve bizzat kendi işlediği suçların affını ve Sinop’un kendisine bırakılmasını istemiştir. İsfendiyar Beyin isteğinin kabulü ile Osmanlı Devleti ile Candaroğulları Beyliğinin Sinop kolu arasında münasebetler düzelmiş ve Candaroğulları Beyliği Sinop kolu halinde devam etmiştir.

Candaroğulları Beyliği hükümdarlığı altındaki kentler ilmi, sosyal kurumlarla imar edilmiştir. İktisadi olarak iyi durumda olan beylik önemli bir ticaret limanı olan Sinop yoluyla Anadolu ve kendi mallarını Cenevizliler vasıtasıyla ihraç ettikleri gibi Sinop’ta antrepoları bulunan Cenevizlilerin getirdiklerini içeriye alıyorlardı. Sinop limanında tersanesi ve donanması olduğu bilinmekte ise de faaliyetinin ve miktarının ne olduğuna dair bir bilgi bulunmamaktadır.

Osmanlı Devleti Dönemi:

Osmanlılar, Doğu Anadolu ile Güneydoğu Anadolu dışındaki bütün Anadolu kentlerini ve önemli ticaret merkezi olan İstanbul’u aldıktan sonra siyasi ve iktisadi yönden önemli olan Karadeniz kıyı bölgesine de hakim olmak istemişlerdir. Candaroğullarına 1391’da yapılan uzun bir kara saldırısını 1392 yılında Sinop’a denizden yapılan saldırı izlemişse de, ikisinin neticesi de kesin olarak bilinmemektedir. Ancak, Candaroğulları topraklarındaki önemli bir liman olan Sinop, Fatih Sultan Mehmet tarafından 1461 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır.  Sinop’un alınması ile kentteki tersane de Osmanlı İmparatorluğuna geçmiş ve burası Gelibolu ile birlikte devletin başlıca deniz üssü haline getirilmiştir.

Osmanlı idari mekanizması içinde yer alan Sinop, Anadolu Eyaletinin Kastamonu sancağına bağlanmış, Osmanlı şehzadesi bey olarak atanmıştır. Kırım’a doğru yapılan seferlerde üs olarak kullanılmış, Karadeniz’deki donanma için kışlak hizmetini görmüştür.

Fatih Sultan Mehmet Sinop halkını avarız vergisinden muaf tutmuş ve Sinop kalesini beklemekle görevlendirmiştir. XVI. yüzyıl boyunca kentin vergiden muaf tutulmasının tüm sultanlar tarafından onaylanması kentin bu dönemde hızla gelişmesini sağlamıştır.

Osmanlı yönetimi altında bir süre barış içinde yaşayan kent, 1550 yılında ortaya çıkan Celali ve Suhte ayaklanmalarının halkın can ve mal güvenliğini tehdit etmesi sebebiyle sıkıntılı günler geçirmiştir. 1614 yılında Kazaklar Sinop’a saldırmış, IV. Murad devrine kadar süren saldırılar sonucunda kaleyi ele geçirip, kenti yakıp yıkmışlardır.

Sinop, XVIII. yüzyıl ortalarında bir denizcilik merkezi konumunda iken, çevresindeki ormanlardan dolayı tersanesi de faal durumda bulunmaktadır. XIX. yüzyılın ikinci yarısında zayıflamaya başlayan Osmanlı İmparatorluğu, istemediği ve hazır olmadığı halde Rusların Eflak ve Boğdan’a saldırması sonucunda 1853 tarihinde Ruslara karşı savaş ilan etmiştir. Karadeniz sahillerini emniyet altına almak için kurulan filo, fırtına nedeni ile Sinop limanına demirlemiş ve burada bulunan Osmanlı filosu Rusların baskınına uğramıştır. Taarruz üç saat kadar sürmüş, donanma Ruslar tarafından tahrip edilmiş, savaş sırasında Sinop şehri de Rusların top ateşinden zarar görmüştür. Sinop baskını nedeniyle gerçekleşen Kırım Savaşı sonrasında Sinop sancağına Kafkaslardan muhacirler gelmiştir. Savaştan sonra imzalanan Paris Antlaşmasına göre Karadeniz tarafsız bölge haline getirilmiş, burada Rusya’nın ve Osmanlının ne tersane ne de donanma bulundurmayacağı kararı alınmışsa da bu anlaşma daha sonra değiştirilmiş ve Sinop’ta ufak çapta da olsa tersane faaliyeti devam etmiştir. Baskından ve savaştan sonra Sinop, askeri bir tersane şehri olmaktan çıkmış, II. Abdülhamit döneminde kalebent edilen (kalede hapis cezası çeken) suçluların konulduğu iç kaledeki hapishanesi ile ünlenmiştir.

Milli Mücadele Döneminde Sinop:

Ülkemizin dört bir taraftan işgali ve azınlıkların zararlı çalışmalarından Sinop da nasibini almıştır. Samsun merkezi ayrılıkçı Rum Müdafaa-i Meşrufa Cemiyeti’nin Sinop’ta bir şubesi vardı. Bağımsız bir Rum Pontus Devleti kurmayı amaçlayan ayrılıkçı çeteler, zaman zaman Sinop yörelerine de sarkıyor, Müslüman köyleri basıyor halkı yıldırmaya çalışıyordu. Üçüncü Ordu Müfettişliği’ ne ve Anadolu’da Milli Mücadeleyi başlatma görevine atanan Mustafa Kemal, 18 Mayıs 1919 günü Sinop Limanı’na uğramış, Sinop Askerlik Şubesi Başkanı’nı gemiye çağırıp, gerekli emirleri vermiş ve kara yolunun uygun olmadığını öğrenip, hiç gemiden inmeden, Samsun’a hareket etmiştir.

Eylül 1919’da şehirdeki küçük İngiliz birliği, Sinop Mutasarrıfı Mazhar Tevfik Bey’i tutuklamak ve Hükümet Konağı’na İngiliz Bayrağı asmak istemişlerse de, halkın sert tepkisi üzerine bundan vazgeçmek zorunda kalmışlardır.

Sinop ve yöresindeki Milli Cemiyetlerin (Müdafaa-i Hukuk) örgütlenmesi Mazhar Tevfik Bey’in yeniden güç kazanmasından sonra hızla gelişti. Sivas Kongresi’nde alınan karar uygulanınca, Sinop ve nahiyelerinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin birçok şubesi açıldı. Meclis-i Mebusunda da Sinop’u Rıza Nur Bey ve Miralay Zeki Bey temsil etmişlerdir.

Sinop İstiklal Savaşı’na da bütün gücüyle katılmıştır. Sinop sancağının Ayancık-Boyabat ve Merkez İlçeleri İstiklal Harbinde en çok şehit veren bölgelerden kabul edilir ve bu durum askeri belgelerde takdirle anılır.

23 Nisan 1920’de toplanan Birinci dönem Türkiye Büyük Millet Meclisine Sinop adına şu Milletvekilleri seçilmiştir: Şerif (Arkan) Bey, Abdullah (Karabina) Bey, Hakkı Hami (Ulukan) Bey, Rıza Namık (Uras) Bey, Şevket (Peker) Bey. İstanbul’daki Meclis-i Mebusan’da Sinop Mebusu olan Rıza Nur Bey’de, Meclis-i Mebusanın kapatılmasından sonra Ankara’ya gelerek Büyük Millet Meclisi’nin çalışmalarına katılmıştır. Meclisin ilk geçici başkanlığını da en yaşlı üye sıfatıyla Sinop Mebusu Şerif Bey yürütmüştür.

Sinop, Cumhuriyet’in ilanından sonra yapılan idari düzenlemede sancakların kaldırılması ile il olmuştur. Cumhuriyet çağında da oldukça gelişme gösteren İlimiz, dar alanı, az nüfusu, tabiatı, turistik ve tarihi zenginlikleri ile değerini korumaktadır.

Merkez, Ayancık ve Boyabat ilçelerine, 1920’de Gerze, 1955’de Durağan, 1957’de Türkeli, 1961’de Erfelek ve yakın geçmişte de Saraydüzü ve Dikmen eklenerek ilçe sayısı merkezle birlikte dokuza çıkmıştır.

Cumhuriyet Dönemi Sinop tarihinin en önemli olaylarından biri de Mustafa Kemal Atatürk’ün 15 Eylül 1928’de şehre gelmeleri ve harf inkılabıyla ilgili ilk işareti ve dersi burada vermeleridir.